Gerek dünyada gerekse ülkemizde insanlık adına endişe verici ve oldukça yoğun bir gündem yaşıyoruz. Amerika’nın istek ve arzuları doğrultusunda yine Amerika’nın kirli emellerini gerçekleştirmesi adına gelişen süreç insanlığı tedirgin eden boyutlara ulaşsa da bu kötü gidişin önüne geçilemiyor olmasından dolayı duyduğum üzüntü tarif bile edilemez.
Saddam Hüseyin’den sonra Kaddafi’nin de karşı karşıya kaldığı bu insanlık dışı kötü muamelenin bana göre açıklanacak bir yanı yoktur. Gözünü petrol bürüyen ve dünyanın tek hakimi olmak isteyen süper güç (!) Amerika’nın amaç ve ideallerini görmemek ya da bilmemek için akılsız olmak gerekir.
Günün birinde bu hırsla yoluna devam eden Amerika’nın hedefi olursak hiç şaşırmayın. Ülkemizde yıllardır kardeşçe yaşayan iki halkın Kürtler ve Türklerin karşı karşıya getirilmesindeki en başlıca amacın da bu uğurda atılan adımlardan biri olduğu aşikar. Aziz Türk Milleti’nin sahip olduğu en önemli güç olan birlik ve beraberliğini yıkmak ve böylelikle varolan direncini kaybetmesini sağlamak niyetinde olanların bu hevesleri biz bu bağımızı yitirmedikçe kuvvetle muhtemel onların kursağında kalacaktır.
Bizi millet olarak birbirimize sımsıkı bağlayan kutsal değerlerimize her daim sahip çıkmalıyız. Vatanın her karış toprağını namusumuz bilip sahip çıktığımız ve şanlı bayrağımız gönderde dalgalandığı sürece bizi birbirimizden ayıramayacak ve koparamayacaklardır. Ne var ki bu kutsal değerlere nasıl sahip olduğumuzu ve neden sahip çıkmamız gerektiğini bilmeyen bilemeyen kendini bilmezlerde yok değil. İlköğretim çocuklarının hatta ve hatta okul öncesi eğitimi alan çocuklarımızın bile bildiği bir şey var ki o da; bayrağımızın asla ve asla yerlerde sürünmemesi gerektiğidir. 
Dün İzban’a ait Halkapınar metro istasyonunda 11.00-11.30 sularında şahit olduğum bir olay beni derinden etkilemiştir. Ne için ve neden olduğunu bilmediğim bir şekilde başka başka duvarlara bayrak asıp fotoğraf çeken ve her fotoğraftan sonra bayrakları yerinden çıkaran iki görevlinin yanında bulunan 7-8 adet rulo halinde olan bayraklar adeta yerlerde sürünüyordu. Bu iki yetkili görevlinin yanında bir de merdiven tutan başka bir şahıs vardı. Hiçbir açıklama bayrağımızın yerlerde sürünmesini açıklar bir mana içeremez diye düşünüyorum.       
Bu acı ve bir o kadar da cehalet kokan eylem karşısında kanım dondu. Yazımın sonunda “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır” sözünü hatırlatarak o iki kendini bilmezi, rengini şehitlerimizin kanından alan al bayrağımızı yerlerde sürüdükleri için kınıyor ve bu hadisenin muhasebesini siz değerli okuyucularımın vicdanına bırakıyorum.