(8 yıl kesintisiz-zorunlu… 4+4+4 kesintili-zorunlu ya da 1+5+3+4 kesintili-zorunlu…)
Birileri ya da eğitimle ilgili herkes şunu anlamalı ki; 8 yıllık kesintisiz-zorunlu eğitim tıkandı artık. Buna bir çare mutlaka bulunmalı…Eğitimciler, pedagoglar, psikologlar, sosyologlar, uzmanlar artık sorumluluklarını yerlerine getirmelidir. Siyasetçiler mi?...
Eğitim-öğretimin içinde olanlar siyasi kaygı taşımaksızın yaşanan sıkıntıyı çözme yollarını araştırmalıdır. “…şucu, bucu... ” demeden, birbirlerini karalamadan, suçlamadan. Aynı gemide olanlar, batan gemiyi kurtarmak için fikir üretmeli, çareler bulmalı… Hem de hiç vakit kaybetmeden. Derhal… Yoksa?...
Çağdaş ülkeler eğitim sistemleriyle oynamazlar, kimseyi de oynatmazlar. Hangi siyasi irade iktidara gelirse gelsin “o dinamikler” yerinde durur. Bütçeden en büyük pay eğitime ayrılır. Öğretmen kamu çalışanları arasında en yüksek maaş alanlar kısmındadır. Öğrenciler de eğitim alanında her türlü araç-gerece, imkana sahiptir. Üstelik eğitim-öğretim de “parasız”dır. Öğrenciden, veliden bağış adı altında para toplanır gider… Sanki devlet okullara yardım ediyor da!.. Ya bizde?...
Biz “kayıkçı kavgası” yapıyoruz galiba!...Okulların donanımları yetersiz, maaşlar “ komik”,
Her gelen bakan “kafasına göre” eğitimle oynuyor, eğitimle ilgili olmayan kişiler eğitimin başına getiriliyor, teknolojiden habersiz müfettişler (çoğu da 60-65 yaş aralığında) teftişi “eziyet etme meziyeti”  sanıyorlar, siz eğitimciler, siz sendikalar, sahi siz ne yapıyorsunuz? Sadece “laf-ı güzaf”… Bir kez, evet bir kez biraraya kavga etmeden gelip ortak hareket ettiniz mi? Özlük haklarınızla ilgili ortak tavır koydunuz mu? “BİR” oldunuz mu hiç, haklarınız konusunda? Bildiğim kadarıyla kamu çalışanları arasında en düşük maaş alan sizlersiniz, hangi yaptırım gücünü uyguladınız? Hep siyasette bir yerlere gelebilmek için “sendikaları” basamak olarak kullananlara merdiven olmadınız mı?
Konu neydi?...
Eğitim sistemi “ 8 yıl kesintisiz-zorunlu… 4+4+4 kesintili-zorunlu ya da 1+5+3+4 kesintili-zorunlu..”  mu olmalı?...
Hangisi sizce? Ve de neden?...
Slogan değil, açıklayıcı ve bilimsel özellik taşıyan gerekçeli düşünceniz olmalı. Buyurun, yerel medyada açıklayın. Sendikanızın, eğitimci özelliğinizle kendinizin düşüncesini anlatın. Anlatın ki, bilelim. Meslektaşlarınız da bilsin, öğrenciler de bilsin, vatandaş da bilsin…
Ben mi?...
Tabii ki düşüncem var, hem de gerekçeli. Ama söz önce sizde!... “Türk Eğitim-Sen… Eğitim Bir Sen… Eğitimsen… Eğitim-İş… ve diğerleri!...”