Ülkemizde ilginç şeyler olmaya devam ediyor. Hem de baş döndürücü bir şekilde…
Dolar, Euro, altın rekor üstüne rekor kırarken Türk Lirası da tarihinin en kötü dönemleri yaşayarak tepe taklak gidiyor. İşin ilginci ise iktidarın ileri gelenleri, sözcüleri, vekilleri, yetkilileri pespembe tablolar çizmeye devam ediyor. Sıkıştıklarında da sığındıkları liman olan “dış güçler masalı”na sarılıyorlar. Sanki yaşanan bu krizden kendileri hiç sorumlu değiller! 20 yıldır Türkiye’yi başkaları yönetiyor!
Bazen öyle ileri gidiyorlar ki; vatandaşa saçma sapan bahaneler uyduruyorlar. Porsiyon küçültme, sebzeleri tek tek alma, hâline şükret, yokluktan değil bolluktan… Daha neler neler? Merak ediyorum onlar mı bu ülkede yaşıyor, bizler mi yaşıyoruz diye…
Vatandaş yokluktan kıvranırken “birileri” varlıktan ne yapacağını bilemiyor. Vatandaşın cebine düşük asgari ücret girerken (ki çalışanların yüzde ellisinden fazlası asgari ücretle geçinmekte) mâlum kişilerin ceplerine iki, üç, dört, beş hatta daha da fazla yüksek rakamlı paralar girmekte. Ondan sonra da boş boş ahkâm kesmekteler.
Gerçekten ülkemizde ilginç şeyler oluyor.
Bizleri kıskanan, kuyruklarla ve yokluklarla kıvranan ülkelerin işçilere verdiği asgari ücretleri ile
ülkemizde işçilere verilen asgari ücretleri bir karşılaştırın. Biz mi kıskanılan ülkeyiz, yoksa onlar mı?
Sadece asgari ücret değil çalışanlara verilen maaşları da bir karşılaştırın ne durumdayız diye.. Tarım ülkesi olan ülkemizde çiftçinin ve üreticinin durumunu da göz önünde bulundurun. Bulundurun ki hâlimizi görün.
Demokrasi, insan hakları, eleştirme hakkı, haber alma hakkı ne âlemde? Garı siz düşünün. Düşünün ki bu ülkede yaşadığınızı anlayın.
“Otoban yollar yapıyoruz, köprüler yapıyoruz,şehir hastaneleri yapıyoruz…” doğru yapıyorsunuz da bu işler zaten sizin göreviniz. Bizden ne diye vergi topluyorsunuz? Şunu da unutmayalım yapılan yolların, köprülerin yolcu garantili, hastanelerin hasta garantili olduğunu da bilelim.
Yönetenlerin artık ya radikal kararlar alıp şeffaf bir şekilde sorunlara çare bulması gerekir ya da “biz bu işi yapamıyoruz. Hakeme gitmenin, millete gitmenin şart olduğunu söyleyerek “erken seçim” kararını gecikmeden almalıdır.
Başka da çare yoktur.
“Birilerini” de terörist, vatan haini diye suçlamaktan da vazgeçin.