Tüm dünya 7 Ekim’den bu yana Gazze’de yaşananlara kilitlenmiş durumda. İsrail denen haydut, kan emici devlet, hiçbir düstur ve kâide tanımadan görece dar bir alana sıkışmış takriben iki buçuk milyon insanı her türlü silahı kullanarak adeta biçmeye devam ediyor. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı, tüm dünyanın sinir uçlarıyla oynandığı noktada dünya halkları bu mezalime tepki olarak sokaklara dökülmüş durumda. Gerek devlet bazında gerek toplum olarak Avrupa ve okyanus ötesinden söz konusu katliama gelen tepkiler Müslüman dünyayı utandırmaya vesile olmalı. Yaşlı, çocuk ve biçarelerin hiçe sayılarak bombalandığı, kadınların defaatle tecavüze mâruz kaldığı, esirlerin yarı çıplak görüntülerinin İsrail Ordusu tarafından basına sızdırıldığı söz konusu vasatta yaşananları sadece fiziki bir soykırım olarak göremeyiz. Kimlik, kişilik, onur, gurur, din, inanç, kültür, tarih ve haysiyetlere yönelik bir katliamın yapıldığını da eklemeliyiz. 

Münferit Akıl-Kurumsal Akıl

     Gerek Gazze’de yaşananlar gerekse de dünyanın başka bir noktasında yaşanmış, yaşanacak başka bir mühim hadiseye münferit birey olarak devlet aklıyla yaklaşamayacağımız aşikar. Çünkü insanız en nihayetinde, an be an duyguların tesirindeyiz böylesi durumlarda. Evet, biliyoruz devlet duygularla yönetilmez. Devletli olmak itidali, ihtiyatı ve dengeli olmayı gerektirir. Fakat yine de aklım ve mantığım  arasındaki hassas terazi (ben buna vicdan diyorum) çocuklara yaşatılanlara tanık oldukça bu kan emici devletle olan her türlü ilişkiyi kesmemiz gerektiğini söylüyor. Bu açıdan baktığımda ise Sn. Hakan Fidan’ın; ‘İsrail’le olan ticari ilişkimiz Gazze meselesine bakışımızı değiştirmiyor, etkilemiyor.’ minvalindeki açıklamarı vicdan terazimde, hak terazimde bir karşılık bulmuyor. Bu yapılan alışverişin bir hayrı ve bereketi var mıdır diye soruyorum kendime ve kayıtsızca maddi ilişki sürecini devam ettiren bireysel ve kurumsal alandaki herkesin aynı soruyu sormasını bekliyorum. Sormalıyız bu soruyu? Evet, tarihle ilişkileri olmayan dolayısıyla geçmişe müdahaleleri de olmayan çocukların öldürüldüğü bir el sıkılır mı? Bu çocukların suçu günahı nedir ki akıttıkları kanı, döktükleri gözyaşlarını ticaretinizden değersiz görüyorsunuz.

BOYKOT BİR HAYSİYET MESELESİDİR

  Çocuklardan ve defalarca tecavüze uğrayan kadınlardan söz etmeye devam edeceğim. Bunları unutmamalıyız. Bu kez duyarsızlaşmamalıyız. Sürekli konuşmalı ve anlatmalıyız. Onların yaşadıklarını bile isteye basına yansıtan katillerin yaptıklarını yanlarına kâr bırakmamalıyız. Devlet erkanından, büyük şirketlerden ve toplumumuzdan beklentim bu kanlı eli durduracak adımlar atmaları yönünde. Gücümüz yettiği ölçüde ve bıkmadan usanmadan. Kollektif hareketi sağlayabilecek küçük-büyük her türlü kurumun karar vericilerinden dileğim toplumun diğer katmanlarını da harekete geçirecek adımlar atmaları yönünde. Burada uzun uzadıya İsrail patentli ürünleri yazma gereği duymuyorum. Herkes neyin ne olduğunu bilecek ve bulacak kadar internete yakın. O halde sosyal medyayı da bu yönde kullanmak için gayret edelim. Yılmadan hükümete bu konuda baskı yapalım. 

Unutmayalım, bu kanlı elin elinden çıkan her türlü ürüne karşı boykot bir “haysiyet” meselesidir. Her şeyimizi kaybedebiliriz fakat yeniden doğmak ve varolmak ve varolduğumuzu göstermek için haysiyetimizi diri tutmalıyız.

“Zulme engel olamıyorsanız onu duyurun.”    Hz. Ali 

Son söz;

    Başta mevcut Belediye Başkanımız olmak üzere Tire’deki tüm siyasi parti, STK ve derneklerin temsilcilerine ve halk tabanına sesleniyorum. İsrail’in yaptığı zulme sessiz kalmadığınızı ve yüreğinizin kan ağladığını, yer yer göz yaşlarınızı akıttığınızı hissediyorum. Fakat somut ve fiili bir tepkinin daha anlamlı ve etkili olacağına inanıyorum. Ayrıca böylesi fiili bir tepkiyi uyuyan insanlığı uyandırmak için elzem görüyorum. Söz konusu katliam 7 Ekim’de başladı ve biz Tireli’ler olarak o tarihten bu yana sadece 1 kere toplanıp tepkimizi gösterdik. Sizce yeter mi? Zulmün 40 gündür devam ettiği vasatta sadece bir kere toplanmış olmak vicdanlarınızı sızlatmıyor mu? 

Hadi!!! Yeniden boykota ve tepkiye ama bu kez fiili olarak ve daha yüksek sesle başlayalım…

Saygı ve hürmetlerimle…