Bu haftaki yazımda referandum arkasından paylaşılamayan oy oranlarına yer vermek istedim. Malum, Anayasa Değişiklik Paketi’ne yönelik oylamada, oylamaya katılan Türk milletinin %58’i EVET oyu verirken, %42’si ise tercihini HAYIR yönünde kullandı.
Sonucun Evet ya da Hayır çıkmasının insanlara bakış açımızla ilgisi yok. Problem de olmamalı. Aradaki ayrım da büyütülmemeli. Ben sadece şuna inanıyorum, istatistikler, anketler de aynı şeyi gösteriyor. Özellikle son haftalarda, evet ya da hayır tercihlerinin gerekçeleri anlatıldığında evet oylarının oranında %3’lük bir artış yaşandı.
Özellikle sosyo-ekonomik yapısı ve yaşanılan ortak sıkıntılar dikkate alındığında ise kıyı bölgelerinde tercih yapan seçmenler bir şekilde muhalefet tarafından AK Parti hükümetinin bitirilmek istenmesi ve referandum sürecinin bir “Genel Seçim” gibi algılatılmasının sonucunda birçok seçmen partisinin tercihi doğrultusunda oy kullandı. Partisinin tercihi dışında oy kullanmak isteyen seçmenler de bir şekilde “Amman ha, AK Parti iktidarı gitmesin diye bir çivi mi çakacaksın” diyerekten caydırıldı.
Dikkat edilirse %58’lik evet oyunun rakamlarına sahip çıkan olmadı. Yani, Başbakan Recep Bey çıkıp da “Biz yüzde 58 oy aldık” demedi. Değişiklik paketine destek verdiklerini bildiği camialara teşekkür mesajı verdi. Bu camialardan da kimse “AK Parti’nin oyu şu kadar, benimki bu kadar” diyerekten referandum süreci üzerinden siyaset yapmadı.
Demokrasiye katkıdır, bu yolda görevdir, ödevdir denildi ve tercihler Evet’ten yana kullanıldı. Peki ya Hayır oyları…
İşte orada durmak lazım. Tire’den Artvin’e, Edirne’den Hakkari’ye her yerde tartışma konusu oldu. Bütün bunların içerisinde ise oyları yüzde 25 civarına sabitlenen CHP en büyük yanılgıya düşüyor. Diğer yanda ise MHP’nin de bundan farkı yok.
Bu HAYIR tercihlerindeki paylarını tartışırken acaba genel seçimlerde halkın paylaşımlarına yardımcı olacaklarını bu arkadaşlar düşünmüyorlar mı? Özellikle CHP bu hak ve özgürlükler meselesinin sadece AK Parti meselesi olmadığını, halkçı bir parti olarak hak ve özgürlüklerden yana olmaları gerektiğini bilmiyorlar mı? Sayın Kılıçdaroğlu’nun bunu bilmemesine imkan yok. Ne etnik kökeni, ne de siyasi geçmişi ve tercihleri doğrultusunda içerisinde bulunduğu camia da bunu gayet iyi biliyor. Avrupa’daki üst mercilerinde “Evet demeniz gerekirdi” söylemleriyle muhatap olduğunda acaba ne cevap verdi merak ediyorum doğrusu.
CHP yıllar yılı muhalefette kalmanın alışkanlığı içerisinde üretken politikalar ve söylemler edinmekten de uzak kalmış durumda. AK Parti’nin her yaptığı yanlış! Bunu söyleyene gerçekten gülerler. Yapılanın yerine bir şey ortaya koyarak Meclis’e getirdikleri hiçbir şey yok. 2B yasasının iptali nedeni ile mağdur olanlar ortada. Yıllardır yapılan yardımları daha da geliştirerek yapan AK Parti yapınca “Seçim yatırımı” oluyor, ardından iptal ettiriliyor. Peki orada yıllardır sosyal yardımlaşma çatısı altında yardım alanlar bugün aç kaldı ise ettikleri “Ah” ları hiç mi duymazlar. Bu siyasetse öteki değil mi?
Yapılanların doğru olduğuna inanmak istemiyorlar. Bütün mesele bu. Halka yardım yapan AK Parti ise “Siyasi”. Ellerinden gelse iftar çadırlarını bile kapattıracaklardı. Sanki CHP’li MHP’li belediyeler iftar vermiyor.
Yanlışlar insanın olduğu her yerde olacaktır. Bununla birlikte muhalefet yapıcı ve üretken olduğu ölçüde muhalefettir ve iktidar yolunda ilerler. Oysa ne Sayın Baykal ne de bir kurtarıcı gibi partinin başına getirilen Sayın Kılıçdaroğlu birkaç puanlık oynama dışında oyları kımıldatamamışlardır. Bu da CHP’nin yeni solcular üretemediğinin bir göstergesi değil midir?
Bu ülkenin 2002 öncesi ile 2002 sonrasının farklı olduğu her alanda bilinmekte ve söylenmektedir. Ancak CHP ve hatta MHP bunları görmezden gelmektedir. Doğrusu, doğrulanları söylemekte, yanlışları da doğruları ile ortaya koymaktır. Koyamayanların bir adım ileri gidemedikleri alenen ortadadır.
Yıllardır bitirilemeyen İzmir metrosu CHP’nin hizmet edebilme kabiliyetinin en güzel kanıtıdır. Buna rağmen İzmir halkı CHP’yi seçiyorsa o halka aptal demek reva mıdır? Siyasi ahlaka yakışır mı? Üç beş tane kötü belediyecilik örneğinin yanısıra, AK Parti yüzlerce noktada birbirinden başarılı belediyecilik örneklerini gözler önüne seriyor.
Bugün Ankara gibi kozmopolit bir şehirde bile yıllar yılı bir belediyecilik dersi veriliyorsa, gözün önüne küçücük sineği koyup da koca dağı görmezden gelmek akıl karı mıdır? Elbette değildir.
Adı birbirinden önemli sivil toplum kuruluşlarının başkanları hıyanet derecesinde açıklamalar yapıyorlar. Her dönemde toplumu kucaklamaktan bahsedenlerin talihsiz, bölücü ve aşağılayıcı açıklamalarını üzülerek izliyoruz. Buraya yazarak sizleri boğmak istemiyorum.
Ancak, açıkça söylüyorum, Türk halkı saf ve temiz kalpli olabilir. Ammaaaa aptal değildir. Hele hele kendisine hakaret edenleri asla unutmaz. Biraz daha sağduyu, biraz daha üretken olalım.
Kayyum demişken…
Saadet Partisi Erbakan kancasına takılınca kayyumluk oldu. Hazır kayyum çalışırken oyları bölüşemeyen arkadaşları da oraya havale edelim mi?
Ya Hayy’el Kayyum.
Kaçışı olduğunu düşünen varsa, bildiği gibi devam etsin.
Sevgilerimle.