ABD ve AB’nin çıkarları doğrultusunda ortaya konan Büyük Ortadoğu Projesi(BOP) Ortadoğu’da sınırları yeniden çizmek üzere hazırlanmıştı. Bunu Türkiye’de uygulamak görevi AKP’ye verildi. Açılım, çözüm süreçleri ortaya atıldı. Terör örgütü eylem, hükümet operasyon yapmama sözü verdi. Bu süreçte akil adamlar(!) devreye girdi. Halka süreci anlattılar. Terör örgüt elemanlarının silah bırakıp ülkeyi terk etme kararı havada kaldı. Önce karakol yapımı bahanesiyle yol kesip araçlar yakıldı, elektrik kesildi denip binalar yağmalandı. Çocuk, adam ve asker kaçırmalar, korucuları öldürmeler devam etti. HES İnşaatlarını boykot diye şantiyeler yıkıldı. Mahkeme kurulup yargılama yapıldı, cezalar verildi. Devletten maaş alan milletvekili kendi devletini taşladı. Askerimiz, polisimiz aldığı emir nedeniyle bunlara haddini bildiremedi. Yandaş TV, basın, iktidara yakın siyasi kesimler tüm bunları görmezden geldi.
Süreci başlatan daha doğrusu tüm bunların sorumlusu hükümet olanları yalnızca izledi. 29 Ekimde otobüsün bagajında sakladığımız bayraklarımızı görüp Ankara’ya gitmemizi engelleyen emniyet güçleri Apo posterleri ile yürüyenlere müdahale edemedi. Gerekçe iktidarın çözüm sürecine zarar verilmemesi emri. Gündemi değiştirmek için yeni hamleler yapıldı. Toplumun dikkati başka yönlere çekildi. Örneğin türban ilköğretime sokuldu. Ve sonunda beklenen oldu. Şımartılan PKK yandaşları IŞİD’i bahane edip Türk bayrağı ve Atatürk heykellerini yakmaya başladı. TV’de bir şerefsizin Atatürk büstünü keyifle tekmelediğini görünce çıldırdım. Bundan kaç kişi keyif aldı tahmin edebiliyorum. Dikkat edin, KCK ile Demirtaş’ın bile Atatürk büstüne saldırılmasını ve Türk bayrağı yakılmasını kınadığını duyduğumuz bu günlerde Cumhurbaşkanı, Başbakan ve iktidar kesiminden bir kınama sözü duydunuz mu? Nerede? Bu olayın sorumlusu olanları şiddetle kınıyor, lanetliyorum.
Evet, çok acı. Kobani’de insanlar IŞİD denilen kasaplarla karşı karşıya. Buradaki Kürtler kesinlikle IŞİD çetelerine karşı korunmalı. Oradaki masum Kürt halkının Türkiye ile hiçbir siyasi davası yok. Ne acı ki Irak’ta IŞİD yalnızca Kürtleri katletmedi. Oradaki Türkmenler de bu vahşetten nasibini aldı. O zaman doğuda bu olayları yaratanlar neden tepki vermedi? Tepki verilecekse ırk gözetilmeden tüm insanlık için verilmeli. Ama böyle kamu dairelerini, belediye otobüslerini, mağazaları yakıp yıkıp ateşe vererek değil. Hele Atamızın büstünü ve bayrağımızı yakarak hiç değil. Bunları yapanları, destek verenleri de şiddetle kınıyorum. Ne acı ki birileri IŞİD’i koz olarak kullanıp devleti Suriye’ye saldırtmak istiyor. Ne acı ki birileri gazlatıp coplattığında kimileri kayıtsız kalmıştı. Yağmur yağdı elektrikleriniz kesildi, Kobani’de savaş var, bayrak yak, Atatürk büstü yak. Bu nasıl bir kin, nasıl vatandaşlık. Ben kimsenin ölmesini istemiyorum. İşte bana değil, “şehit haberi gelmiyor elhamdülillah” dendiğine inandığınız için “terör bitti” dediniz. Şimdi siz karar verin. Hangimiz haklıymış? Bu arada “Dersim için CHP başkanı özür dilemeli” diyen cumhurbaşkanına sormak istiyorum. Şu anda bana göre doğuda bir ayaklanma var ve şu ana dek ölü sayısı 40’a yaklaştı. Siz de gelecekte özür mü dileyeceksiniz? Dersim ile bu olayların ne farkı var? O da devlete karşı bir ayaklanma idi.
CUMHURBAŞBAKAN
Cumhurbaşkanı Erdoğan Trabzon'daki açılış töreninde yaptığı konuşmada ettiği Cumhurbaşkanlığı tarafsızlık yeminini unuttu CHP, HDP ve MHP'ye yüklenip hükümeti savundu. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Kobani’yi koruma amaçlı tezkere önerisini de eleştiren Erdoğan, “Ana muhalefet partisinin başındaki zat Esed’i korumak için mi bu adımları atıyor? Şimdi çıkmış akıl veriyor, sen o aklı kendine sakla.” dedi. Aslında Kılıçdaroğlu’na sus diyen Davutoğlu'nun kendisi susmalı. Çünkü onun adına konuşan var. Başbakan iken cumhurbaşkanı gibi idi, şimdi cumhurbaşkanı oldu, hala başbakanlık yapıyor.
DEMOKRASİMİZ
Hani çok övdüğünüz demokrasimizden birkaç örnek vereyim. Adana’da görülen davalara yayın yasağı getirdiler. TIR’larla terör örgütlerine silah gönderdiler, vatandaşların öğrenmesini istemiyorlar. Basketbol Federasyonu iktidarın emriyle erkekler basketbol Cumhurbaşkanlığı Kupası maçına siyaset soktu. Maçın nerede oynanacağını gizlendi. İki gün önce belli oldu. Maç biletleri 22 saat kalana kadar satışa sunulmadı. 12 bin kişilik salon için 2200 bilet satışa çıkarıldı. Kalan bölüm için davetiye. Kime? Protestolar önlensin diye AKP örgütlerine. Örgütler maça otobüsler kaldırdı ama salonun yarısı boş kaldı. Neden böyle yapıldı? Kupayı vermeye gelmesi beklenen Cumhurbaşkanının yuhalanmasından korkuldu. Maça gelenler “Mustafa Kemal’in askerleriyiz. AKP dışarı.” sloganları attı. Olacakları tahmin eden Cumhurbaşkanı maça gelmedi. Ne demokrasi değil mi? Maç izleme hakkı bile yok taraftarın.
SON SÖZ: Bu vatan, bu devlet hepimizin, sadece % 50’nin değil. Gün, vatanın, cumhuriyetin geleceğine sahip çıkma, kendi kişisel menfaatlerimizin önüne koyabilme ve bu sınavdan alnımızın akı ile çıkma günüdür. Tüm yurttaşlar olarak sağduyu ile aradaki ayrılıkları ortadan kaldırın. Cumhuriyetimizin çağdaş demokratik hukuk devleti olarak kalması, ülkenin bütünlüğü ve devletin kaybedilen itibarının iadesi için çalışalım. Bu cumhuriyeti kuranlara çok şeyler borçlu olduğumuzu unutmayalım.
Saygılarımla, hoşça kalın.