Cumhurbaşkanı Erdoğan Harp Akademileri’nde konuşuyor, daha doğru deyişle askerin önünde günah çıkarıyor: “Başta ben, tüm ülke aldatıldık.”
Erdoğan’ı dinlerken, yedi yıl öncesini anımsıyorum. 2008 yılı mayıs ayı. Anayasa Mahkemesi’nden AKP. yi kapatma kararının çıkacağına dair beklentinin ağır bastığı günler. Boğazın Anadolu yakasındaki Otağtepe’de, Can Paker’in evinde Başbakan Erdoğan’la bir akşam yemeğindeyiz. Bir ara Erdoğan’la baş başa kaldığımızda kendisine soruyorum:
“Askere teslim olacak mısınız?” Tek sözcükle yanıtlıyor: “Hayır.”
Erdoğan’ın Harp Akademileri’ndeki konuşmasını dinlerken, o akşam yemeğimdeki sohbeti anımsıyorum.
‘DARBELER BİTTİ SÖYLEMİYLE YETİNEREK TESLİM OLMAK…
Erdoğan Harp Akademileri’nde askerin önünde günah çıkarıyor: Başta ben tüm ülke aldatıldık. Otağtepe’deki o geceyle ilgili düşüncelerimi 2 yıl sonra 2010’da çıkan “Türkiye’nin Asker Sorunu” isimli kitabımda şöyle yazmıştım:
Darbeler dönemi kapandı denebilir. Ama bunu demekle iş bitmiyor. Çünkü burada önemli olan, bugüne kadar darbeleri, postmodern darbe ve muhtıraları üreten zihniyet dünyasını değiştirmektir. Kafasal yapıyla birlikte kurumsal yapıyı da değiştirmektir, askerin içinde yetiştiği ve yaşadığı…Çünkü bu öylesine bir zihniyet dünyasıdır ki, vatan kurtarıcılığı örtüsü altındaki kuytularda darbecilik virüsü fena halde yer etmiştir.
Askerin dünyası öyle bir dünyadır ki, siyasete müdahale alışkanlığı darbelerle kurumsallaştırılmış, anayasal ve yasal nitelikler kazandırılmıştır.
Eğer sorunun bu boyutu –yani demokrasi görevi- göz ardı edilirse, her şey yarım kalır, demokrasi ve hukukun üstünlüğü kapımızı çalmaz. Erdoğan’a bu yüzden sormuştum bir dost evinde:
“Teslim olacak mısınız?” diye…O da hayır demişti. Teslim olmak, ya da olmamak! “Askeri vesayet rejimi” tarafından kuşatılmak…Ve önünde eğilmek sistemin…
“Darbeler dönemi bitti.” Söylemiyle yetinmek, kendiliğinden, ya da pek öyle fark etmeden sisteme teslim olma kapısını da açabilir.
Ve askerin zihniyet dünyasının demokrasi ve hukuk kültürüyle tanıştırılmasının önemi anlaşılmazsa, bunun için gerekli kurumsal düzenlemeler için yola çıkılmazsa, işte o zaman, Demirel gibi, eskiler gibi teslim bayrağı çekilmiş olur.
ERDOĞAN’IN DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ
Erdoğan’ın deyişiyle ‘bürokratik oligarşi’ye teslim olmamanın yolu, Türkiye’de askeri hem kafasal, hem kurumsal olarak demokrasi ve hukuk kültürüyle tanıştırmaktan geçiyor. Ancak bu olabilirse, Türkiye’de asker, bir siyasi parti gibi davranmaktan uzaklaşır, devlet içinde devlet konumundan kurtulur. Türkiye’yi demokrasi alanında atılması gereken çok adımın beklediği açık.
Erdoğan’ın demokrasi kültürü ve AK. Parti’nin demokratikleşme perspektifi acaba Türkiye’de ‘askeri vesayet sistemi’nin temelindeki alt yapıyı, zihinsel ve kurumsal ortamı değiştirmeye yeterli miydi, yetecek miydi?
KURUMSAL VE ZİHİNSEL DÜZENLEMELER YAPILMADI
Erdoğan’a bir dost evinde “Teslim olacak mısınız” diye sormuştum. O da “Hayır” demişti. Aradan geçen beş yılın sonunda tüm yanıtlar olumsuzdur.
Türkiye’nin ‘asker sorunu’ yla ilgili olarak demokrasinin gereği olan kurumsal ve zihinsel düzenlemeler Erdoğan iktidarı tarafından bugüne kadar yapılmamıştır. “Derin Devlet” e dokunulmamıştır, yerli yerindedir. Ergenekon karanlığa gömülmüştür. Kozmik oda esrarını korumaktadır. 28 Şubat sonrasındaki darbe tezgâhları sanki hiç olmamıştır.
Uzun lâfın kısası:
Erdoğan, bir yandan ‘asker sorunu’nu çözecek demokratik adımları atmamış, diğer yandan askeri rahatsız edecek konuların üstüne gitmemiş, bir yerde ‘devletleşmiştir.’
Neden?.. Erdoğan’ın demokrasi kültürü yoktur. Çünkü Erdoğan’ın demokrasi diye bir derdi yoktur. Erdoğan’ın asıl derdi, kendi ‘sivil vesayeti’ dir.
ERDOĞAN’IN ASIL DERDİ
(Saygıdeğer okurlarım aşağıdaki satırları lütfen dikkatlice ve mümkünse üstünü çizerek okuyunuz! R.G.)
Asker, Erdoğan’ın askeri kendine dayanak yapma oyununa gelir mi? Yoksa arkadan dolanıp kendi oyununu mu kurar?
Erdoğan’ın asıl derdi nedir? Sorusuna şu üç yanıt verilebilir.
1 – Kendi ‘sivil vesayeti’ ne askeri dayanak yapmaktır.
2 – Kendi ‘tek adam’lığına ya da “Saray’daki Sultanlığı’na askeri dayanak yapmaktır.
3 – Yolsuzluk ve rüşvet iddialarının kapatılmasına askeri dayanak yapmaktır.
Evet! Ben böyle düşünüyorum. Şu da aklıma takılıyor: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Harp Akademi’lerinde, askerin önünde günah çıkarıyor olması, askeri kendine dayanak yapma oyununun yeni bir hamlesi sayılabilir.
Peki asker bu oyuna gelir mi, yani Erdoğan’ın askeri olur mu? Yoksa asker, arkadan dolanıp kendi oyununu mu kurar?