Yerel Güç Gazetesinin güzide okuyucuları bugün ve 29 Haziranda sizlere Türkiye Cumhuriyetinin temellerinin atıldığı âşıklar ve şairler diyarı Sivas’tan seslenmekteyim. 25-26 Haziranda Sivaslı Yazarlar ve Şairler Derneği SİYŞAD’ın, üçüncüsünü düzenleyeceği şiir etkinliğine Türkiye genelinden 75 şairin katılacağı bu organizasyonu düzenleyen gurubun içinde olmaktan bu kadar şairle bir arada bulunmaktan şeref duymaktayım. Burada İlçemiz Ödemiş’i de her hangi bir aksilik olmazsa inşallah dört şairle temsil edeceğiz.Başta dernek Başkanımız Sayın Sabiha SERİN’e ve Başkan Yardımcısı Sayın Bekir ALİM Bey ve diğer yönetim kurulu üyelerine böyle bir etkinliği 3. kez düzenledikleri için şahsım adına teşekkür ediyorum.
Önümüzdeki 2012 yılında böyle bir etkinliği Ödemiş Kaymakamlığımız ve Ödemiş Belediyemizin katkılarıyla Ödemiş’te yapmayı Ödemişlilere ülkemizin çeşitli illerinden gelecek şairlerle şiir ziyafeti çekmeyi arzuluyorum.
Şimdi siz saygıdeğer Yerel Güç Gazetesi “Şiirin Dili Köşesi” okuyucularına buraya katılan şairlerin bir kaçını şiirlerini sizlerin beğenisine sunacağım.
KİMLER BİLECEK
Aşkımı gönlünden silme bir tanem,
Bir köşede sakla, kimler bilecek.
Şenlensin gecenin koynunda hanem,
Ara sıra yokla, kimler bilecek.
Süzülsün ruhuma gül yüzlü sanem,
Sarmalasın seni açılsın sinem.
Erisin ömrümü kahreden dönem,
Mutluluğu ekle, kimler bilecek.
Ölsün düşlerimi karartan zennem,
Seni öz gelini zannetsin annem.
Gidersin şafağı görünce künnem,
Biraz daha bekle, kimler bilecek.
Eyüp MERT
HİCRAN İLLETİ
Bulutlar gözlerin siyah kasveti
Yaşlar eşliğinde süzülür nazar.
Dağları kaplamış hicran illeti,
Geriye dönerek baksan ne yazar.
Işık hızı geçer mazi müddeti,
Yürekten nedamet kanları sızar.
Aklın beyinciği yiyen hiddeti,
Teni dilim dilim doğrayan hızar.
Hasret gebedir ki olmaz avdeti,
Ufkun gece ile halveti uzar.
Bin derde işaret sancı şiddeti,
Bir batında yüz bin canavar sızar.
Nikâhından düşse dolmaz iddeti,
Dünya bir tek vuslat satmayan pazar.
Hele bir de yârden bulsa laneti,
Ömür kendi kendin mezarın kazar.
Eyüp MERT
SEVEREK TAŞIYORUM BEN
Ömrümün en güzel çağlarındayım
Evimde müebbet yaşıyorum ben
Gönlümün karakış dağlarındayım
Yolları bastonla aşıyorum ben
Bu tercihim değil, kaderim benim
Rabbim bir dert vermiş, yaşar giderim
İsyankar değilim, şükür ederim
Asi olanlara şaşıyorum ben
Kulağım duymuyor, anlamam sözü
Devreye sokarım şu bir çift gözü
İnsanlarda şaşkın görünce yüzü
Çaresiz başımı kaşıyorum ben
Üzülürüm, gül dalında solunca
Üzülürüm, bir kul mahzun olunca
Birileri bizi gırgır alınca
Sinirden ağlıyor, coşuyorum ben
Sizler bu dünyayı mutlu yaşarken
Nice zorlukları bir bir aşarken
Yemyeşil kırlarda gezip, koşarken
Engelsiz yollarda düşüyorum ben
Ne bir dostum oldu, ne vefalı yar
Yüzüm hep gülerken, kalbim kan ağlar
Size mevsim bahar, bana boran, kar
Temmuz sıcağında üşüyorum ben
Kiminiz dünyayı gerçek görüyor
Kimi bana inat kibir yürüyor
Bedenimi kızgın bir kor bürüyor
Ateşler içinde pişiyorum ben
İkincil şahısım, engel olunca
Dünya küskünümdür, kafa yorunca
Bir dost gelip halim hatrım sorunca
Kırk yerden yaramı deşiyorum ben
Engelim; ne suçum, ne de günahım
Ne bir isyanım var, ne de eyvahım
İnlesem semaya çıkardı ahım
Bu yükü severek taşıyorum ben
Murat KARABABA
HALDEN ANLAMAZ
Arkadaş, sözümü sakın unutma!
Aşık olmayanlar halden anlamaz.
Herkese inanıp sözünü tutma,
Mürşit değil ise yoldan anlamaz.
Bir müşkülün varsa ehline götür,
Hastayı tabibin önüne yatır,
Elif bir harf amma mana bin satır,
Edip değil ise dilden anlamaz.
Gülşen’e güzellik veriyor gonca,
Feryattan figandan ne anlar yonca,
Dertli, dertli öter sabah olunca,
Bülbül değil ise gülden anlamaz.
Yaz bahar ayında açar çiçekler,
Ondan faydalanır türlü böcekler,
Nerde pislik varsa konar sinekler,
Arı değil ise baldan anlamaz.
Âlim değer verir nafi ilime,
Âşık maşuk için gider ölüme,
Ne güzel dokumuş aşkı kilime,
Nakış bilmeyenler şaldan anlamaz.
Kötü nazar ile bakma cihana,
Salih iman ile yaklaş Rahmana,
Herkesi bağrına basmış Mevlana,
İnsanı sevmeyen 'gel' der anlamaz.
Murat KARABABA
BULAMADIM
Ferhat olup deldim, yüce dağları,
Mecnun gibi aştım, uçsuz çölleri,
Yıllarca dolaştım, viran bağları,
Gülü yeşertecek, yer bulamadım.
Ufuklara bakar, nice dalarım,
Söylenen her söze, safça kanarım,
Pervaneyim ben de, nara yanarım,
Esip söndürecek, yel bulamadım.
Aydın'ım söylerim, emsiz derdimi,
Beyhude yaktım da, yıktım kendimi,
Durulup çağlasam, aşsam bendimi,
Beni coşturacak, sel bulamadım.
Yılmaz AYDIN
DÜŞTEKİ GÜZEL
Pazarda alımlı bir güzel gördüm
Beni hamal sandı, hey ! deyiverdi
Seleyi, sepeti verdi elime
Alıver gidelim, bey deyiverdi.
Karakaşlar, kara gözler onda var
Yüzünde bir beni, birde yanda var
Deryalar dolusu sevda bende var
Beğenmedi beni, toy deyiverdi
Yine azdı yüreğimin yarası
Yaktı beni kaşlarının karası
Kalbimi gösterdim yanar burası
Sanki duymamışta, ney’! deyiverdi
Kirpiği ok, yanakları al gibi
Ben bir yaprak oda gonca gül gibi
Dedim aşık oldum sana bal gibi
Düşündü taşındı şey deyiverdi
Dedim huri misin, yoksa melek mi?
Dedim saçın ibrişim mi ipek mi?
Haktan dilediğim yoksa dilek mi?
Bir kahkaha attı, ay ! deyiverdi
Bakar durur uzaklara engine
Sevdalandım gözlerinin rengine
Dedi davul çalar dengi dengine
Anladın mı sayın bay deyiverdi
Dudağını büzdü, kaşını çattı
Gözünü kırparak işaret etti
Elimdekileri almadı gitti,
Masanın üstüne koy deyiverdi
Kader demiş sevdiğini bulmasın
Şu dünyada muradını almasın
Dedi al kardeşim hakkın kalmasın
Verdi ücretimi say deyiverdi
KAHYAOĞLU bir hışımla uyandım
Doğrulup ta yastığıma dayandım
Meğer rüya imiş, ben gerçek sandım
Hanım, gel soğuyor çay deyiverdi
Ali ATAR
ANLAYAMADI
Halimi arz ettim ben nazlı yâre,
O yâr bile beni anlayamadı,
Gerçekten ayrılıp hayalde çare,
Düşlerimi bile kaldıramadı.
Söylediğin sözü dinler görünür,
Yaptığı işlerle her an övünür,
Eza görmüş gibi vurur dövünür,
Okuduğum şeyi anlayamadı.
Ateş verip iki yandan yakmaya,
Kurtuluşu yok sanallar çıkmaya,
Sanki yemini var beni yıkmaya,
Çırpınışım ona anlayamadı.
Kayaturan, fazla söze ne gerek,
İnsanın özüne dönmesi gerek,
Fazla yüklenirsen çatlar bu direk,
Binayı yıkacak anlayamadı.
(04.05.2008-Saat: 09.58)
Şevki KAYATURAN