Literatürümüze yeni yeni kelimeler, anlayışlar ve espriler katan dizileri pek severim. Bu anlamda detaylarda değil ama bütününde yarmagül de bunlardan biri. Türk Malı ve Geniş Aile’yi anmamak mümkün değil.
Özellikle Ulvi’ye hitaben ancak neredeyse bütün etrafımızdakilere atfen yüzlerce güzel benzetme hafızamda yankılanınca gülmeden edemiyorum. İnsanlara bir şeyleri empoze etmek isterseniz, yani bir fikri kabul ettirebilmek, gardını düşürerek savunma duvarlarını aşıp; kabul ettirmeyi düşünmeseniz bile iyi anlatabilmek isterseniz mizahtan güzel bir yöntem olmasa gerek.
“Yarmagülün suçu ne” sorusunu sorduğumda daha ben baskıyı görmeden onlarca telefon aldım. Kimisi Yarmagül kim diye sordu, kimisi de abi suçu neymiş diye. Ben de üzüldüm, acaba dedim; Yarmagül’e iftira mı attım, haksızlık mı ettim?
Aslında düşünmeyeceksin, hele bana hiç düşündürmeyeceksin. Düşününce birbirinden acayip fikirler tepişiyor aklımda. O kadar komik süreçler yaşandı ki bu dünyada, hangisine elimi atsam, yazmak için, illa ki bir dansöz elimde kalıyor.
“Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar” ifadeli bir türkü var, herkesin malumu. Bizdeki dansözlerin şaşması bile bir acayip. Bu kadar dansöz varken illa ki def çalan olacak. “Bi bakmak lazım, bi görmek lazım, bi bilmek lazım, dirlik lazım, birlik lazım”. .
Biz bölücüyüz ya, onlar yapıştırsın birleştirsin. Ohh, yapıştır, yapıştır, yandan. .
Meşrutiyetin rey pusulaları, alnınıza alnınıza bir yapışacak vakti zamanı geldiğinde, bakalım o zaman kıvırabilecek misiniz, dansöz gibi? Dedim ya, bu kadar dansöz olunca, Yarmagülüm ne yapsın, alacak eline defi, çal babam çal. Göster bakalım nasıl kıvrılır, halıda. . yolda. . hamamda. . sarayda. .
Kıvırtan kıvırtana.
Yok, sakın yanlış anlamayın öyle birilerine özel bir ithamım yok. Kurtlar Vadisi’nde yazıyor ya “Bu dizideki isimlerin gerçekle alakası yoktur, tamamen hayal ürünüdür”. Aynen de öyle. Ben de o kadar paranoya yaşayınca uykularımda neler görüyorum neler, Güzin ablaya mı yazayım, Yardır Haydar’a mı bilemeyince buraya yazıyorum ki aksın gitsin. Sular kesik musluğu açıp da anlatamıyorum. Kestir İlker.
Geçen gün ne gördüm mesela rüyamda. Üzerime örtündüğüm yolluğun, pardon halının, ammaaan battaniyenin etkisi var mı bilemiyorum. Neyse, boş verin battaniyeyi. Devleti Aliye’nin yemekhanesine bir uğrayayım dedim. Buraya ara sıra tırmanırım, ne olur ne biter, kim kiminle karnını doyuruyor, bilmek lazım değil mi? Bir baktım o bölgenin uçbeyi halkımız arasında iri lakaplı hakikaten de iri bir şahsiyet meğersem adet haline getirmiş, her Leyle-i Erbaa’da yemekhaneden anasonlu üzüm suyundan, 3 böbrekli oğlak etine kadar her şeyi alır, mangalda külletirmiş. Kim için mi? Ben nerden bileyim rüyamda takip mi edeyim, izlerken kasıldım zaten. Ayar oldum. Amma, sonra sordum; meğer bana malum olmuş; mahalleli diyesi ki “Bunları halıcı, yollukçu, Yarmagül ve hepsisi bir arada yiyyolar”. Tabiiisii de yenme mi? Lafı bilem var; iki kişinin bindiği tır değildir. Yani Devlet-i Aliye’nin malı deniz, yemeyen keriz. .
Semiye-Allah’ulümen Hamide . . diyerekten doğruldum yatağımdan. Bu ne biçim rüya dedim, “Oğlum İlker manyak mısın sen” dedim kendi kendime. Sana ne milletin yediğinden içtiğinden, rüyalarına girecek kadar. .
Olur mu? Meydanı bir boş bıraktım memleket almış başını gitmiş, saltanat olmuş salata, mülkçü olmuş yaver, lastikçi olmuş menfaatçi, yollukçu olmuş dansöz kıvırıyor da kıvırıyor. Ondan sonra dedim bu kadar dansöz varken def çalan yarmagüle “Yok efendim suçu ne?” Elinin körü. Napsın Yarmagülüm, hoooop yardır gülüm. .
Yardır demişken harbiden bu defa yardıracak Yarmagülüm.
Padişahım çok yaşaaaaaa!
Padişahım çok yaşaaaaaa!
Padişahım çok yaşaaaaaa!
Padişahım çok yaşaaaaaa!
Padişahım çok yaşaaaaaa!
Dediğim gibi, yarmagülün suçu yok, ara sıra kaşınıyo, hava sıcak sinek çok normal. .
Dert etme sen. . Yardır Gülüm!