Koca Türkiye Cumhuriyeti’nin idaresindeki ilçede terör örgütü geliyor, ilçenin stratejik bir köprüsünü havaya uçuruyor, saldırmaya devam ederek 10 genç fidanı aramızdan alıyor. Son dönemde gitgide artan ve yoğunlaşan bu haberlere alışamadım, alışmak istemiyorum. Bu teröri(s)tleri beni kızdırıyor kızdırmasına da tek suçlu onlar mı? Ortadoğu’da planlarını tıkır tıkır işleten emperyalist canavarların hiç mi suçu yok? Peki bu canavarlara yardakçılık yapanlara ne demeli? Hepsini geçtim de üçüncü dönemini yaşayan Adalet Ve Kalkınma Partisi ve özellikle de adeta tek adamı oynayan Tayip Erdoğan, söylemleri ve yaptıklarıyla hiç mi suçlu değil? Bu ülkenin yıllardır kanayan yarasına merhem olacak ne yapıldı? “Kürt açılımı”, içinde ne olduğu söyleyen tarafından dahi bilinmeyen “demokrasi paketi” gibi peynir gemisi yürütmeye çabalayan laflar dışında ne gibi icraat yapıldı ? Seçim zamanı dağıtılan rüşvetvari beyaz eşya ve yardımları hizmet sayacak kadar safsanız yazının geri kalanını okumasanız da olur zaten, bırakın siz bu olanları da kendi pembe dünyanızda yaşamaya devam edin.
Teröre karşı yapılması gereken en doğru hareket duruşunuzu göstermektir yoksa göstermelik durmak (!) değildir. Bugüne kadar kaybettiğimiz şehitleri de son 10 şehidimizi de aslında biz Kandil’den inen sürünün ayağına Mahkeme götürüp bir de davul zurnayla salıverirken kaybettik. Bugüne kadar yapılanlar sizleri bilmem ama beni bırakın memnun etmeyi çok rahatsız etti çünkü bunlar teröre dur diyen askerlerin adeta cezalandırılmaya çalışıldığı, teröristlere paye veren hatta neredeyse işi özre kadar götüren yetersiz ve duruşsuz icraatlardı. Başbakan’ın teröri(s)tbaşına “sayın”, şehitlerimize “kelle” dediği neredeyse unutulacak. Bakan Çelik’in “birkaç Mehmet öldü diye Meclis toplanmaz” söylemi bile balık hafızalara ağır gelecek diye korkuyorum. Yazık ki ne yazık ! Bu ülkede iktidar sahipleri bu söylemlerde bulunursa teröristin gelip “biz yaptık bir eşeklik, alın silahlarımızı da teslim oluyoruz, siz yorulmayın…” demesini mi bekliyorsunuz?
Tüm bunları düşünüp yazıma başlamışken hararetli bir iktidar savunucusu olduğunu bildiğim bir arkadaşım aradı sesi çok kötüydü. Canını sıkan bir şeylerin olduğunu anladım ve “hemen gel, vaktim var iki laflarız” dedim. Biraz sonra geldi, çok halsiz ve kötü görünüyordu. Soru dolu bakışlarım karşısında dünden razı haliyle anlatmaya başladı:“Rüyamda Beytüşşebap şehitlerini gördüm. Kanlı üniformalarıyla ağır ağır yürüyorlardı bana doğru. Önde asteğmen, yanında üsteğmen arkalarında diğer kanlı üniformalarıyla şehitlerimiz.” Gerçekten karşılaşmış gibiydi onlarla, gözleri derin bakıyor elleri titriyordu. Bir bardak su verip acele etmeden devam etmesini istedim. Arkadaşım “bana ne dediler biliyor musun? Kanlarımız sana da mı bulaştı, ellerin kan olmuş. Şaşkınlık ve korkuyla bağırdım benim ne günahım var diye ama onlar bize kelle diyenlerle, bizi sayı sananlarla, bizi şehit edenleri davul zurnayla salanlarla birlikte değil misin, onları oraya sen çıkartmadın mı? Diye sordular, ellerime baktım, kanlıydı” derken ağlamaya başlamıştı. Hıçkırıklarla devam etti “sabahtan beri ellerimi yıkıyorum, yıkıyorum… yıkıyorum ama çıkmıyor”. Bir an boşlukta bulunup neyin çıkmadığını sorunca gözyaşları içinde boğulurcasına haykırdı “ellerimdeki kan kokusu çıkmıyor, ellerim kan kokuyor….”
Ya siz değerli okurlarım sizin burnunuza da kan kokusu geliyor mu? Daha da kötüsü sizin de elleriniz kan kokuyor mu?