Sohbet koyu olduğundan tanışma faslı sadece isimlerle geçiştirildi. Odadakilerden biraz daha genç olan “Müdürüm yarın 35 milyar param gelecek ayarlayıver de bekletme beni” deyince bir diğeri “He valla müdürüm geçen gün 40 milyar para geldi, bir ödeme yapamadınız, beklettiniz beni saatlerce, yakışmadı valla” dedi. Diğeri de “Hakket Müdür Bey geçen hafta 60 milyar param geldiydi, İzmir’den gelecek para az bekle diye kastınız beni de” dedi. Bugünün rakamlarıyla bir servet sayılacak bu paralar konuşulurken ben ağzım açık öylece onları dinliyordum. Bir an şaka mı yapıyorlar yoksa gerçek mi anlayamadım bile. Çünkü ikisi bu paralarla iş yapan ticaret adamından çok kendi halinde ziraatçı ya da esnaf görünümündeydi. Üçüncüye gelince onun pantolonunun bile yamalı olduğunu görünce bırakın zengin olduğunu düşünmeyi inanın acıyıp para veresiniz bile gelir. Gerçi atalarımız “para ile imanın kimde olduğu belli değildir” demişler ama bu kadarını da beklemiyordum. Bu sebepten konuşmanın şakadan ibaret olduğu fikrine de soğuk bakmadım. Her üç müşteri de kısa süre sonra bankadan ayrılınca müdürle baş başa kaldık. Dayanamayıp sordum “Müdür Bey bu rakamlar gerçek mi? Kim bunlar tanıyamadım” deyince isimlerini, lakaplarını ve işlerini bana söyledi. Malum her üçü de tüccardı, hele sonuncusu ismini çokça duyduğum ama kendisini hiç görmediğim meşhur bir tüccardı. Müdüre dönerek “valla çok şaşırdım, adamın pantolonu bile yamalı ama gelen havaleler beni şok etti” deyince, müdürün sözleri beni daha da şaşırttı “bunlar her hafta böyle, gelen gidenin hesabı yok ama böyle giyiniyorlar işte” diyerek anlamlı bir bakış attı.
Zengin ve varlıklı kişiler mutlaka Grand tuvalet giyinsinler, paraları havaya saçsınlar demiyorum ama kişinin taşıdığı kıyafet biraz da kendisini taşımamalı mı? Gerek mesleğine gerek ekonomik duruma göre kendine daha çok yakışan bir kıyafetle ortalığa çıkmak göze daha hoş gelmez mi? Muhakkak ki sevgi ve saygı kişiliğe olmalıdır. Ama kişiliğini sevdiğimiz birini hangimiz daha şık, daha nezih ve güzel görmek istemez ki? Kişinin evdeyken nasıl olduğunu sadece ailesi bilirken toplum içine çıktığında herkesle karşılaşabilir. Tarlada, sanayide, atölyede çalışırken işe uygun giyinmek ne kadar doğruysa toplum içinde de temiz, bakımlı ve düzgün giyinmek o kadar önemlidir. Bizi tanıyan tanımayan pek çok insanın daha çok saygı duymasını sağlar. Hele tanımadığımız kişilere karşı bizde ilk izlenim nasıl göründüğü ile ilgilidir. Böylesine önemli bir konuda kültür sahibi olamadığınız zaman hem yadırganır hem de ayıplanırsınız. “İsrafı sevmem”, “Ben alçak gönüllüyüm” gibi beylik laflarla da bu konu geçiştirilemez. Güzel ve yakışanı giymek israf olmadığı gibi alçak gönüllüğü de kaybettirecek bir durum değildir. Hele hele ekonomik sıkıntısı olmadığı halde aynı pantolonu 15 yıldır giyen, kıyafetlerine yama üstüne yama yapan insanların bırakın başkalarına, kendilerine bile saygı duyduğundan şüpheliyim. İsraf bahanesi ileri sürenler püfür püfür dumanı havaya savururken, hatta gazinoda şampanyaları patlatırken israfı hatırlamazlar. Kıyafete harcayacak oldukları paraları fakir fukarayla paylaşıyorlarsa hiçbirisine söylenecek sözüm yok. Ama toplumsal birey olmanın koşullarından ve kültüründen bihaber olmayı da takdirle karşılamam mümkün değil. Çocuklar çocukluklarına uygun, gençler gençliklerine uygun kıyafetleri giydiklerinde göze hoş göründükleri gibi büyükler de yaş, sosyal durum ve ekonomilerine uygun giyinmelidir.
Tansu Çiller’in birbirinden güzel tayyörleri kadın erkek hangimizin hoşuna gitmedi. Cem Boyner’in içi boş partisine bile endamlı ve fiyakalı görüntüsü için sempatiyle yaklaşmadık mı? Siyasi kişiliğini seversiniz sevmezsiniz ama kendine bakan, giydiğini yakıştıran Deniz Baykal’ı beğenmeyen var mıdır? Hangi örnek gözlerinizi yoruyor? Cevap çok açık yeterince çirkinliğin olduğu dünyamızda hiç olmazsa görsel güzellikleri görelim.
Kentimizde yukarıda belirttiğim kötü örnekler az sayıda. Hatta tam tersi kendine tarz oluşturmuş, giydiğini yakıştıran, beğenilen her iki cinsten de pek çok insan var. Kişiliklerini bilmeseniz de ya da tanıyıp beğenmeseniz de bazı insanlar vardır ki çevrede onları görmek göz zevkine uygun düşer. Hangimiz bir çarşı esnafını yamalı kıyafetle görmek isteriz? Ya da hangimiz bir doktoru eskimiş, solmuş bir elbiseyle görmek ister? Kıyafet çılgınlığına düşmeden kendimize uygun ve yakışanı giyersek hem kendimize duyduğumuz saygı hem de başkalarının bize duyduğu saygıyı artırmış olmaz mıyız?