Baba dayağından perişan küçük oğlan, çareyi polise sığınmakta buldu. Durumunu anlattı. Dayanacak gücü kalmamıştı.
Polis çocuğu dinleyince harekete geçti; acımasız baba bulunup karakola getirildi. Ama adam rahattı. Sanki, ev halkını canı çektiğinde, hem de eşek sudan gelene kadar dövmek gibi bir doğal hakkı vardı.
Küçüğün şikayetiyle karakolluk olmak da çok zoruna gitmişti. Gördüğü anda saldırdı çocuğa. Polisler daha ne olduğunu anlayamamıştı ki, tekmeler tokatlar havalarda uçuştu; bir yandan da bağırıyordu:
-Namussuz şerefsiz; hayatta sana haksız bir fiske vurdum mu, kılına dokundum mu? Niye iftira atıyorsun.
Çocuk saldırgan babanın elinden zor alındı. Ama o hâlâ ahkâm kesiyordu:
-Nerde görülmüş bir babanın çocuğunu dövdüğü? Hele ben, hele ben; tövbe! Hiç birinin kılına dokundurtmam, gerekirse ben birazcık okşarım. Haklı olarak tabii. Bir kere zaten bizim evde aile içi demokrasi vardır. Ailenin reisi olarak bizzat ben getirdim. Demokrasiye gık diyeni affetmem, nünüğünü sıkarım.
-!!!???
Polislerin şaşkın bakışları arasında çocuk araya girdi:
-Dün de önüne geleni dövdün ya!
Babası bir daha üzerine yürüyünce, polisleri hesabetmeyen çocuk epeyce uzağa kaçtı. Babası, ardından siteme devam etti:
-Elini vicdanına koy bakayım, koy. Bu güne kadar hiç birinize haksız bir fiske vurdum mu?
Çocuk, hazır yeri gelmişken yedikleri dayakları, gördükleri zulümleri anlatmağa başladı:
-Küçük abimin gözünü çıkardın ya!
-Demokrasiyi getirmesem görürdünüz siz gözü kulağı. Avludan içeri faşist baba diye bağıranı, başka baba olsa öldürürdü.
-Ablam sen döverken öldü zaten!
-İftirayı bırak, o oğlanla aynı merdivenden inip çıkan ben miydim? Çoluğun çocuğun namusunu korumayacak mıyız?
-Annemin ayakları nasıl kırıldı?
-Çok geziyordu, “Koca dayağı istemem” diye döviz gezdiriyordu. Dokunmayayım da demokrasiye zarar mı versin?
-Büyük abimi odaya kilitledin, aç bıraktın, ona ne demeli!
-Hak etti. Ben varken sizi korumak ona mı kalmıştı?
…
Çocuğun sorularından çok babasının yanıtları şaşırtıyordu.
…
Anlaşılan, adam eve en ilerisinden demokrasi getirmişti; ama, kimsenin haberi yoktu. Öyle vurdulu kırdılı bir aile içi demokrasi işte. Buna en hafifinden “Döve döve demokrasi” demek doğru olurdu sanırım.