Saygı, sevgi ve muhabbetlerimle yazıma başlar, tüm iyi çalışmalarınızda yüce Rabbimden başarılar dilerim.

Sizinle bir konuyu paylaşmak istiyorum. Allaha şükür Mü’miniz ve Müslümanız. Allah’ın bizlere beyan olarak sunduğu ve kendisiyle hesaba çekileceğimiz Kur’an’ı yeterince tanıyor muyuz?

Söyleyin bana bir tıp kitabını alıp iyileşeceğine inanarak onu okumaya başlayan hasta bir insan hakkında ne düşünürsünüz? Ona şaşkın demez misiniz? İşte en yüce iyileştirici olan, maddi ve manevi bütün hastalıklara şifa olarak gönderdiği Kitaba da aynı şekilde yaklaşıyor bazı kardeşlerimiz.

Allah insanların yaşam tarzlarını bu yüce kitaba göre düzenlemelerini istemiş, ancak dünya ve ahret hayatlarında bu şekilde mutlu olabileceklerini yine bu kitapta ifade etmiştir. Burada önemli olan Kur'an'a, Kur'anca yani Rabbimizin istediği biçimde bakmaktır. Nitekim çoğu insan, yanlış anlayışları benimseyerek, Kur'an-ı Kerim'den yeterince istifade edememektedirler.

Bizler için bu yüce kitap genellikle süslü kılıflarda durmakta, yaşamaktan ziyade okunmaktadır. Tabii ki bu bakış yeterli değildir. Kur'an; sosyal hayatımızı, ekonomimizi, yönetim şeklimizi, namazımızı, kısaca hayata dair olan her şeyimizi belirleyen, sınırlayan ve kısaca hayatımızın ölçüsü olması gereken bir kitaptır. Hayatın gerçekleri ve bu gerçekler için ölçü, Kur'an 'dır. İhtiyacımız olan şey, bizi teslimiyete yaklaştıran bir bakış açısını ilk elden bu kitaptan öğrenmektir... Kur’an’a, Kur’an’ca bakışın temeli, yine o güzel kitaba ihlasla yaklaşmanın ve gerçekten ondan istifade etme isteğinin gücünde yatmaktadır.

Kur'an'ı okuyalım. Ama sayısız sevap kazanıp cennette kendimize daha iyi bir köşk edinmeyi hedef sayarak değil. Güzel sesli hafızlar tarafından okunan Kur'an'ı dinleyelim. Ama mûsikî zevkimizi gidermek için değil. Ne buyurduğundan habersiz, sadece okumak yerine; öğrenmek, yaşamak ve yaşatmak için, bütün varlığımızla emirlerine katılarak, kendimizi ona adayarak okuyalım. Gözyaşı dökerek, için için ağlayarak kendimizden geçmek için değil; kendimizi ve içinde yaşadığımız toplumu uyarmak için okuyalım. Biz Kur'an okuduğumuz zaman anlıyalım, manasını öğrenmeye çalışarak, gereğini yapmaya gayret edelim.

Kur'an okuyalım. Evet, hem de sürekli okuyalım. Ama okuduğumuz Kur'an; insanları kendi içlerine gömülmek yerine cemiyet meydanına sürüklesin. Bizi, bizimle birlikte Kur’an okuyanları; hayata, azme, çalışmaya, gayrete, dinamizme, âlemlerin keşfine götürsün. Uyutmasın, uyandırsın! İmanımıza enerji olsun! İnsanca yaşamaya götürsün! Bizi bu dünyada mutlu eylediği gibi ahrette de bize şefaat eylesin. Mala kul etmesin, ama malın hâkimi kılsın. Mal ve mülkü bir kenarda yığmaya değil, onu Allah yolunda kullanmaya sevk etsin, Salih amel azmi versin! Direnmeyi, zorluklara göğüs germeyi, olmazları oldurmayı, yapmazları yaptırmayı, aşılmazları aşmayı sağlayacak çözümler getirsin.

Kısacası Kur'an'a gönül verdikten sonra artık başkalarının kulu, kölesi, bağlısı, hizmetçisi ve emir eri olmak yerine, Kur’an-ı Kerimin temsilcisi, yaşanan örneği olalım. Başkalarına yalvarmak yerine onların imdadına koşalım. İçimizdeki heva ve nefsimizi dizginleyelim. Ve, okuduğumuz Kur'an'ın buyruklarını yapalım.

Bu vesileyle Kur’an okumasını bilmeyen kardeşlerimin öğrenmelerini, bilen kardeşlerimin de manasını veya tefsirini okumalarını tavsiye ediyorum.

Kitabımızın dünyada bize yol gösteren arkadaş, ahrette de şefaatçi olması umuduyla sağlıcakla kalın.

[email protected]