Mehmet Barış Manço; şarkılarıyla, tavırlarıyla, kadınları bile kıskandıran yüzükleriyle, dış görünüşüyle tam “nev-i şahsına münhasır” bir büyük adam. Çocuk, genç pek çok kimsenin “Barış abisi”; müziğiyle barış ve kardeşlik köprüsü kurduğu Dünya’nın dört bir yanına adeta seyyah gibi ulaşmasıyla nam-ı diğer “Barış Çelebi”yi kaybedeli 13 sene oldu.
Kimilerine göre bıyıklarıyla ve biraz da milliyetçi duruşuyla hiç hak etmediği kötü nitelemelere rağmen duruşunu hiç bozmadı. Sımsıcak tavırlarıyla hazırladığı çocuk programının adı gibi 7’den 77’ye herkesin sevgisini kazandı. Günlük hayatın içinden şarkıları dillerimize dolandı. Başka kim başarabildi bir ayı ya da eşek şarkısını bu kadar sevdirebilmeyi? Ya da kim sofralarımıza konuk olan domates, biber, patlıcan gibi manav ürünlerini ağızlara şarkı yapabildi?
Manço çok daha önemli işleri samimiyetiyle birleştirdiği sanatı sayesinde ülkemizden çok uzaklarda gerçekleştirdi. Başta Japonya olmak üzere Uzakdoğu ülkelerinde konserler verdi. Japonya’da öylesine sevildi ki Bon Jovi’yi bile sessizce oturup izleyen konser bitiminde alkış yağmuruna tutan Japon müzikseverleri coşturdu. Bırakın sade vatandaşı Japon idareciler bile onu coşkuyla ve sevgiyle kucakladı. Bu yıkılmaz köprüleri sanatçı kişiliği ile gerçekleştirdi. Bize sanatın ne kadar önemli bir güç ve vazgeçilmez bir değer olduğunu gösterdi.
56 yaşında hayatını kaybeden büyük usta bana göre kısacık hayatına; 200’den fazla müzik eseri, onlarca ödül, pek çok televizyon programı ve yüzlerce konser ve turneyi sığdırmayı başardı. Yeri belki de hiçbir zaman doldurulamayacak bir isimdi.