Diyanet İşleri Başkanlığımızın bir araştırması yayınlandı. Konu: “Ne kadar Dindarız.”
Niyetim çok rakam yazarak sizi bunaltmak değil.
Kısaca özetleyeyim önce; Vatandaşlardan yüzde 9’u kendisini “çok dindar”, yüzde 63,1’i ise “dindar” olarak görüyor. İkisinin toplamı: 72,1
Yüzde 50 dini bilgilerinin “çok iyi” ve “iyi” olduğunu beyan etmiş. Hiç dindar değilim (yüzde l.l ) ile herhangi bir dine inanmıyorum (yüzde 0,5) diyenler, inanılmaz derecede az çıkmış.
Şahsi kanaatim odur ki; Diyanet İşleri Başkanlığı gerek Yüce Dinimiz İslâm, gerekse Cumhuriyet Rejimi ve Demokrasimiz açısından olmazsa olmaz bir kurumumuz. Gerçi zaman zaman liberallerin ve seküler düşüncedeki kalem erbabının, bazı dini cemaatlerin,  Alevi’lerin, Ermeni muhiplerinin (seven, muhabbeti olan) ve kendilerini açık edemeyen kilise sevenlerin; Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılması yönündeki heveslerini zaman zaman cılız şekilde dile getirmeleri, kendi halindeki bizler gibi mütedeyyin insanları bile üzecek çıkışlar oluyor.
Diyanetin yaptığı her şeyin kötü olması gerektiğine şartlanmış ve yapılanı kötülemeyi görev bilen tipler derhal hücuma geçtiler. Hem ayıp ediyorlar hem cahilliklerini açığa vuruyorlar. Konuya sonra dönmek üzere buraya bir nokta koyuyor, Diyanet’in bazı bilinmeyen etkinliklerini sizlerle paylaşmak istiyorum saygıdeğer okurlarım.
Geçen ay önemli bir semineri öğrendim. Antalya dönüşü otobüste yanıma oturan bir din görevlisi Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Antalya Manavgat’ta beş yıldızlı büyük bir otelde birer haftalık periyotlarla sürdürdüğü 750’şer kişilik semineri anlatmakla bitiremedi, faydası açısından.
Her kafilede yurdumuzun 81 ilinden gelen din görevlilerinin ayni zamanda ülke gündemini de vâkıf olarak memleketlerine döndüklerini öğrenmiştim.
Geçenlerde, Ödemiş Ulu Camii İmam-Hatibi Mehmet Ali Hoca da 7–8 arkadaşıyla bu seminere gitti. Bazen namaz öncesi ve sonrası izlenimlerini ve edindiği yeni bilgileri bizlerle paylaşıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı başta Orta Asya Türk Cumhuriyetleri olmak üzere Japonya’da, Avrupa ve Amerika kıtalarında camiler inşa ettiriyor. Ecdat yadigârı farklı ülkelerdeki bakım gerektiren camii ve külliyeleri de restore ettiriyor.
Hac ve Umre görevi gereği Suudi Arabistan’a gidenler, hele bir de işi düşenler iyi bilirler. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın T.C. Sağlık Bakanlığı ile ortaklaşa yürütülen sağlık hizmetleri mükemmeldir. Kısaca yaşadığım bir olayı anlatayım. Geçirdiğim bir kaza sebebiyle gece 01.00 de Ay Yıldızlı Bayrağımızın dalgalandığı Mekke Türk Hastanesine gittik. Radyoloji (Röntgen), Ortopedi ve Kalp Damar Cerrahı Uzman Doktorlarımız görev başında idiler. Gösterilen ilgi göz yaşartıcı ve kıvanç verici idi. Ayrıca orada görev yapan din adamlarımızın bilgi ve fedakârlıklarını, içlerinde iki Üniversite bitirmiş, dil bilenleri görmek insanın göğsünü kabartır nitelikte.
Halka verilen seminer, konferans vb. etkinlikleri zaten okurlarım biliyor.
Gelelim asıl konumuz olan Diyanet İşleri Başkanlığımızın araştırmasına ve basındaki yalan yanlış tepkilerine.
Gazetenin biri “Diyanet’ten tuhaf anket” başlığı ile vermiş haberi. Yazarın biri “Vatandaş memnuniyet Anketi” diye hükmünü vermiş, aklınca dalgasını geçiyor. Geçen hafta içinde ondan fazla yazar basında “olumsuz” yazılarıyla konuya bilir bilmez limon sıktılar haber ve yorumlarıyla Diyanet’in “dindarlık araştırması”na. CHP’li bir Milletvekili de Devlet Gazetesi Hürriyet’te soruyor; “Dindarlık ölçüsü nedir ki, çok iyi, iyi, orta, zayıf gibi tespitler yapılsın? İnancın ölçüp tartılan bir nesne olmadığını Diyanet bilmiyor mu?”
Biliyorsunuz, bu günlerde dini hayat, giyim kuşam tarzı, Türk Hava Yollarındaki bedava alkol servisine son verilmesi gibi konular olağanüstü popülerlik arz ediyor.
 
Tabii kurumlar hedef tahtası. Usta Yazar Hasan Cemal Milliyet’teki köşesinden kafasını çıkarmış kükrüyor; “Dokunmayın benim hayat tarzıma” diye. Sanki kendisini engelleyen varmışçasına. Oysa kaale dahi alınmıyor. Kendilerini unutturmamak için sivri kelâm ediyorlar. Hangi kuvvet, kimin hayat tarzına, nerede karışıyor? Doğrusu bunlara şaşmamak mümkün mü?
Bu tür araştırmaları çokça yapan var. Bir örnek vereyim. Mensubu olduğu Bahçeşehir Üniversitesi adına yürüttüğü son değerler araştırmasında, Prof. Yılmaz Esmer; yalnız beş vakit namaz kılan, Ramazan’ı oruçla geçiren, zekât verenlerin oranlarını tespit etmekle kalmamış, insanların Tanrı kavramına verdikleri önemi de belirlemiş.
Hem de pek çok Batı Ülkesiyle karşılaştırmalı olarak. (Türkiye’de insanların neredeyse tamamı için önemli bir kavram Tanrı…)
Diyanet bu alanda araştırma yapmayı yeni akıl etmiş. Oysa Prof. Yılmaz Esmer benzer bir çalışmayı 1996 yılından beri sürdürüyor. Zaman zaman CHP Milletvekili Prof. Binnaz Toprak ile birlikte oluyor bu tür çalışmaları. İnternete girin her seneki bulguları göreceksiniz. Binnaz Hanım ve Sayın Esmer CHP’li milletvekillerini ve yandaş yazarları hiç bilgilendirmiyorlar mı? Bu kadar aymazlık olur mu?
Adamlar gaf yapmak için yaratılmış.
“Prof. Binnaz Toprak ve Prof. Yılmaz Esmer, pek çok kez yaptıkları değerler araştırmasında –dindarlığı- ölçülür ve tartılı bir şeymiş gibi vatandaşlara sormuştur.
Yalnız onlar ve başka yerli araştırmacılar olsa neyse, dünyanın dört bir tarafında benzer çalışmalara imza atan yüzlerce araştırmacı ve kurum bizim yorumcuların cahilliğini duyduğunda ne demiştir acaba? İnternet motoruna “dindarlık araştırması” yazıp giren herkes konuyla ilgili dünyanın bilgisine ulaşabilir oysaki.
Bir örnek vererek yazımı tamamlayacağım. ABD. li bir kurum: PEW Forum: “Hangi Ülkede dini inançların dağılımı nedir, her inanç grubundan insanlar dinlerine hangi oranda sahip çıkıyor?” gibi soruların cevapları orada var.
Dahası bu kurum bazı devletlerdeki vatandaşların Zekât verme oranlarını da yazmış. Bosna Hersek’te yüzde 81, Kırgızistan’da yüzde 77, Özbekistan’da yüzde 73, Türkiye’de ise yüzde 72 oranında zekât verenler. PEW Forum’un Türkiye ilgili ilginç bir araştırma sonucu da var.
“Türkiye’de insanımızın yüzde 64’ü günde beş vakit namaz kılıyormuş.”
Okumak, araştırmak güzel şey vesselâm hele siyasetçi ve gazete yazarlarının boşa konuşma ve yazmaları artık inandırıcı olmuyor, kendilerini gülünç düşürmekten başka.
Saygılarımla.