Siyasi kulislerin AK Parti’deki 3. Dönem sınırlaması nedeniyle çok sayıda senaryoyu konuştuğu bir dönemde Sayın Erdoğan’ın ani hamleleri gündeme damga vurdu. Vurdu diyorum, zira Türkiye’nin gelecek vaat ettiği tartışılmaz iki ismini AK Parti’ye davet etmesi ciddi bir adımdı. Sayın Numan Kurtulmuş için daha bir ay öncesine kadar ‘Tertemiz insan’ diyen kendi bir kısım partilileri dahi, ‘Heves peşinde’ yorumu yapıyorsa, Sayın Soylu için de, ‘Kim bilir ne pazarlık yaptı, kaça gitti’ türünden yorumların yapılması beklenen bir durumdu.
Türkiye’nin siyasi tablosunun, geçtiğimiz referandumda şekillendiği bir gerçek. Benim her zaman savunduğum bir tezim vardı. Siyasi parti tabelalarını kaldırın, kimin ne olduğu açıkça görünür derdim hep. Referandum işte böylesine bir tezi doğrular nitelikte ayrıştırmaya ve kaynaştırmaya vesile oldu. Vesayet sisteminden beslenip kendini milletin üstünde görenlerle şartlar ne olursa olsun milletin egemenliğini üstün tutanların safları belli oldu. 
Etnik kimliği nedeniyle şans olarak görülen Kılıçdaroğlu’nun CHP’si ile Milli duyguları taşımak dışında bir politika üretemeyen kement ustası Bahçeli’nin MHP’si, bir kaşık suda boğacakları BDP ile ‘Demokratikleşmeme Tercihi’ bağlamında aynı safta yer aldılar. Bunlara bir de Başörtülüleri Arap ülkelerine gönderme heveslisi Mason Demirel’in güdümündeki (D)P eklendi. D’yi parantez içerisine aldım, zira ‘Demokrat’ Parti’nin ilk kelimesi etiket olmaktan öteye gidemedi bu tutumu ile. Neden bu dönemi hatırlattım? Türkiye’nin geleceği bu referandumda şekillenmişti sessiz sedasız.
Süleyman Soylu, 2009 Yerel Seçimleri’nde Türkiye’yi karış karış dolaşıyor, kendi ifadesiyle bir ya da beş kişi demeden bulduğu her insana ‘Menderes’in varisleri’ olduğumuzu, Türkiye’nin insan hakları, demokratikleşme, gelişme, ileri demokrasi hareketi adımlarını açık yüreklilikle atacaklarına insanları ikna ediyordu. Üstelik, bunu yaparken de kendisini halkın her zaman üzerinde gören sözüm ona Cumhuriyetçi CHP’ye AK Parti’nin bile yüklenmediği kadar yükleniyordu.
Soylu’nun bu gerçek Demokrat duruşunu, gelecekte başarması muhtemel demokratik değişimleri kendisi için tehlike gören kimileri de bir yandan AK Parti’yi durdurma mücadelesi verirken, diğer yandan Soylu’nun önünü en başından kesmek için her türlü entrikayı gerçekleştiriyordu. Trakya’da yakılan Demokrat Parti oyları ‘Açık Oy Gizli Tasnif’ projesinin mimarlarının yeniden işbaşında olduğunu ortaya koyarken, Güniz Sokağın gediklisi de boş durmuyor, Soylu’nun %5 hedefine ulaşmasına engel olmak için birer birer belediye başkan adaylarını İKNA EDİP geri çektiriyordu.
Soylu bunların hiçbirinden yılmadı. Kongrede görevi teslim etmek zorunda kaldığı Cin fikirli zevata rağmen, Demokrat Parti’nin esas kimliğini referandum sürecinde haykırmaya devam etti. Yine Anadolu gezilerinin her durağında haykırdı milletinin yanında olduğunu. Demokratikleşme adımını kimin attığının değil, atılmasının önemli olduğunu söylediğinde partisini dünün kafatası avcılarına teslim ettirenler O’nu da partiden ihraç ettirmekle dahi hırslarını alamıyorlardı. Üstelik yerel seçimlerde DP’ye değil CHP’ye oy verenlerdi bunu yapanlar, yaptıranlar…
Üzerinden çok geçmedi o günlerin. Yerel seçimlerde Süleyman Soylu’yu desteklemek istediklerini söyleyip karşılığında önüne liste koyan kimi gruplara büyük bir diplomatik nezaketle teşekkür edip, sırtını milletine dayayan Soylu’nun bugün AK Parti rozetini takmasını hazmedemeyenler; pazarlık tekliflerinin hesabını verecek olmalarından dolayı elbette huzursuz olurlar. Çünkü milletinin yanında siyaset yapmayan vesayetçilerin alıştığı bir davranış biçimi pazarlık yapmak… Demirel, Cindoruk, Bahçeli, Mesut Yılmaz, Kılıçdaroğlu gibi siyasetçiler her zaman pazarlıkların içerisinde olduklarından, elbette ki yandaşları bu adımın ardında pazarlık arayacaktır. Koalisyon hükümetlerinde önce bankaları paylaşan pazarlık ustalarının kalp gözü kapalı siyasi yandaşlarının bu davranışı normaldir.
Soylu için milleti, milletinin inancı, hakları, demokratikleşme ve insan hakları yönündeki beklentileri hiçbir zaman pazarlık konusu olmaz. Türkiye’de ezber bozan bir siyasetçidir. Başbakan Soylu’yu davet etti ise elbette ki 2023 Türkiye’si hedefine giderken hizmet noktasında bir görev verecektir. Ama birilerinin Halk Bankası ile Ziraat Bankası için yaptıkları yönetim pazarlığı gibi değil.
Millete hizmetin pazarlığı olmaz…!
Evet, referandum Türkiye’yi ikiye ayırdı.
Bir tarafta Soylu adımlar,
diğer tarafta soysuz pazarlıklar…