Günlük yaşantımızda yaptığımız işlerin hakkını vermeye çalışırız. Hangi iş olursa olsun, baştan savma yapılan çalışmalar, iyi sonuçlar vermez. Dünyalık işlerimize önem verdiğimiz gibi, ibadetlerimize de özen göstermemiz gerekir. En önemli ibadetlerimizden biri de namazımızdır.
 
Namazlarımızı derin bir saygı ile kılmalıyız. Hûşu namazın sırrı ve ruhudur. Kur'anı Kerimde; "Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah'a saygı ve bağlılık içinde namaz kılın." buyrulmaktadır. (Bakara, 238) Bazı alimler, hûşu azalarla ve kalple olur, demişlerdir.
 
Kur'anı Kerimde; "Namazlarını hûşu ile kılan müminler kurtuluşa ermişlerdir." buyrulmaktadır. (Mü'minun,1) Bu ayet-i kerime nazil olmazdan önce sahabe-i kiram namazda gözlerini gökyüzüne kaldırıyorlar, sağa sola bakınıyorlardı. Ayet-i Kerimenin nazil olmasından sonra artık gözlerini secde mahalline çevirmeye başladılar.
 
Abdullah Bin Ömer bu ayet-i kerimenin izahında şöyle der: "Sahabe-i Kiram, namaz için ayağa kalktıklarında başka hiçbir şeyle ilgilenmezler, bütün varlıklarıyla kendilerini namaza verirlerdi. Gözlerini secde yerine dikerler ve Allah'ın kendilerine baktığını kabul ederlerdi."
 
Namazda ayakta iken secde yerine, rükûda iken ayaklara, secdede iken burun ucuna, otururken iki elleri arasına bakmalıdır. Bu söylenilen yerlere bakıp ta gözler etrafa kaymazsa, namazda hûşu hali hasıl olabilir, kalp dünya düşüncelerinden kurtulabilir.
 
El parmaklarını rükûda açmak ve secdede bir birine yapıştırmak sünnettir. Bunlara dikkat edilmelidir. Parmakları açık veyahut bitişik bulundurmak, sebepsiz boş şeyler değildir. Bizler için kainatın sahibine uymak kadar büyük bir nimet yoktur.
 
Hazret-i Ali Radıyallahü Anh şöyle buyurur: "Hûşu olmayan namazda, lüzumsuz şeylerden kaçınılmayan oruçta, tertile riayet edilmeden yapılan kıraatte, günahlardan sakındırmayan amelde, sehavet bulunmayan malda, sıkı bağlılık bulunmayan kardeşlikte, ihlas olmayan duada hayır yoktur."
 
Müslüman, namazını kalbi ve kalıbı beraber olarak kılmalıdır. Nitekim Hadis-i şerifte: "Kişinin kalbi ve bedeniyle beraber namazda hazır olmadıkça Allah o namaza bakmaz." buyrulur.
 
Namazda her uzvun tevazu göstermesi ve kalbin de, Allahü Teala'dan korku üzere olması lazımdır. Bir Hadis-i şerifte: "Kişiye namazdan yazılacak ecir, kalp huzurundan başkası değildir." Namaz kılanlara, ihlas ve hûşu derecesine göre sevap verilir. Bazılarına ecir ve sevabın hepsi verilir. Bazılarına sevabın yarısı verilir, bazılarına onda biri verilir. Bazılarına hiçbir şey verilmez. Çünkü namazı hiçbir şeyi hak etmemektedir.
 
Peygamber Efendimiz şöyle buyurur: "Kim güzelce abdest alır, rükûları ve secdeleri tam yaparak hûşu ile vaktinde namazını kılarsa, o namaz, bem beyaz, tertemiz bir şekilde göğe yükselir ve sahibine şöyle der: "Sen beni nasıl geçirmedin, vaktinde kılarak korudun ise Allah da seni korusun."
 
Rasul-i Ekrem buyurdu ki: “Kıldığın namazı, en son namazınmış gibi, bir daha namaz kılma fırsatı bulamayacak bir kişinin kıldığı namaz gibi kıl. “
 
Namaz; mü’minlere belli vakitlerde farzdır, hükmü gereğince, namazlarımızı vaktiyle kılalım. Kılarken de ihlasla samimiyetle hakkını verelim. Her türlü günah ve kötülüklerden de uzak olalım. Sadece Allah’a kulluk yapalım. Hem bu dünyada hem de ahrette inşallah maddi ve manevi faydasını görelim. Ki, iki dünyamız da aydınlık olsun. Huşu ile namaz kılarak, Rabbimizin rızasını kazanalım. Selam ve dua ile.