DİLEK ACAR ÖZDEMİR
Cumhuriyet Halk Partisi’nden 2.bölge milletvekili aday adaylığını açıklayan veteriner hekim Mustafa Aydın bugün gerçekleştirecek Tarım Mitingi’nde partinin tek yürek olarak iktidara koşacağını söyledi. Belediye meclis üyeliğinden istifa ederek, milletvekili aday adayı olan Mustafa Aydın Küçük Menderes’teki üreticinin sesi olmak için yola çıktı. Mesleğinden dolayı havzadaki tarım ve hayvancılık üzerine yaşanan sorunları çok iyi bilen birisi olan Aydın, yerel aday olarak üreticinin sesini Meclis’te duyurmak istiyor. Bilgi donanımı açısından havzamıza başta hayvancılık ve tarım konularında faydalı olacağı kanaatinde olduğum Aydın’ın ülkemiz içinde büyük katkılar sağlayacağı inancındayım. Mustafa Aydın; neden milletvekili olmak istediğini, Türkiye’de tarım ve hayvancılıkla ilgili sıkıntılar ve çözüme yönelik projelerini aktardı. Öncelikle kendisini özgüveninden dolayı tebrik ediyorum.
KÜÇÜK MENDERES HALKI İÇİN BU YOLA BAŞ KOYDUM
SAYIN MUSTAFA AYDIN, ÖNCELİKLE KENDİNİZİ OKURLARIMIZA TANITIR MISINIZ?
CHP Ödemiş İlçe Örgütünde, yönetimin değişik kademelerinde görev yaptım. Mart 2009 belediye başkanlığı seçimlerinde Ödemiş Belediye Meclisine CHP Grubundan kontenjan adayı olarak girdim. Ödemiş’te seçim yarışına çok geriden başlamamıza rağmen çok çalışarak seçimi söke söke aldık. 44 yaşındayım. Ödemiş doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Ödemiş’te tamamladım. Takiben Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ni kazandım. 5 yıllık öğrenimimi tamamladıktan sonra Ankara-Mamak’ta askerlik görevimi bitirdim. 20 yıldır Ödemiş ve Küçük Menderes Havzası’nda veteriner hekimlik görevimi başarıyla sürdürmekteyim. Evliyim ve 2 oğlum var. İyi derecede İngilizce ve Fransızca bilmekteyim. Tarım ve hayvancılıkla da uğraşmaktayım.
BÜYÜK BİR CESARET ÖRNEĞİ GÖSTEREREK ADAY ADAYLIĞINI İLK AÇIKLAYAN KİŞİ SİZ OLDUNUZ. NİÇİN MİLLETVEKİLİ OLMAK İSTİYORSUNUZ? BELEDİYE MECLİS ÜYESİ İKEN ADAY ADAYLIĞINIZI AÇIKLADINIZ. ANCAK BELEDİYE MECLİS ÜYELİĞİNDEN İSTİFA ETTİNİZ. BU GÖREVİNİZİ NEDEN BIRAKTINIZ?
Ülke kaynaklarının ve değerlerinin doğru kullanılması; birikimli, tecrübeli, donanımlı kadroların iş başında olması ile sağlanabilir. Bu kadroları oluşturmak ve etkin kılmak siyasi parti yönetimlerinin görevidir. Bu yüzden, doğru insanlarla, doğru hedeflere gitmek başarıya atılacak ilk adımdır. Dolayısıyla siyasi parti kadroları oluşturulurken bu noktalara dikkat edilmesi, ülke geleceğine yapılacak en büyük yatırımdır. Bu yüzden kendini yetiştirmiş, geliştirmiş, ülke geleceğine katkı koyma anlamında birikimli, bölge sorunlarını bilen ve çözüm üretebilecek doğru bir insan olduğumu düşünüyorum. Birilerinin elini taşın altına koyması gerekiyor. Ben bu özgüveni, birikimi ve donanımı taşıdığıma inanıyorum. Seçildiğimde karakterim ve kişiliğim gereği parmak kaldıran milletvekili olamam. Hakkımı ve vatandaşın hakkını sonuna kadar savunurum. İkna ederim. Kapıdan kovalasalar, pencereden girerim. Yani iş bitiriciyimdir. Taşıdığım özgüven, mesleki birikimlerim, hayat felsefem ve sosyal kişiliğim sayesinde her türlü ortamda taleplerini iletmekten geri kalmam. Bu yüzden CHP İLÇE ÖRGÜTÜM’ün desteğini aldım. Çalmak, çırpmak, cebini doldurmak gibi bir hedefim olamaz. Hiç bir rant sahibi bana usulsüzlük yaptıramaz. Ben sadece Ödemiş’in ve çevre ilçelerinin emekçi insanlarının temsilcisi olacağım. Sadece makam olsun diye de vekillik yapmam. En iyi hizmet etmenin yolu Bakan olmaktan geçer. Şayet vekil seçilirsem amacım bu ülkede Tarım-Hayvancılık Bakanlığı yapmak olacaktır. O zaman bölgeme ve ülkeme daha faydalı olacağıma inanıyorum. Çünkü yapılan hataların neler olduğunu çok iyi biliyorum.
Belediye Meclis Üyeliğimden istifa etme sebebime gelince adaylığım noktasında sadece bu işe yoğunlaşmak için istifa ettim. Böyle bir mecburiyetim yoktu. Ama istifamdan sonra benim arkamdan gelecek genç pırıl pırıl bir arkadaşımız olan Mustafa Ali Fırtına’nın da benim yokluğumu aratmayacak derecede dürüst birisi olduğunu bildiğim için istifamda tereddüt etmedim.
NEDEN CUMHURİYET HALK PARTİSİ?
Her insanın bir dünya görüşü vardır. Bölgem; çiftçi, köylü, işçi kısacası çalışan ve üreten odaklı bir bölgedir. Bu kesimleri en iyi temsil edebilecek siyasi hareketin CHP olduğunu düşünüyorum. İkinci neden CHP, M. Kemal Atatürk’ün kurduğu ve ölümünden sonra da mirası olarak lanse ettiği bir partidir. CHP çağdaşlığın simgesidir. Bir ülkeyi yoktan var etmiş siyasi bir harekettir. T.C. demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir. Bu çizgiden ödün vermeyen yegane parti CHP’dir. Bu mirası korumak, ezilenlerin, çalışanların, üretenlerin haklarını en iyi şekilde savunan zihniyetin CHP olduğuna inandığımdan dolayı bu partiden aday oldum.
KONUMUNUZ İTİBARİ İLE KÜÇÜK MENDERES HAVZASI’NIN TARIM VE HAYVANCILIĞI İLE İLGİLİ BİLGİ AKTARABİLİR MİSİNİZ?
İlçemiz Ödemiş başta olmak üzere, Küçük Menderes Havzası’nın en önemli geçim kaynağı hayvancılık ve tarımdır. Hayvancılık son yıllarda tarımın önüne geçmeye başlamıştır. Bölge ekonomisinin % 55’ini hayvancılık, % 45’ini tarım ürünleri oluşturmaktadır. Havzamızda hayvan varlığı olarak Ödemiş 100.000, Tire 50.000, Kiraz 40.000, Bayındır 30.000, Torbalı 20.000, Beydağ 10.000 civarında büyükbaş hayvan varlığına sahiptir. Ayrıca Ödemişte 50.000 koyun, keçi varlığımız mevcuttur. Ödemiş’te mevcut 100.000 büyükbaş hayvanın aktif süt veren oranı % 45’dir. Bu da 50.000 civarında sağmal inek mevcudu demektir. Havzamızın süt üretimi ülke bazında önemli yer tutar. Şöyle ki; İzmir ili olarak Türkiye’nin süt üretiminin %10’unu karşılamakta olup, Küçük Menderes bu % 10’un % 60’ını üretmekte bu da Türkiye süt üretiminin ortalama % 6’sını oluşturmaktadır. Bu miktar süt; üreticilerden sıcak ve soğuk süt olarak temin edilmektedir.
Bölgemizde tarımsal üretimine bakacak olursak eski yıllarda kırsalımızda tütüncülük ön plandaydı, ortadan kalktı. Pamuk, desteksiz bırakıldığı için bitti. Patates de AB dayatmaları sonucu zor bir sürece sokulmaktadır. Havzanın endemik bitkisi olan incir, kestane, ceviz bitkileri destek kapsamına alınmadığından ciddi verim kayıpları söz konusudur. Günümüz de sulu tarım arazilerimizde patates, karpuz, mısır, hayvan şalgamı üretimi yapılmaktadır.
TÜRKİYE’DE TARIM VE HAYVANCILIKLA İLGİLİ DÜŞÜNCELERİNİZ NELERDİR?
Mesleğim gereği ülkemizde doğru bir tarım-hayvancılık politikası olduğuna inanmıyorum. Çünkü böyle bir politika yoktur. Yapılan uygulamalara bakalım:
2008 yılında yapılan hayvan başı desteklemelerde hayvanlarımızın verim özelliklerine bakılmayıp, her ineğe destek verildi. Bu yanlış bir yaklaşımdır. Çünkü benim Küçük Menderes bölgemde ırk ıslahı yapılarak inek başı günlük 40 lt. süt veren inek ile Doğu bölgesinde günlük 5 lt. süt veren inek aynı desteği aldı. Oysa destek verilen süt miktarına olmalıydı. Nerede kaldı bizim ırk ıslah çalışması yaptığımız, soy kütüğü tuttuğumuz, verim özelliklerini yükselttiğimiz çalışmalarımızın karşılığı.
Ayrıca etlik danalara kg başı destek de istenildiği gibi yapılmadı. Dana yetiştiricileri yeterli desteği alamadığı için besicilikten vazgeçtiler.
Önümüzde ki günlerde Meclis’e ırk ıslah çalışmalarının ortadan kaldırılmasına yönelik kanun değişikliğini getirmeyi düşünüyorlar. Amaç; ithal sığır getirip, ülke de üretimi yok edip, ABD ve AB bağımlısı bir üretici topluluğu yaratmaktır.
Hayvancılığa destek kapsamında 7 yıllık faizsiz kredi verdiklerini söylüyorlar. Doğrudur. Ancak kimler bu krediyi alabilir biliyor musunuz? Büyük işletme sahipleri, para babaları, yandaşları. Bu krediden benim çevremde yararlanan insan çok azdır. Çünkü ruhsat isteniyor, sıyırıcı isteniyor, sağım ünitesi isteniyor, özel koşullar isteniyor zaten bunları yapmak başlı başına bir bütçe gerektiriyor. Bizim insanımızın bunları yapacak ekonomik yeterliliği yoktur. Burada amaç 3-5 ineği olanlara nasıl 10-20 inek sahibi yapabilirim olmalıdır. Ancak sistem bu küçük üreticileri yok etmekten yanadır. Büyük, dev hayvancılık işletmeleri kurarak, tekelleşerek, kartelleşmek amacında oldukları için küçükleri silmek istiyorlar.
Küçük Menderes bölgemde daha bir yıl öncesine kadar; gebe düveler 2000 TL, etin kilogramı 5.00 TL’ye satılırken ne oldu da şimdi gebe düveler 7.000 TL, etin kilogramı 15.00 TL’ye çıktı. Bu % 300’lük bir üretici kaybı demektir. Bu durum hayvancılığımızı büyük bir darbe indirmiştir. İnsanlar bankalara kredi borçları yüzünden gebe hayvanlarını kestirmek zorunda kalmışlar, mahkemelerde icra dosyaları çoğalmıştır. Şayet hayvancılığa olan destekler yeterli ve yerinde olsaydı bu gebe hayvanlar kesilmeyecekti ve hayvan ithal eder duruma düşmeyecektik. Bunlar hep bilinçli olarak yapılmakta, üretici bankalara esir edilerek eli-kolu bağlı hale düşürülmektedir.
Ödemiş Hayvan Pazarı bölgede şap hastalığı çıktığı için geçici olarak kapatıldı. Yapılan şap aşılamalarında bazı serotipler olmadığı için (Asya, o suşu) hastalık aşı yapılmış olsa da çıkıyor. Bu da bir eksikliktir. Aşı suşu bütün serotipleri taşıyan adjuvanlardan oluşan aşı ile erakite edilebilir. Hala şap hastalığı ile uğraşır durumdayız. Avrupa da şap diye bir şey yoktur. Ayrıca; bölge hayvancılığımızı bekleyen en büyük problem; ithal düvelerle, danalarla, ithal spermalarla gelen; IBR, BVD, DELİ DANA, TÜBERKÜLOSE ve BRUCELLA gibi bulaşıcı hastalıklardır. Devletin bu hastalıklardan kurtulmak ve eradike etmek için bir koruma kontrol programı yoktur. Bundan 10 yıl önce bölge de IBR, BVD, DELİ DANA gibi viral hastalıklar yokken bugün bu hastalıklar çok yaygın durumdadır. İşletmelerde yavru atmalar, döl tutmama problemleri, meme ağrıları, topallıklar, zayıflamalar, arızalı buzağıların doğması, ani ölümler, insanlara geçen Brucella ve Tüberkülose hastalıkları, tedavilerin pahalı olması ve cevap alınamaması artar halde gözükmektedir. Gerçekten işletmelerde bir tarama çalışması yapılsa çoğunda bu hastalıklardan biri veya bir kaçı mevcut çıkacaktır. Bunlarla mücadele uzmanlık ister. Hayvan varlığımızın geleceği bu bakımdan tehlike arz etmektedir. Bu hastalıklardan korunma ve kontrol programının acil olarak oluşturulmalıdır. Ayrıca Tüberkülose ve Brucellose hastalıkları ihbarı mecburi hastalıklar grubundandır. Ancak bu hastalıklar aynı zamanda tazminatlı olduğu için devlet para ödemek istememektedir. Sebebi bütçeden yeterli ödenek ayrılmamış olmasındandır. Bu yüzden bu hastalıkların yayılmasına çanak tutuluyor, halk sağlığı tehlikeye giriyor, hayvancılığımızın geleceği tehlikeye giriyor, hatalar zinciri uzayıp gidiyor.
İngiltere’de bir Deli Dana salgını çıktı, binlerce hayvan imha edildi. Ancak üretici devlet tarafından desteklendiği için zarar görmedi. Türkiye’de bir salgın çıksa, bırakın imha etmeyi, işletmelerde bir ölü hayvan çukuru bile yok. Çünkü bizim işletmelerde sanki hiç hayvan ölmüyor. Hepsi de sağlıklı yaşıyor. Ölüm vakaları ve imhalarda gerekli destek olmadığından tablo böyle gözüküyor. Almanya’da işletmede inekte staf .mastitis (kuvvetli meme ağrısı) çıkınca inek tedavi edilmiyor, kesime sevk ediliyor. Böylece etken staf’ın yayılması engellenmiş oluyor. Nedeni gerekli destek devlet tarafından üreticiye veriliyor. Bizde böyle kontrol programı yok.
Ülke kaynaklarının ve değerlerinin doğru kullanılması; birikimli, tecrübeli, donanımlı kadroların iş başında olmasıyla sağlanabilir. Bu kadroları oluşturmak ve etkin kılmak siyasi parti yönetimlerinin görevidir. Bu yüzden; doğru insanlarla, doğru hedeflere gitmek başarıya atılacak ilk adımdır. Bu yüzden siyasi parti kadroları oluşturulurken bu noktalara dikkat edilmesi, ülke geleceğine yapılacak en büyük yatırımdır. Bu yüzden kendini yetiştirmiş, geliştirmiş kişilerinde ülke geleceğine katkı koyma anlamında zorda olsa doğru siyasi partilere üye olmalarını, yönetimlerde yer almalarını ve katkı koymalarını istiyorum. Bu ülke hepimizin. Gemi batarsa hepimiz zarar görürüz bunu unutmayalım. Çocuklarımıza güzel yaşanabilir bir Türkiye bırakmak istiyorsak bu fedakarlığı da mutlaka yapmalıyız diye düşünüyorum.
İnsanımızın da bu kaderci zihniyeti terk edip; sandığa gidip, fikrini ifade etmesinin göstergesi olan tercihini kullanarak geleceğine sahip çıkmasıyla bu yanlışlar düzeltilebilir. Kurtuluş, sadece ve sadece halkın hür iradesinin tecelli ettiği sandıktan çıktığına göre; bizlerde gereken özeni gösterip, insanlara bunları doğru anlatıp, katılımı arttırarak ve doğru duruş sergileyerek insanımıza örnek olmak doğru bir duruş olacaktır.
SİZCE ÖDEMİŞ’TE İŞİN SANAYİSİ ANLAMINDA HAYVANCILIKTA NELER YAPILABİLİR?
Süt ve etin daha iyi değerlendirilip işlenmesi mamul haline getirilmesini sağlayacak girişimlerin başında Ödemiş Belediyesi Sayın Başkanımız Bekir Keskin önderliğinde, güzel, Ödemiş’e yakışır bir ET KOMBİNA projesi hazırlandı. Bu projeye veteriner hekim olarak bende katkı yaptım. Mutluyum. İnşallah 2011’de bu projemiz gerçekleşecek ve daha fazla kesim yaparak, daha sağlıklı şartlarda Ödemiş ve çevre ilçelerine, illerine daha iyi hizmet vereceğiz. Ve üreticimizin daha fazla kazanmasına katkı koyacağız. Bu noktada sayın başkanımıza, ova yollarının asfaltlanmasını sağlayıp insanları tozdan, çamurdan kurtardığı için teşekkür ediyorum. İnşallah devamı gelecek.
Ödemişliler olarak büyük bir süt işleme merkezi (Süt entegre) kurabiliriz. Neden Ödemiş’te Tire Süt Kooperatifi gibi bir birliktelik oluşmasın? Buna Ödemiş Belediyesi önderlik yapmalıdır. Ancak; talep olması gerekiyor. Ödemiş ve çevresinde günlük ortalama 1000 ton süt üretimi mevcut, bu üretimin 500 tonunu işleyip mamul oluşturarak bir merkez oluşturabiliriz. Bu oluşumda Damızlık Birliği, Süt Birliği, Ticaret Borsası, Ticaret Odası, Ziraat Odası, İlçe Tarım Müdürlüğü, kooperatifler, mandıralar (Ödemiş’te 32 mandıra mevcuttur.) yer alabilir. Bu kurumlardan oluşan bir konsorsiyum oluşturabiliriz. Bu konsorsiyumdan entegre tesis çıkabilir.
Et kombina, süt entegre oluştuğunda işlenmiş mamuller elde edilecek, (Pastörize süt, yoğurt, tereyağı, peynir, ayran, süt tozu) istihdam sağlanacak hem katma değer yaratılacak hem de bölgede üretilen et ve süt hammaddeleri daha yüksek fiyata satılarak rekabet oluşturulacak, üreticimiz daha fazla kazanmış olacaktır. Bu noktada değerli oda başkanlarını ve temsilcilerini entegre tesis yapımına destek vermelerini bekliyorum. Neticede ülke ekonomisi kazanacaktır.
Süt ürünlerinde çeşitliliği artırmak amacıyla bölgemiz endemik bitki çeşitliliği bakımından çok zengin olduğu için: İncirli peynir, yoğurt, elmalı peynir, yoğurt, kestaneli peynir, yoğurt mamulleri üretilebilir.
Avrupa’da özellikle Fransa’da 70’den fazla peynir çeşidi mevcuttur. Bizlerde bu çeşitliliği sağlayıp, daha çok satış yapabiliriz.
Ödemiş ve çevresindeki okullarda, çocukların pastörize süt içmelerine artırıcı kampanyalar yapabiliriz. Maalesef süt içme alışkanlıklarımız çok zayıf. Böylece sağlıklı nesillerin yetişmesine katkıda bulunup, çocuklarımızın gazlı içeceklerden kurtulmalarını sağlayacak ve ürettiğimiz sütü de değerlendirmiş olacağız.
Yetiştiricilerimize bilgilendirmek amacıyla, başta veteriner hekimler, zooteknisler, damızlık birlikleri, süt birlikleri, ilçe tarım müdürlükleri; salgın hastalıklar ve beslenme hastalıklarıyla ilgili seminerler ve bilgilendirme toplantılarına önem vermeliler. Bu etkinliklerin sayıları artırılmalı, insanlar bilgili olmadan verimli olamazlar. Bu anlattıklarım verimliliği artırmak amacıyla bizlerin yapabilecekleri çalışmalar.
SİZCE DEVLET HAYVANCILIK KONUSUNDA NELER YAPMALIDIR?
Bu konuda bir veteriner hekim olarak devletten isteklerimizi de şöyle sıralayabilirim.
-Hayvanlarda kan muayenelerini güvenilir bir şekilde yapabilecek, ruhsatlı laboratuarlar olmasını istiyoruz.
-IBR, BVD, Tübercülose hastalıklarından korunma ve kontrol programı yapmasını istiyoruz.
-Irk ıslah çalışmalarını önem vermelerini istiyoruz.
-Aşılamalara önem vermesini; aşı merkezlerimizin kapatılmasını değil, aktif hale getirilip kendi aşılarımızı kendimizin üretmemizi istiyoruz. Ve aşılamaları kamunun ücret almadan direk kendisinin yapmasını istiyoruz.
-Ülkemize ve bölgemize Doğu-Güneydoğu bölgesinden kaçak hayvan girişlerinin kontrol altına alınmasını ve engellemesini istiyoruz. Aksi taktirde ARİ işletmelerin geleceği tehlikeye girecektir.
-İşletme maliyetlerini daha hesaplı olması için; yem, elektrik, mazot, gübre fiyatlarındaki katma değerin kaldırılıp daha hesaplı hale getirilmesini istiyoruz. Bir çuval yem 31-35 TL, mazotu Avrupalı çiftçiye göre 1/3 daha pahalı kullanıyoruz.
-Desteklemelerin artırılmasını istiyoruz.
-Üreticimizin banka borçlarından kurtulması için yeni bir yapılanmaya gidilmesini istiyoruz.
-5 ila 20 ineği olan küçük işletmelere, Ziraat Bankası’ndan daha kolay, daha hesaplı kredi kullanabilme imkanının sağlanmasını istiyoruz. Destekler sadece büyük işletmelere değil, bölgemizde çoğunluğu olan (5 ila 20 baş sağmal inek) küçük orta ölçekli işletmelere de yapılmalıdır. Avrupa’daki işletmelerin çoğunluğunu (10 ila 20 baş arası) bu tür işletmeler oluşturmaktadır. Biz bu destekleri sağlamazsak küçük işletmeler kaybolacak işsizlikler artacak, köylerden şehirlere göç artacak, ekonomimiz zarar görecektir.
-Bölgede kontrolsüz ilaç kullanımının hem tarımda hem hayvancılıkta denetim altına alınmasını, halk sağlığının daha iyi korunmasını istiyoruz. İzmir ve çevresinde artan kanser hastalıklarının sebebinin bu kontrolsüz ilaç kullanımlarının ve yiyecek-içecek, havadaki ilaç kalıntılarının neden olduğu yapılan araştırmalarla kanıtlanmıştır. Bu durumun kontrol altına alınmasında devletimizin gerekli denetimlerini acilen yapmasını istiyoruz.
Üretmek yeterli olmuyor. Ürettiğimiz ürünleri pazar bulup, iyi fiyata satmak zorundayız. Bu bakımdan GIDA GÜVENLİĞİNE önem vermeli, sağlıklı ürünler, mamuller oluşturmak suretiyle rekabet edebilir hale gelmeliyiz. Yanımızdaki Ortadoğu pazarına Brezilya’dan, Avustralya’dan, Yeni Zelanda’dan, Arjantin’den tarım ve hayvancılık ürünleri gelirken biz Türkiye olarak seyrediyoruz. Bizde bu pazarda var olacaksak kaliteli, aranan özelliklere sahip, kalıntısı az ürün ve mamuller oluşturmak zorundayız. Aksi takdirde yetiştirdiğimiz ürünler (somatik hücresi fazla süt, antibiyotikli süt gereğinden fazla ilaçlı ve gübreli tarım ürünleri (patates, domates, karpuz, üzüm, salatalık) sağlıklı olmadıkları için değerinde satılamıyor o zamanda üreticimiz para kazanamıyor üretimden vazgeçiyor bu da ülke ekonomisine zarar veriyor.
-Devletin ihbarı mecburi hastalıklara yeterli bütçe ayırmasını (Tüberculose, Brucella, kuduz, şarbon) istiyoruz. Bu hastalıklardan arındırma programı uygulanmasını ve hastalık çıkan işletmelere ödemelerini geciktirmeden yapmasını istiyoruz.
PEKİ BUNLARIN HAYATA GEÇİRİLMESİ İÇİN NELER YAPILMASI GEREKİYOR?
Biz Küçük Menderesliler gerçekten çok çalışkan, fedakar, zeki insanlarız. Ben bunu bölgede 20 yıldır hizmet veren bir veteriner hekim olarak gördüm, yaşadım. Ancak biraraya gelip, güçlerimizi birleştirip bir şeyler yapmakta zorlanıyoruz. Bunu aşmamız gerekiyor. Bizler hem bölgede hem ülkede birlik beraberliğimizi artırmak zorundayız. Örgütlenmek zorundayız. Örgütsüz toplum hiçbir yere varamaz. Bireysel hareket edenlerin önümüzdeki süreçte varlıklarını devam ettirme şansları yoktur. Bölünmüşlüğümüz emperyalistlerin işine geliyor. Çünkü onlar böl-yönet ekseninde hareket ediyorlar. Bizler birarada güçlü olmazsak bu yeni dünya düzencileri stoklanmış süt tozlarını, tereyağlarını, dondurulmuş etlerini, danalarını, düvelerini bizlere satacaklar, bizlerde tüketim toplumu haline gelip, onların pazarı durumuna düşeceğiz sonuçta. Atalarımızın kanla canla aldıkları bu kutsal topraklarımızı onlara satmak zorunda kalacak, onlardan emir alır hale geleceğiz. Bu da bizlere yakışmaz.
Bölgemizin problemlerini ve çözümlerini doğru tespit edip, bölge insanımıza daha yararlı olunması amacıyla genel seçimlerde Küçük Menderes’ten, bölgeye temsil eden doğru milletvekillerinin seçimi, üretimin daha radikal ve kazançlı olmasını sağlaması açısından doğru bir hareket olacaktır. Bu durum Ankara’daki siyasi kadrolara duyurulur.
BAŞBAKAN VE İKTİDAR HAKKINDA NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
Demokratik açılım yapan bir Başbakan’ın demokrasi profiline bakalım. Başbakanımız demokratik açılım yaparak, belediye başkanlarını, ilçe başkanlarını, il başkanlarını milletvekillerini, Meclis Başkanını, hatta Cumhurbaşkanını bile kendisi seçiyor. Bu zihniyetle mi demokratik açılımı gerçekleştiriyorsunuz.
Türkiye’de demokrasi, katılımcı demokrasi anlayışıyla tabandan başlamalı. Yöneticiler bu anlayışla seçilmeli, parti içi demokrasi bu işin başlangıcı olmalıdır. Bu da “Siyasi partiler ve seçim yasasının değişimi” ile gerçekleşebilir. Bunu CHP’nin en kısa zamanda uygulamaya koyması da şarttır.
Bütün bu kötü gidişlerin düzeltilmesi, CHP’nin iktidara yürümesiyle başlayacaktır. CHP, sadece söylemleri ile değil, aynı zamanda eylemleri ile de bu yanlış gidişe dur demek zorunda ve sorumluluğundadır. Bu durumu büyük halk kitlelerine inandırıcı bir biçimde anlatmalı eylemleri ile de somut olarak göstermelidir.
Halkların kardeşliğine inandığını uygulamada anlatmalı
Ekonomik çözüm paketlerini çoğaltıp açılımını iyi yapmalı
Doğru tarım-hayvancılık politikalarını halka iyi anlatmalı
İktidar olmak için muhafazakar kanattan oy almanın hesaplarını iyi yapmalı
KİT’lere sahip çıkıp kar eden kuruluşlara tekrar sahiplenmeli
IMF belasından kurtulmanın önlemlerini iyi hazırlamalı
Kurumlar arası iletişimi çok iyi organize etmeli
Sağlık ve eğitim sistemindeki aksaklıkları en kısa zamanda gidermeli
Gelir adaletsizliğine çözüm üretmeli
Sandıklara sahip çıkmalı diye düşünüyorum…
SON OLARAK SÖYLEMEK İSTEDİKLERİNİZ NELERDİR?
CHP, bölgemizde önemli bir oy potansiyeline sahiptir. Bölge halkı bu sorunlarında üstesinden gelecek anlayışın bu partide olduğu bilincindedir. Bölgemizden yıllardır partimizde bir vekil adayı sıralamaya dahi girememektedir. Bu bölgeden; bölge sorunlarını iyi bilen bir milletvekili adayımız veya bakanımız olsun istiyoruz. İzmir ikinci bölgeden seçilebilecek sıradan bir vekille temsil edilmemiz doğru bir yaklaşım olacaktır. Sebebi; çözüme ve bölge sorunlarına katkısı daha iyi olacağından dolayıdır.