İsteyelim olsun. Evrenden iste olsun. Tamam, isteyelim de nasıl?
Kolaylık üzerine kurulduğu için aslında çok kolay. Bunu bilerek büyümek yerine, tüm güzelliklerin kolay elde edilmediğini, seçimlerimizin değil de bize dayatılanı yaşadığımızı öğrenerek büyüdüğümüz için de bir o kadar kolay değil. Aslında mesele sadece iyi olanı çekmekte değil çünkü Çekim Yasası’nda böyle bir ayrım yok. Yani sistem “dur bu doğru şeyi istemedi ben doğrusunu göndereyim” gibi bir düzeltme yapmadığı gibi “ooo çok şahane istedi bunu misli misli verelim” de demez. Çekim Yasası işleyişi, neyi ne kadar istersen o kadar vermektir. Yani mealen şöyle: Hayatınızda başınıza gelen ve gelecek olan her şeyin sebebi sizsiniz. Siz bilinçle ya da bilinçaltıyla yolladığınız her frekans ve yaydığınız her enerjiyle yarınlarınızı yaratırsınız.
Sistemde hepimiz belli enerjiler yayarız. Yaydığımız enerjiyi ise düşüncelerimiz, algılarımız, duygularımız, sözlerimiz, tepkilerimiz, beklentilerimiz ve inançlarımız belirler. Çekim Yasasının temel kuralıdır ki; benzer enerjiler benzer enerjileri çeker. Siz iyi olmayan bir enerji yolladığınızda tıpkı iyi bir enerji yolladığınızda olacağı gibi sistem bunu emir kabul eder ve istediğinizi gerçekleştirir. En önemli enerji düşüncedir. Çünkü yukarıda yazdığım, yaydığımız enerjilerin sebebini düşünce oluşturur. İnsan beyninin bir gün içinde 60.000 düşünce ürettiği söylenir. Bu düşüncelerin hepsinin bir frekansı vardır. Artık sisteme bir günde kaç tane dilek gönderdiğinizi öğrenmiş bulunuyorsunuz.
Biz şimdi sizin tüm düşüncelerinizin iyi olduğunu varsayalım.
Çekim yasasını harekete geçirebilmek için “istediğiniz şey konusunda ısrarcı olun” denir. Bundan kasıt, isteğinizin olmayacağı ile ilgili en ufak bir şüpheye düşmeyin, olacağına yürekten inanın, nasıl olacağını sorgulamayın, aslında “fikir değiştirmeyin” demektir. Fikir değiştirdiğinizde sistem her istediğinizi emir kabul ettiği için evrende en son istediğinizle ilgili olasılık aramaya başlar. Dileğinizin olması için en önemli şey gönderdiğiniz kuvvetli frekanstır, işin sırrı budur. Bir sırda(!) sistemin kabul ettiği frekans, bilinçaltının gönderdiğidir. Çünkü düşüncelerimiz bilinçaltı kayıtlarımızı, bilinçaltı kayıtlarımızsa davranışlarımızı oluştur. Bir şeyi bir kere istersiniz, çok kuvvetli frekans gönderirsiniz dileğiniz olur. Bir şeyi on kere istersiniz düşük frekans yollarsınız olmaz. Şunu da hatırlamak gerekir ki dileğinizin olması için bilinciniz ve bilinçaltınız her zaman uyum içerisinde olmalıdır. Bilinciniz “ben ev istiyorum” derken, bilinçaltınızda o evi alırsanız başınıza kötü şeylerin geleceği kaydı varsa bilinçaltı sizi korumak için evinizin olmaması ile ilgili frekans gönderir ve sistem her zaman bilinçaltının frekansını kabul eder. Sonuç: ev dileğiniz gerçekleşmez. Evli erkekler aldatır gibi bir kaydınız varsa (kaydınız neyse onu mutlaka yaşarsınız) o acıyı yaşamamanız için (bilinç olarak ne kadar evlenmek isteseniz isteyin) bilinçaltınız sizi korumak için evlenmemenizle ilgili frekans yollar. Sonuç: evli kişilerle ilişki, bir türlü sonu gelmeyen ilişki, aradığı aşkı bulamamak (!), evlilik yerine ayrılıkla son bulan nişan durumları.
Özetle, isteğinizin frekansı gönderin, bilinç ve bilinçaltınızı uyum içerisine getirin, onu olmuş kabul edin, üzerine düşünmeyin.
Gandhi’nin dediği gibi:
"Düşüncelerinize dikkat edin sözleriniz olur, sözlerinize dikkat edin inançlarınız olur, inançlarınıza dikkat edin kimliğiniz olur, kimliğinize dikkat edin davranışlarınız olur, davranışlarınıza dikkat edin kaderiniz olur."
Sevgi ve huzurla kalın.