Gerek televizyonda gerekse radyoda bizlere aktarıcılık vazifesini yerine getiren başta haber sunucuları olmak üzere pek çok program sunucusunun düzgün, doğru ve anlaşılır şekilde konuşmalarını bekleriz. Bu konuda kulağa itici ve anlaşılmaz gelen konuşma ve anlatımlardan birçok kişi rahatsızlık hisseder ve eleştiride bulunur. Hatta bu konuda “televizyon gafları” ve benzeri adlar altında binlerce program ve izleti de hazırlanmış ve bizlere sunulmuştur. Bunların birçoğuna güler geçerken bazılarına da gerçekten içerler hatta kızarız. Bu hassasiyetimiz sadece televizyon ve radyo yayınları karşısında ortaya çıkmaz. Birçoğumuz günlük yaşantımızda benzer pek çok nahoş olayla karşılaşmıştır. Bu durum bazen alışveriş sırasında, bazen bir kamu kuruluşunda bazen de ibadethanelerde karşımıza çıkar. Hatta maalesef ki eğitim kurumlarında bile kötü örneklerle karşılaştığımız olmuştur. Bunların en felaketi kuşkusuz eğitim kurumlarında yaşananlardır. Düşünsenize eğitim almak üzere teslim ettiğiniz çocukların eğitiminden sorumlu kişiler iki lafı bir araya getirme sıkıntısı çekiyor. Felaket hatta büyük usta Nazım Hikmet Ran’ın “Çekilmez Bir Adam” şiirindeki gibi bu yapılan iş ayıp, rezalet. Ama öğretmenlerimiz ve eğitim camiasındaki neferler çok içerlemesinler, neyse ki bu kötü örnekler çok az ancak keşke hiç olmasa.
Ulusumuzun çokça nem verdiği konuların başında “din” gelir. Dini mekanların başında da ibadethaneler. Maalesef ki yeterli donanıma kavuşturulmamış bazı görevliler öyle kötü Türkçe ile hizmet sunuyorlar, hatta dilbilgisi kurallarını adeta hiçe sayıyorlar ki cemaat ya anlatılan anlayamıyor ya da yanlış anlıyor. Yine ibadethanelerde sadece kötü Türkçe ile karşılaşmıyoruz. Özellikle bazı tarihi camiilerde maalesef kıraat ve tevcid yeterli düzeyde olmuyor. Bunun sadece kişisel fikrim olmayıp pek çok kişiden duyduğum aktarımlara dayandığını da özellikle belirtmek isterim.
Bir başka rahatsızlık veren konuda Ödemiş halkını doğrudan ilgilendiriyor. Malumunuz şehrin pek çok yerinde Ödemiş Belediyesi’ne hoparlörler konuşlandırılmış durumda. Bunların konuluş amacı belediye faaliyetleri, ihale ve satış ilanları, özel günlere ait bazı ilanlar, şehir ve şehir halkı ile ilgili birçok duyurunun kamuoyuna aktarılması. Niyet bu olsa da bunun işler hale gelebilmesi için duyuruya konu metnin düzgün bir Türkçe ile ve tane tane okunması ve bunun devamında halkımızca bu duyurunun dinlenip anlaşılması gerekir. Amaca ulaşmadan yapılan her işlem ve eylem eksik ve gereksiz kalır. Maalesef ki bir süredir belediye duyuruları da amacına hizmet etmekten uzak hatta sadece gürültü kirliliği yaşatır cinsten. Bir süredir dikkatimi çeken bu durumla son kez bu gün (yani yazıyı hazırladığım 24.08.2011) karşılaştım. Şehrin tanınmış açık hava mekanlarından birinde birkaç arkadaşımla otururken saat 14:00 sularında bir duyuru yapıldı. Yaklaşık üç dört dakika süren bu duyuruda bırakın net olarak ne anlatıldığını anlamayı, parçalar halinde bile hiçbir şey anlaşılmadı. Duyurudan hiçbir şey anlamama durumumuzun bizim masada bulunan dört kişiye münhasır olmadığını masamıza gelen garsonun açık itirafı ve yan masalardaki diğer insanların da söylemleriyle anladık. Sadece genç bir kızımıza ait olduğunu anlayabildiğimiz bir ses hem çok hızlı hem de kelimeleri yutarak bir metin okumaya çalışıyordu. Ses tonu belki de bir bülbülünki kadar zarifti ancak tek kelime anlamadığımız duyuru üstüne üstlük bir de kulaklarımızı tırmalıyordu. Otobüslerin konaklama yerlerinde yapılan berbat duyuruları bile aratan bu kötü aktarım hususunda sanırım sayın Bekir Keskin gereğini yapar. Bu konuda benzer bir durum sayın Mahmut Badem’in başkanlığında da yaşanmış ancak Mustafa Ali Fırtına’nın “Soldaki Merdivenin Önü” başlıklı yazısı üzerine Mahmut Badem tarafından özür de dilenerek gereği yapılmıştır. Umarım sayın Bekir Keskin de bu konuda gerekli hassasiyeti gösterir de Ödemiş halkını bu çileden kurtarır.