Son günlerini yaşadığımız 2010 yerini 2011 yılına bırakmak üzere. Dünya’nın pek çok yerinde yılbaşında kutlama yapmak gelenek haline geldi. Hıristiyan’ların Hz. İsa’nın doğumunu kutladıkları Noel, diğer adlarıyla Doğuş Bayramı ya da Milat Yortusu devam eden etkinliklerle yılbaşı ile birleştirilerek kutlanır. Her ne kadar Noel’in başladığı 25 Aralık tarihinde başlayan bir kutlama olmasa da ülkemizde de yılbaşının kutlanması gelenek haline geldi. Hatta ne gariptir ki spor müsabakaları bile dini bayramlarımızda tatil edilmezken Noel süresince ligler biraz da ara verme bahanesiyle tatil edilir.

Ülkemizde ilk kez 1931 yılında Tayyare Piyangosu’nun ilk özel yılbaşı çekilişi düzenlemesiyle kutlanmaya başlayan yılbaşı o tarihten bugüne çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Kutlanıyor kutlanmasına da malum sık sık dile getirilen ülkenin %98’inin Müslüman olduğu söyleminin devamında yılbaşı kutlamalarının dinen caiz olmadığı yönünde birçok söylem de günümüze kadar uzanmış durumda. Gerek dini eserlerde gerek bazı önemli görülen isimlerin ifadelerinde gerekse internette bu konuda hizmet veren sitelerde açıkça görülüyor ki benzer söylemler hala geçerliliğini korumakta. Yılbaşı kutlaması caiz midir? Değil midir? Ne bu konuda tartışma yapacak yetkin birisiyim ne de burada bu konuyu tartışmak uygun düşer. Asıl değinmek istediğim konu muhafazakar çevreler benzer söylemlerle hareket etmekte ya da ediyor görünmektedir. İktidar partisi de kurulduğu ilk günden beri gerek yaptıkları gerekse söylemleriyle muhafazakarlığını açıkça ortaya koydu. Hatta parti teşkilatlarında muhafazakar kimliğiyle tanınanlar çoğunlukta. Ancak söylemle eylem arasında farklıklar var. Parti üyeleri hatta temsil ettikleri siyasi kuruluşlar bile bu söylemlere aykırı davranıyorlar. Böyle olunca da “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?” sözü cuk diye oturuyor bu durumu ifade etmeye. 

Bir önceki Belediye Başkanı Mahmut Badem zamanında şehir yılbaşı öncesinde öylesine süslendi ki sanırsınız USA’nın bir şehrindesiniz. Şehrin en işlek caddeleri ışıklarla rengarenk hale getirilip çeşitli süslemelerle bezenmişti. Bir Noel Baba’yla geyikler eksikti. Ancak bu durum karşısında “happy christmas” geyikleri yapılınca geyiğe de gerek kalmadı.

Yılbaşı kutlamalı mı kutlamamalı mı? Kimler kutluyor beni hiç ilgilendirmiyor. Demokratik (en azından öyle telaffuz edilen) bir ülkede yaşadığımıza göre kişilerin bu konudaki tercihlerini eleştiri konusu yapmak bile gereksiz, ancak özellikle siyasi bir misyona sahip kişi ve kurumların söylemlerine uygun davranmalarını beklemek en doğal hakkımız. Çünkü bu durum çok da önemli olmayan konularda göze hoş gelmek için farklı yollar tercih eden siyasilerin önemli konularda neler yapabileceklerine ışık tutuyor.

Ödemiş Belediye Meclisi’nin 2010 yılı son toplantısında AKP’li bir meclis üyesi toplantının sonunda Bekir Keskin’e hitaben çok şirin bir şekilde “başkanım yılbaşında program var mı?  deyiverdi. Bu durum tutanaklarda var mı bilmiyorum ama ÖRT ekranları bu kareyi tüm Ödemiş halkına aktardı. AKP gibi muhafazakar bir partiyi hem de Belediye Meclisi’nde temsil ederken yılbaşı kutlamasının gündeme gelmesi AKP ve Başbakan’ın görüntüsüyle çok da uyuşmadı. Ha AKP’liler “sana ne biz yılbaşı kutlarız, kutlamaya yasak mı var?” diye sorarlarsa kesinlikle haklılar, tabii ki kutlayabilirler. Ama ülkeyi ilgilendiren önemli bir konuda bile “ulemaya soralım” diyen liderleri ve muhafazakar kimlikleri sebebiyle yıllardır onları destekleyen halk neler söyler bilemem. Ancak burada önemli olan söylenenler ile yapılanlar arasındaki tezatlıktır ki, bunu da sorgulamamızdan doğal bir şey yoktur.

Tüm bunların yanında böylesine naif, yumuşak ve pamuk gibi muhalefete sahip bir meclis ile çalışmakta her başkana nasip olmaz. Bu yüzden sayın Bekir Keskin’in şanslı olduğunu söyleyebiliriz. Belki de muhalefetin yumuşak siyaseti yüzünden, benim ve benim gibi arkadaşların yazdığı bazı eleştirel yazılar çok dikkat çekiyor, ne dersiniz?