Yüce Rabbimizin bize bahsettiği en büyük ni­metlerden biri de sağlıktır. Kişinin, üzerine dü­sen görevleri gereğince yerine getirebilmesi, verimli etkinlikler sergilemesi, her şeyden önce sağlıklı bir yapıya sahip olmasına bağlıdır. Sağ­lıklı bir vücut; fonksiyonları, tabii akısı içinde de­vam eden vücuttur. Dinimiz bu tabii akısın ko­runması üzerinde önemle durmuş, onu kesintiye uğratacak davranışları ise şiddetle yasakla­mıştır.
İlahi vahyin ışığında yepyeni ve dinamik bir toplum meydana getiren Hz. Peygamber (s.a.s.) bu toplumun çekirdeğini oluşturan as­habın ruhî. bedeni ve sosyal, bütün yönleriyle il­gileniyordu. Özellikle, cihad ve tebliğ gibi so­rumlulukları üstlenmeye hazır hale gelmeleri için. onları vücut sağlığının korunması ve takvi­yesi konusunda teşvik ediyordu. "Kuvvetli mü'min, Allah'a, zayıf mü'minden daha se­vimlidir." hadisi bunun güzel bir örneğidir. Resûlüllah Efendimiz: "Allah'ım vücuduma, kulağıma, gözüme afiyet ver. Senden başka ilah yoktur." diye dua eder ve aile fertleriyle ashabına da bunu tavsiye ederdi. O şöyle bu­yurmuştur:
"Allah'tan, affedilmek, sağlık ve selâmet dileyin. Hiç kimseye, iman hariç, sağlıktan daha hayırlı bir şey verilmemiştir."
Hayatımızda böylesine önemli bir yeri olan sağlık nimetinin bir takım ihmaller ya da yanlış davranışlar yüzünden kaybedilmesi, tehlikeye düşürülmesi, tabi ki sorumluluğu gerektirir. Ne yazık ki insan, emek harcayarak kazandığı, ha­zır bulduğu nimetlerin değerini gereğince bile­memektedir. Hz. Peygamber (s.a.s.) bu konu­ya dikkat çekerek söyle buyurmuşlardır: "İki ni­met hakkında insanların çoğu aldanmıştır: "Sağlık ve boş vakit." İslâm'ın getirdiği, iç­ki, kumar ve zina yasağı kişinin ve toplumun ahlakı yapısını korumayı amaçladığı kadar onların sağlığını korumayı da amaçlamaktadır.
Allah'ın Resulü (s.a.s.) bir yandan sağlığın önemine dikkatleri çekerken, bir yandan da onun korunması için uygulanması gereken önemli uyarılarda bulunmuştur. O'nun; yeme. içme ve beslenme adabı ile. hastalık taşıyıcılarıyla temas konusundaki tavsiyeleri, modern tıbbın, koruyucu hekimlik açısından uyguladığı temel prensipleri oluşturmaktadır. Ölçülü ve yeterli beslenmenin önemini vurgulayan şu ha-dis-i şerife bakalım: "Hiç bir insan, mideden daha kötü bir kap doldurmamıştır. Kişiye, vücudunu diri tutacak kadar yiyecek yeter. Eğer mutlaka daha fazla yiyecekse, midesi­nin üçte birini yemeğe, üçte birini suya ayırsın. Üçte birini de bos bıraksın." "Yi­yin, için, fakat israf etmeyin" mealindeki âyet-i kerime ile. "Oruç tutun ki sıhhat bula­şınız." hadis-ı şerifinden de bu konuda alına­cak pay vardır.
Gerektiğinde karantina uygulamasına baş­vurmak, toplum sağlığının kaçınılmaz bir gere­ğidir. Sevgili Peygamberimiz. "Bir yerde veba olduğunu duyarsanız oraya girmeyiniz. Bu­lunduğunuz yerde veba çıkarsa, korunmak maksadıyla aradan akmayınız." buyurarak karantinanın gerekliliğini vurgulamıştır. Yine, "Sakın sağlıklı deveyi hasta devenin yanına uğratmayınız." hadisi şerifi, hastalık taşıma­sı ile doğrudan temasın, mikrobun bulaşması­na sebep olacağı uyarısını getirmektedir. Suri­ye'de veba çıktığını öğrenen Hz. Ömer'in, oraya girmekten vazgeçtiğini biliyoruz.
Kısaca söylemek gerekirse, değerli okuyucularım. sağlık Rabbimizin bize verdiği büyük bir nimet ve gereğince korunması gereken bir emanettir.