Kızların izlemek istediği 3 boyutlu bir animasyon filminin hangi sinemalarda olduğuna bakarak programı ayarlamaya başladım. İki alternatif vardı; ya Çiğli Kipa’ya gidecektik ya da Bornova Forum’a doğru yollanacaktık. Yakın tarihte birlikte Forum’a gitmediğimiz için Bornova Forum’a gitmek üzere yola çıktık.
Kızların heyecanını daha da arttırmamak için öncelikle sinemaya daha doğrusu ticari adıyla Cinemaximum’a giderek bilet almaya karar verdik. Bilet kuyruğunda sıra bize geldiğinde güler yüzlü gişe görevlisi kızımıza 3 boyutlu film için 2 öğrenci bileti istedim. Koltukları seçerken yine gülen yüzüyle “iki büyük boy kola ve büyük boy mısır … lira, almak ister misiniz?” diye sordu. Ben söylediği rakamı bile duymadan evet demiştim. Malum çocuklar sinema keyfi yaparken mısırdan ve içecekten mahrum kalamazlardı. Güler yüzlü kızımız çıkan kağıtları birbirine zımbaladı, rakamları topladı, hesapladı toplam: 51,00 TL. (!). Sırada bekleyenler de olunca gişeyi daha fazla meşgul etmemek için elimdeki biletleri cebime koyup oradan uzaklaştım. Gerçi iki çocuğun izleyeceği bir animasyon neredeyse bir meyhane hesabı ediyordu ama olsun varsın, kızlarımız mutluydu ya.. Hem 3 boyutlu filmlerin diğerlerinden daha pahalı olduğu da bildiğim bir gerçekti. Neyse biraz turladıktan sonra vakit yaklaşınca sinemaya gittik. Cebimdeki biletleri çıkardım, içecek ve mısırı almak için kantine yöneldim. Bileti alan görevli içecek ve mısırlarla ilgili parçayı koparttı ve çocuklara ganimetlerini verdi. Elimde kalan biletin üzerinde 2 adet 2,00 TL yazan fiş vardı. Sorduğumda 3D gözlük için olduğunu söyledi. Gözlükler için diğer görevliye yönelip “gözlükler bizde mi kalacak?” dedim. Görevli bu bedellerin “gözlük kullanım” bedeli olduğunu söyledi. Şaşırmıştım çünkü İstanbul’dan Antalya’ya, İzmir’in ilçelerinden İzmir merkezine birçok sinemada defalarca 3 boyutlu film izlemiştim ancak bugüne kadar hiçbir sinemada gözlük bedeli talep edilmemişti.
Üç boyutlu filmi izlemek için zorunlu olan 3D gözlüğü için bedel alınması çok garibime gitmişti. Bunun üzerine sinemanın yetkilisiyle görüşmek istedim. Gelen yetkili gayet kibar ve ilgili bir şekilde davrandı ama öyle şeyler söyledi ki kendim uzaydan gelmiş gibi hissettim. Çünkü meğerse “tüm Dünya’da”böyleymiş (!) Tüm Dünya’da böyle de benim bugüne kadar gittiğim onca filmi acaba Mars’ta mı izlemiştim? O anda aklıma sıralı bir şekilde gelen soruları önce kendime sonra da yetkiliye sordum. Bu filmler 3 boyutlu olduğu için diğer filmlerden daha fazla para vermiyor muyduk? Bu gözlükler filmi izlemek için zorunluyken bu hizmet de satışın bir parçasıyken kira adı altında neden müşterilerden para alınıyordu? İstersek kendi gözlüğümüzle gelebiliyorduk ancak bu husus gişe de asla sorulmadan bilet sayısı kadar gözlük kirası alınıyordu. Yani evinizde gözlüğünüz varsa getirmenize izin(!) veriliyordu. Ancak nedense bu durum size anlatılmasa da büyük heyecan ve sevecenlikle içecek alıp almayacağınız soruluyordu.
Açıkçası bir hizmetin olmazsa olmazı için sizden ayrıca bir bedel alınıyordu. Tıpkı bilardo oynamaya gittiğiniz salonda bilardo saat ücreti dışında ıstaka parası istenmesi, ya da halı sahaya gittiğinizde ayrıca futbol topu için kira parası istenmesi ne kadar garipse 3 boyutlu film izlemek için gittiğiniz sinemada 3D gözlük kira bedelinin istenmesi bir o kadar garip ve hatta fırsatçılıktır.
Kızlara yaşananları fark ettirmesem de kendimi bu durumdan soyutlayamadım ve hiç hoş duygular hissetmedim. Yüzlerce ve belki de binlerce insanın gittiği bu filmlerden kişi başı “sorma ver parası” 2,00 TL. alınıyordu. Alınan bu kira bedelleri şirketin gelirlerinde yer alıp vergiye konu oluyor muydu bilmem ama ben yaşadığım bu durumu sizlerle paylaşmadan yapamayacağımı biliyordum.
Yetkilinin ısrarla tüm Dünya’da olduğunu söylemesi üzerine cehaletimi gidermek için araştırma yaptım ama öğrendim ki sadece ben cahil değildim çünkü pek çok sinema da durumdan bihaberdi ve 3D gözlük bedeli almıyordu. Ayrıca yaptığım araştırmada öğrendim ki Cinemaximum’da film izlemek diğer sinemalara göre daha pahalıydı hem de gözlük kirasını bile hesap etmeden. Gerçi ben diğerleriyle arada bir fark göremedim ama demek ki ben hala aradaki fiyat farkını kavrayacak kadar cehaletimi yenememişim.
Anlaşılan bu büyük şirket sadece ismiyle değil fiyatları ve uygulamalarıyla da gerçekten maximum. Tüketiciler olarak bu maxi uygulamaya karşı ne mi yapabiliriz? Malum serbest piyasa ekonomisi, fiyatlandırmayı yapanlar nasıl dilediklerince fiyat koyuyorlarsa tüketicilerde dilediklerini ve dilediklerinden tüketme hakkına sahipler. Tercih sizin...
* * *
Geçen haftaki “en acı gaf” başlıklı yazımda kentimizdeki bir yerel gazetenin PKK’lılar için “şehit” sıfatı kullanmasını gündeme getirip eleştirmiştim. Yapılan gerçekten kabul edilebilecek gibi değildi. Hatta bu konuda sadece ben değil hassasiyetini gösteren onlarca kişi yürüyüş yaptı, söz konusu gazetenin önüne siyah çelenk konuldu, çeşitli sivil toplum örgütleri rahatsızlıklarını belirtti. Sosyal paylaşım siteleri günlerce bu konuyu gündemden düşürmedi, protestolar sürdü, hatta söz konusu gazeteye boykot çağrıları yapıldı. Konuyu gündeme getirme sebebim hata yapılması değildi çünkü insanoğlu elbet hata yapacaktı. Kasıt zaten asla beklemediğim bir şeydi ancak böylesine hassas ve önemli bir konuda hata yapılması da affedilecek gibi değildi. Zaten doğan tepkiler de beni haklı çıkarıyordu.
Ancak bu eleştiri yazısının hemen ardından maalesef gazetemiz Yerel Güç de bir hata yaparak eski bir haber ile yeni haberi karıştırdı. Tesadüf ki kentin diğer bir gazetesi de bir gün sonra birebir aynı hatayı tekrarladı. Kaç kişi okudu, kimin dikkatini çekti bilemem. Ama ne toplumda infial oluştu ne de kamuoyunda ciddi bir tepki doğdu. Çünkü haber bir siyasi ziyaretin aktarımıydı. Ne kimseyi rencide ediyordu ne de hassas bir konuydu. Bu yüzden yapılan hata çok büyük değildi ama yine de olmasa iyiydi. Tabii bunun için üzüldüğümü belirtmek isterim. Ancak kalemimi sorgulayanlara şunu da söylemek isterim “ görüyorsunuz ya bu konuyu satırlarıma taşıyacak kadar objektif ve cesurum, ya siz? “