Bugün yeni bir öğretim yılı daha başlıyor. Görülüyor ki geçen yıllarda çözümlenmeyen eğitim ve eğitimcilerin sorunları bu öğretim yılında da aynen sürecek. İktidar her yıl farklı uygulamalarla eğitimi ticari hale getirmekte, müthiş bir kadrolaşmaya giderek ülkede çağdışı bir eğitim sistemi uygulamakta. Bakanlığı bekleyen sorunlar o kadar çok ki. Önceki bakan Ömer Dinçer döneminde alınan kararlar sonraki bakan tarafından iptal ediliyor. Demek ki bu da bir program dâhilinde planlı yapılan bir taktik.

Hatırlanacağı gibi önce Milli Eğitimin amaçlarından Atatürk ilkeleri çıkarıldı. İkinci aşama 4+4+4 sistemi ile eğitimimiz uçuruma doğru sürüklendi. Özel okullara yönlendirme teşvik edilip, devlet okulları ikinci plana itildi. Geçen yılki yazımda amacın İmam Hatip Liselerinin ortaokul kısmını açmak olduğunu söylemiştim. Görüldüğü gibi Anadolu Liseleri ve diğer meslek liselerinin ortaokul kısmı açılmadı. Meslek Lisesi yalnız İmam Hatip mi vardı ülkede? Eğitimimiz dini bir siyasal kimliğe doğru hızla ilerlemekte. Akıl ve bilim aydınlığı yerine, dini kuralların egemen olduğu bir eğitim uygulanmaya çalışılması düşündürücü.

Geçen yıl 66 aylık yavruları ilkokula kaydettirdiler. Hatta “cezası var.” diye zorladılar. Muhalefetin, uzmanların, kamuoyunun uyarılarına karşın, sırf hafız yetiştiren tarikat kurslarına öğrenci sağlayabilmek için beşe düşürülen okula başlama yaşı bu yıl altı oldu. Böylece çocukların yine eskiden olduğu gibi 6-7 yaş arası okula başlamaları kabul edildi. Bir yılda ne değişti? Hiç. Sonuçları önceden değerlendirmeden paldır küldür bir şey yapılırsa böyle rezil olunur. Ama rezil olacak kim?

Yine geçen yıl Milli Eğitim Bakanlığı, tüm okulları imam hatipleştirmeyi hedefleyip kıyafeti serbest bırakmıştı. Yine demiştik ki bu durum öğrenciler arasında önemli sorunlar yaratır. Okullarda yoksulluk dramı yaşanır. Öğrencilerde marka yarışı başlar. Kıskançlık, aşağılama yaşanır. Öğretmen zor durumda kalır. Aslında amaç okullara türbana yerleştirmekti. Başarılı da oldular. Ömer Dinçer’in, öğrencilere ve okullara özgürlük getiriyoruz diye savunduğu serbest kıyafet uygulaması uzun ömürlü olmadı. Şimdi tek tip kıyafete dönme çabası başladı. Bu konuda anket yapılacak, her okul kıyafetini kendi belirleyecekmiş. Peki, ne zaman anket yapılacak ve ne zaman serbest kıyafet ya da önlük kararı alınacak? En önemlisi de okullar açıldığında, öğrenciler okula hangi kıyafetle gidecekler? Büyük bir soru işareti.

Dershaneler 2013’te kapatılacaktı. Bizzat başbakan açıklamıştı. Ama görüyoruz dershanelerin çoğu gelecek yıl için kayıtlarını yaptılar. Değişen bir şey yok. Bunun için geçen yıl bu biraz zor demiştim. Bilhassa cemaat dershaneleri buna karşı çıkardı. Sanırım dediğimiz oldu. Yine liselere giriş sınavı SBS bu yıl son kez yapılacak dendi. Şimdi tek sınav yerine en az 12 sınav yapılacakmış. Anlamak mümkün değil. Tıpkı SBS gibi üniversite giriş sınavları da sözde kaldırılacaktı. Ama bu konuda da bir arpa boyu yol kat edilmiş değil.  

 

Bir de klasik liselerin kapatılıp Anadolu Liselerine dönüştürülmesi var. Sınav sonucu Anadolu ve Fen Liselerine giremeyen öğrenciler ne olacak? Uygulamanın amacı burada ortaya çıkıyor. Ya meslek lisesi ya da imam hatip liselerine gidecekler. Öğrenciler o ortamlarda bulunmak istemezlerse ne olacak?

Öğretmen atamaları konusunda tek atama dönemine geçildi. Ve bunun da ağustosta yapılacağı en az kırk kez açıklandı. Şimdi eylülde deniliyor. Peki, bu öğretmenler ne zaman atanacaklar, ne zaman atandıkları şehirlere gidip yerleşecek, ne zaman ders başı yapacaklar? Bunlar akla “Bir maaş eksik ödeme için mi yapılıyor?” sorusunu getiriyor. Öğretmenlerin ekonomik sorunları biliniyor. Artık bunu söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Bir de evli öğretmenlerin atamaları konusu var. Tam bir arapsaçı. Aynı ilde oldukları halde ayrı yerlerdeki okullarda çalışan öğretmen eşlerin durumu hiç mi düşünülmez? Öğrenci çocukları ne olacak? Aile anlamını yitirmez mi? Ayrı yerlerde çalışmak demek iki ayrı ev açmak demek. Zaten öğretmenin ekonomik sıkıntısı ortada…

 

Okulların akıllı tahtalarla donatılmasını, tüm öğrencilere tablet bilgisayar dağıtılmasını öngören, başbakanın üç yıldır mitinglerde, her konuşmasında böbürlenerek anlattığı Fatih Projesinde belirlenen beş performans göstergesinden sadece birine ulaşılabildi. Bu konuda sadece projenin iktidar yanlılarına ihale dağıtmayı gerektiren inşaat işlerinde tam başarı sağlandığını söyleyebiliriz.

Son olarak Yüksek Öğrenim Kurumunun İlahiyat fakültelerinde Felsefe Tarihi dersini kaldırdığını öğrendik. İsteyen İlahiyat öğrencileri bu dersi seçmeli olarak alabilecekmiş. Bu fakültelerde felsefeden korkulması bağnaz ve karanlık bir dönemin başladığının işaretidir. Bunun anlamı anlamadan inanan, biat eden, itaat eden, fanatik din adamı yetiştirmektir.

Son söz olarak, Atatürk ilke ve devrimlerine ihanete yeltenenler, karanlıktan güç alacağını sanıp yüzlerini karanlığa çevirenler, ülkemizi bölmeye çalışanlar her dönem hüsrana uğramıştır, yine aynı sona uğrayacaklarından şüpheniz olmasın. Tüm öğretmenlerimizin, öğrencilerimizin yeni öğretim yılı hayırlı olsun.

 

Saygılarımla hoşça kalın.