İktidarın olduğu yerde muhalif kesimde yer alan köşe yazarları bir süre sonra sivri dilleri yüzünden çalıştığı medya kuruluşundan kovulur veyahut kendisine zarar verilir, öldürülür. Birilerinin işlerine çomak sokuyorsanız Türkiye’de bu böyledir. Sözde özgür basınız ya. Birçok kişi içinden gelenleri yazamazken, yazmaya cesaret edenler bir çırpıda onlara önceden güvenini hissettirip, sonuna kadar arkasında olacağını söyleyen patronları tarafından SATILIR.
Bunun örneklerini taa Abdülhamit tarafından basına uygulanan baskı zamanlarından beri yaşıyoruz. Abdülhamit’in burnu büyük diye burun kelimesini kullanamazsın, zat-ı muhteremleri Yıldız Sarayı’nda oturur diye Yıldız kelimesini ima bile edemezsin vs vs vs.
Şimdi ne oluyor. Aydın Doğan’ın yayın organlarında köşe yazarlığı yapanlar AKP iktidarında hükümet aleyhine yazılar yazarak yol alır. Emin Çölaşan ve sonrasında Bekir Coşkun’un yıllar boyunca yazarlık yaptığı yuvalarından uzaklaştırılıp Sözcü ve Habertürk gazetelerinde kelimelerini konuşturmaya başladığı gibi.
AKP’yi eleştiremezsiniz eleştirirseniz patronunuz sıkıştırılır, köşe yazarı o gazeteden gönderilir. Sonrasında da Başbakan’ın herhangi bir talebi olmadığı söylenir. Kapalı kapılar ardında neler söylendiği o 2 kişi arasında kalır. Ama unutmayın millet salak değil, bu hapları yutmuyor.
Bekir Coşkun “Kimi inandırdığını zannediyorsun sen. Gazetecilik gibi şerefli, özgürlük ruhunu sonuna kadar içinde barındıran, halkın gözü kulağı olan bireyleri susturmak da ne cüret. Başbakansan işine bakacaksın, ülkeyi yöneteceksin, diktatör müsün sen, krallık mı hakim bu ülkede, herkes senin lehine yazılar yazacak. Onları susturmaya çalışan kişi, vatandaşın sesini kısmaya çalışıyordur. Muhalefeti kaldıramıyor demektir. Sadece senin şakşakçılarını dinleyeceksek, ülkenin geri kalan yüzde 65-70’i ne yapacak. Bölücülük mü yaratmaya çalışıyorsun medya üzerinden” ifadelerini kullandı, yazdı, yazdı.
Haberturk Gazetesi’nin patronu Ciner ise neyle tehdit edildi veya kendisine hangi vaatlerde bulunuldu bilemiyorum ama gazetesini gazete yapan adamı yok saydığını düşünüyorum. Okuyucunun tadını elinden aldı. Sadece o Bekir Coşkun için gazeteni satın alan binlerce insanı kaybettin Ciner! Şimdi bizim gazetemizde de her ilçedeki yerel yönetimler aleyhine yazılarımız ve eleştirilerimiz oluyor. Eleştirmeyelim mi? Sadece %30 ile yönetimleri ele alıp bizleri de ellerine alsınlar da borazanları mı olalım? Elbette hayır, bizler yerel de olsa genel de olsa gazeteci ve köşe yazarları olarak doğruya doğru dediğimiz gibi eleştiri haklarımızı da geride kalan %70 adına kullanmalıyız. Bırakın kullanmayı bu basının namus borcudur diye düşünüyorum.
Demek ki Hüseyin Üzmez gibi yazarlar bu piyasada tutunabiliyor. Adamın siciline bakınca zaten ne halt olduğu anlaşılıyor. 14 yaşındaki küçük kıza cinsel istismardan içeri alınıyor ancak sonrasında salıveriliyor. Sadece bu mu adamın vukuatları. Lise öğrencisiyken Ahmet Emin Yalman’a düzenlediği suikast unutuluyor mu? 1952’de düzenlediği suikast girişiminden adeta övünerek canlı yayında; "Gazeteci mazeteci dinlemiyorum, programın başından beri konuşuyorsunuz. Ben vaktiyle gazeteci vurmuş adamım” diye ballandıra ballandıra iyi bir şeymiş gibi anlatan adamlar yazmalı değil mi size göre. Adamın vukuatları saymakla bitmiyor. Uzatmayacağım.
Senin yandaşların istediği gibi yazsın çizsin, sana karşı olanlar sussun. Üç maymunu oynasın istiyorsun. Referandumdan önce “ya taraf olursun ya bertaraf” diye açıkça herkesi tehdit edersin. Birkaç gün önce de toplantı yapıp. Yeni anayasa konusunda herkesten yardım istersin. İstediğin yardım mı, yoksa aba altından sopa göstermek mi bilmiyorum artık. Bekir Coşkun’un gönderilmesiyle de herhangi bir ilgili olmadığını söylüyor. Peki bu açıklamana ne diyeceksin; (Köşe yazarıma hakim olamıyorum diyemezsin. Sen bunun sorumlususun. Köşende yazanın maaşını sen veriyorsun. Yarın feryat etmeye geldiği zaman da, hakkın yok.
O insanlara o kalemleri teslim edenler der ki, kusura bakma, bizim dükkanda sana yer yok. Herkes vitrinine layık olanı koyar)
Bunun üzerine zaten fazla bir açıklama yapmaya gerek yok. Eğer iktidar yanlı ve karşı medya anlayışı ile gazeteci ve yazarlara bakmaya devam ettiği sürece sanırım çoğu kişinin ulusal da olsa yerel de olsa kalemi kırılacak!
Madem daha özgür bir ülke istiyoruz, neden eleştirilere tahammül edebilmekle işe başlamıyoruz?
Sevgilerimle