“Çete” adı altında ülkemizde o kadar çok dava var ki… Say ki bitesin!..
Hepsi yargıda sonuçlanacak günü bekliyor.Tabi sonuçlanırsa!... Bu gidişle de pek sonuçlanacağı yok gibi. Olan galiba suçsuz insanlara olacak. Aylarca hazırlanmayan iddianameler, aylarca başlamayan duruşmalar ve tahliye taleplerin derhal reddedilmesi…
Amaç Türk insanının yargıya olan güven duygusunu diğer anlamda da “devlet”e olan güven duygusunu mu zedelemek, yoksa birilerinin sıkıntılarını mı gidermek, anlayabilsek…12 Eylül’de yapılan referandum sonrası davaların “tez elden” bitirileceği, yargının hantallıktan kurtulacağı, HSYK’nın adil kararlar vereceği adeta “muştulanmış”tı da görüntü pek de öyle değil sanki. Ha bir de 12 Eylül darbesini yapanlar yargılanacaktı. İdam edilen “ülkücü-devrimci” gençlerin hesapları sorulacaktı(!) Mektuplar okundu, nutuklar atıldı, TV’lerde seri programlar yapıldı… Sonra ne mi oldu? Koskoca bir “HİÇ” değil mi?
                              * * * * *
 
Şimdi de “ŞİKE” kaosu ile karşı karşıyayız. Zaten uzun süredir spor kamuoyunu meşgul eden bu konu “cezaların indirilmesi” hesabı ile TBMM’de grubu bulunan 4 siyasi partilerin ortak grup kararları ile yasa haline getirildi. O “malum” yasa da Cumhurbaşkanı tarafından “adalet anlayışını zedeliyor” mantığı ile meclise iade edildi. İade edildi edilmesine de birden “dengeler” karıştı.Galiba Cumhurbaşkanımız ilk kez hükümetin çıkardığı bir yasayı TBMM’ye geri gönderdi!.. BU duruma alışkın olmayan iktidar da bir sıkıntı başladı tabii. Neyse ki “imza”larına sahip çıkacaklarını söyleyerek yasa, Şamil Tayyar’ın dışında pek “çatlak” ses çıkarılmadan aynen komisyonlardan hızla geçti. Darısı genel kurulun başına olsa gerek!... Buraya kadar prosedür normal gibi. Ama merak ettiğim bir kişi var. Hani şu meşhur “Milli Takım” oyuncusu, GS’lı, bir dönem İtalya’daki futbolundan ötürü “Torinolu Şaban” diye namlanan Hakan Şükür… Milletvekili adayı olurken büyük laflar etmiş, Türk sporunun Meclis’teki en önemli sesi olacağını, bakan olması halinde Türk sporunu zirveye taşıyacağını vaat eden Hakan Şükür… Sesi neden çıkmaz ki?... Yoksa “bi’at” anlayışı mı çok etkili?...
 
                          *   *   *   *   *
Başbakanımız bir ameliyat gerçekleştirildi. Kendisine geçmiş olsun, diyoruz. Allah acil şifalar versin. Ama dikkatimi çeken bir konu, sayın Cumhurbaşkanımız fırsatını yakaladıkça Başbakanımızın sağlığını yerinde olduğunu, tahlillerin temiz çıktığını söylüyor. Sağlık Bakanımız da aynı ifadeleri sık sık söylemekten yoruldu galiba. Bir de Başbakan yardımcımız Bülen Arınç’ı unutmamalıyız. ”Koro” halinde ve sık sık söylenen bu sözler umarım kamuoyunda “kafa” karıştırmaz. İnternete düşen bilgiler pek hoş değil de… Galiba “bilgi kirliliği” yaşanıyor… Eski başbakanlardan Bülent Ecevit rahatsızlığında TV kanalları “son dakika”, “şok gelişme” adı altında “CANLI” yayınlar yapmıştı evin ve hastanenin önünden. Niye mi yazdım bunu? Bilmem, hatırıma düştü de…
 
                        *   *   *   *   *
Bizim bir “Milli Eğitim” bakanımız var evlere şenlik inanın. 260.000 öğretmen adayı atama bekliyormuş. Bunlardan sadece 60.000 adayın atamasının ara ara yapılacağını müjdelemiş. Ama asıl müjdeyi sona saklamış… Kalan 200.000 öğretmen adayın “başka iş” aramalarını istemiş… Bu 200.000 öğretmen adayın annesi, babası, eşi, kardeşi, amcası, dayısı, halası, teyzesi, yeğeni, sevdalısı, arkadaşı sessiz olmaya, uyumaya devam mı? Bırakın tepkiyi “TIK” yok !...
Hani daha önce demiştik ya “bu Türkiye bir başka alem” doğrusu!...