“İnsanı gam, demiri nem çürütür. -Türk Atasözü-”
 
Malûmunuzdur, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan çok önemli bir ameliyat geçirdi. Allah şifasını versin. Eşi, çocukları, yakınları ve milletimize onu bağışlasın.
Devletler, kurumlar, iş yeri ve sosyal kuruluşlar kişilerle kaim değildirler. Asıl olan bizatihi devlettir, hükümettir, partidir, holdingdir, dernektir, belediyedir, ordudur, vergi dairesidir vesaire…
Sözünü ettiğim kurumların başına bazen, şans eseri mi diyelim, Allah’ın takdiri mi (ki, mutlak öyledir) lider hüviyetli, yönettiği kurumun her şeyine vakıf az hata ile karar verebilen, üstün yönetici vasıflarına sahip fertler nasip olur. Bazılarını kader oraya getirir (M.Kemal Atatürk gibi), bazılarını da demokrasilerde halk seçer (Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan gibi)
Devletlerin başına çaplı liderlerin gelişi o milletin şansıdır ama millet de liderine sahip çıkmalı ve duasını, desteğini eksik etmemelidir. 27 Mayıs 1960 askeri darbesine bu millet direnmesini bilseydi 50 yıl sürecek askeri, hukuki vesayet rejimi ve bürokrasinin bu millet üzerindeki tasallutu olmayacak, belki dünya lideri bir ülke olacaktık, en üst düzeyde refah seviyesini yakalamış olarak. Allah bizi cezalandırdı diye düşünüyorum, bu benim fikrim tabii ki. 2002’deki seçimler sonucu Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara gelişi ile güzel ülkemin kaderi değişti. Biliyorsunuz AKP yeni kurulan bir parti idi ve demokrasi tarihimizde gerek bir partiden koparak, gerekse yepyeni kişi ve fikirlerle kurulan, hiçbir parti uzun ömürlü olamamıştır. Adnan Menderes’in Demokrat Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi dışında. Bu partiler haricinde bilinenleri ve maalesef uzun ömürlü olmayan hatta iktidar olamayanları şöyle bir akıldan geçirelim. Osman Bölükbaşı’nın Millet Partisi, Ferruh Bozbeyli’nin lideri olduğu Demokratik Parti (aslında bu partiye ve kadrosuna yazık olmuştur, sebep ve sonuçları bir başka yazımda yazarım inşallah) Halkçı Parti, Milliyetçi Demokrasi Partisi, Anavatan Partisi, Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP), Demokratik Sol Parti (DSP) ve daha niceleri.
Gelelim AKP ve onun lideri ile kadrosuna. Bazıları ne derlerse desinler bu millet artık kendisini yönetmek isteyeni seçmesini biliyor kardeşim. Üç seçimdir sonuçlar ortada, gerisi lâfı güzaf olur.
Geçende Zaman Gazetesi’nde Ahmet Selim yazdı sanırım. Geçmişteki devlet adamlarının ruhsal yapılarını, internetten bulup okumanızı tavsiye ederim mezkûr yazıyı. Rahmetli Adnan Menderes son derece hassas ve kırılgan bir yapıya sahipti. 1960 darbesi öncesi TBMM’de yaptığı bir konuşmasını hatırlıyorum; “Allah hiç kimseye bu memleketteki Halk Partisi gibi bir muhalefet göstermesin!” demişti. Sebep sonuç ilişkileri Yüce Yaradan’a aittir elbet. 1960 öncesi orduyu, üniversiteyi kışkırtarak, yalancı ve ahlâksız basını kullanıp darbe yaptırdılar, güzelim insanların darağacında can vermesine sebep oldular, kalkınma hamlesini yakalamış, refah seviyesi gün be gün yükselen güzelim ülkemi yıllarca geri bıraktırdılar. Allah onlardan razı gelmesin. Ha ne diyorduk. Liderlerin yapılarından söz ediyorduk. Süleyman Demirel ve Turgut Özal geniş ve vurdumduymaz bir yapıya sahiptiler. Bülent Ecevit, hassasiyet ve kırılganlığını çay ve sigarayla paylaşırdı. Recep Tayyip Bey de hassas, alıngan bir yapıya sahip. Gerçi derdi ve şifayı veren elbette Allah ama rahatsızlığı ve geçirdiği ameliyat sonrası yukarıda sözünü ettiğim rahmetli Adnan Menderes’in dediklerini hatırladım.
Başbakan’ın rahatsızlığı nedeniyle, türlü çeşitli kötü hastalık yakıştırmaları ve Erdoğan’a veliaht arayışları bile başladı. Çok yazık ve çok ayıp. Beyler, Allah korusun sizin kötü ve insanlık dışı temennileriniz gerçekleşirse, bu ülkeye yazık olur. Ülkemizde lider ve devlet adamı kolay yetişmiyor. Başbakan’ın sağlığı için sizler de dua edin, unutmayın yıkılan duvarın altında sizler de kalırsınız.
KEMAL BEY’İN, HAKİM-SAVCI HAKARETİ
Kılıçdaroğlu, Yargıtay’a seçilen 160 hâkimi “militan” olarak nitelendirip, yargıyı “AK Parti’nin arka bahçesi” olmakla itham etti ve “Gün gelir bunun hesabını verirsiniz” diyerek bir de tehdit etti. Kemal Bey yalan ve yanlış söylüyor. İşin aslı DYP-SHP ortak hükümetleri döneminin Adalet Bakanları, Seyfi Oktay ve Mehmet Moğultay dönemlerindeki hakim tayinlerinde; “ulusalcı, lâik, mezhepçi, PKK yanlısı” kadrolaşma sağlanmıştır. Bizzat Mehmet Moğultay’ın Adalet Bakanlığı görevinde iken şu sözleri ayırımcılık olayının ne boyutlara o dönemde ulaştığının delilidir. Mehmet Bey şöyle demişti “Ben Türk Milliyetçisi Hakimleri göreve tayin edecek kadar enayi miyim?” dediğini yaptı ve kendi ideolojisine mensup yeni 5000 hakim ve savcının, keyfine göre tayinini yaptırdı.
Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte otoriter bir CHP devleti ile muzdarip ve mazbut bir milletin çilesi hiç bitmemiştir. Kemal Bey Cumhuriyetle birlikte kendi mülkleri olan yargının, artık demokratik ve hakkaniyetle görev yapacak olmasına yanıyor. Yıllardır hâkim ve savcıların vicdanlarına vurdukları ideolojik pranga kırılmaya yüz tuttu diye parçalanıyor. CHP resmi ideolojisini demokrasiye, adalete ve millete üstün tutan bir hâkim-savcı nesli üretti. Sözde Yassıada Mahkemelerinde Başkan Salim Başol’un söylediği şu sözler ne acı ve ibretliktir. “Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor.” Ve bu sözde hakimler Demokrat Parti ve onun masum ve mazlum Başbakan ve bakanları, mebusları, millet iradesini
CHP ideolojisinden üstün tuttu diye Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan’ı ipe çeken hakimler.
Masumların kan ve çığlıklarıyla dolu bu tek parti militanlarını Kemal Bey’e biz hatırlatmayacak mıyız sanıyor. İskilipli Atıf Hoca gibi dünya çapında bir âlimi zalimce idam eden hakimler. Faşizan bir maziye sahip siyasal partinin kendi günahlarını görmezden gelip, milleti salak yerine koyarak başkalarına günah faturası çıkarması büyük bir gaflet değil de nedir? Geçmişte CHP geleneği yargıyı ve adaleti Kel Ali, Kılıç Ali ve Necip Ali ile anılan İstiklal Mahkemelerinin üç Ali’ler Konseyi olarak tanıdı ve telkin etti yıllarca.
Cumhuriyetin bir nevi terör mekanizması olan İstiklal Mahkemeleri üyelerinden Lütfi Müfit Beyin sözleri CHP’nin kadim adalet anlayış ve uygulamasının gerçeğini ortaya koyar:
 “Bizim milli bir gayemiz var. O gayeye varmak için ara sıra kanunun üstüne çıkarız!”
Ara sıra değil daimi surette kanunun üstünde kaldılar. Yüzlerce masumu katlettiler. İşte CHP böyle bir yargı genetiğiyle serpildi, son zamanlara kadar. Günümüzde yargı CHP’nin siyaset ve menfaatine aykırı karar verdiğinde derhal feryadı basıyorlar. Artık Türkiye’de hakimler var. CHP yıllardır kendi emrinde olan yargının kontrolünden çıkmasını başkalarının arka bahçesi ve militanı olarak takdim ediyor.11 bin hâkim ve savcının özgür iradeleriyle şekillenen HSYK ve yüksek yargı, milletin ve demokrasinin bahçesi olma yolundadır, artık. Yargıtay’a seçilen 160 Yüksek Hâkimin hepsi manevi şahsiyetlerine yönelik bu haksız saldırı ve hakaret sebebiyle, biz sade vatandaşları bile derinden yaralayan Kemal Bey’in bu tutumunu herhalde karşılıksız bırakmayacaklardır. HSYK mensupları da tabii ki.
Saygılarımla.