Sözünde durmak; bir kişiye söz verildiği zaman, söz verildiği şekilde sözünü yerine getirmektir. Bu kural İslam ahlakının en önemli ilkelerindendir. Öyle ki; insan vefası kadar Allah’a bağlanabilir ve kul olabilir. Bir diğer anlamı da Ahde Vefa’dır. Ahde Vefa Müslüman için büyük bir erdemdir. Olgun ve yüce bir yaratılışı olan insanın fıtratında sözünde durmak ilkesi hep vardır. İnsanlar arasında güven duygusunun güçlenmesi, samimiyetin artması insanların birbirine karşı verdiği ve yerine getirdiği sözler sayesinde olur.
İnsanoğlu hayatının her devresinde çeşitli işlerle uğraşmış, koşturmuş ve yorulmuş ama hayat mücadelesinden asla vazgeçmemiştir. Yaşantısı gereği kimi zaman birbirine söz vermiş, şahit olmuş veya çeşitli şekillerde yerine getirilecek sözler vermişlerdir. Sözünü yerine getirdiğinde veya doğru sözle konuştuğunda insanların arasında kıymeti artmıştır. Nitekim Kur’an-ı Kerimde: “Mü’minler muhakkak ki felah bulmuşlardır. Onlar ki, namazların huşu sahibidirler. Onlar ki, boş sözden ve faydasız işten yüz çevirirler. Onlar ki, zekâtlarını verirler. Onlar ki, ırzlarını korurlar… Onlar ki, emanetlerine ve verdikleri söze riayet ederler.”  buyurarak Mü’minlerin vasıfları sayılmıştır. Efendimiz (s.a.v) de: “Emaneti (güvenirliği) olmayanın imanı yoktur (kâmil değildir).” buyurmuştur. Peygamberimiz yine münafıklığın alametlerini sayarken kişinin verdiği sözde durmamasını, konuştuğu zaman yalan söylemesini ve kendisine emanet edilen şeye hıyanet etmesini zikretmiştir.
Cahiliye döneminde Hz. Peygamberin kısa zaman içerisinde yüz binlerce insanın sevgisini kazanmasındaki sırlardan birisi, onun güvenilir ve doğru sözlü bir insan olmasındandır. Güvenilir ve doğru sözlü olmak, kalp temizliğinin en önemli göstergelerindendir. Yüce Allah (c.c) verilen sözlerle ilgili şöyle buyurmuştur: “ Verdiğiniz sözü yerine getirin; çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir.” – “Allah’ı şahit tutarak yemin ettikten sonra yeminlerinizi bozmayın; Allah’ı kendinize şahit gösterdiğiniz halde yemininizi nasıl bozarsınız.”
Allah Resulü sözünde durma konusunda asla ırk, renk, din ve dil ayrımı yapmamıştır. Bunun en güzel örneği cahiliye zamanında mağdurların haklarının korumak için kurulmuş olan “ Hılfu’l-fudul” teşkilatına üye olması ve desteklemesi olmuştur. Muhatap dinsiz bile olsa ona verilen söze mutlaka riayet edilmesi gerektiğini emretmiştir.
Yakın zamanda bunun en güzel örneğini ünlü şairimiz Mehmet Akif Ersoy da görüyoruz. Arkadaşı Eşref Edip’le öğle yemeği için sözleşmesi üzerine şiddetli yağan yağmura rağmen söz verdiği yere gitmiş ve Eşref Edibi görememiştir. Çok üzgün bir şekilde oradan ayrılır ve özür dilemek için gelen arkadaşına şu güzel cevapla : “ Bir söz ya ölüm veya ona yakın bir felaketle yerine getirilmezse mazur görülür.” Diyerek sözünde durmanın önemine dikkat çekmiştir.
Olgun yüce bir insanın ve Müslüman’ın vasıflarından olan sözünde durma hususuna dikkat edelim. Bir insana söz verirken şu hususlara dikkat edelim.
- Çok gerekmedikçe söz vermeyelim.
- Söz verirken inşallah demeyi unutmayalım.
- Söz verirken kelime oyunları yapmayalım.
- Söz verirken veya anlaşma yaparken durumu netleştirelim.
- Önemli konularda anlaşmaları, detaylı bir şekilde yazalım.