Dinimiz İslam, ilme ve öğrenmeye çok büyük önem vermektedir. Bu nedenle İslam, kadın erkek ayırımı yapmaksızın, her Müslüman’a ilim öğrenmeyi farz kılmış, ona ulaşabilmenin bütün meşru yollarını da açıkça bize göstermiştir.
Rabbimizin bizden istediği faydalı işleri yapmak, zararlı olanlarından da kendimizi korumak için elbette ki ilim sahibi olmak gerekir. Dünyaya imtihan için gönderilen insanoğlu, bu imtihanda başarılı olmanın yolunu da, “Yaratan rabbinin emriyle oku.” buyruğundaki emirle öğrenmekte ve okuyup ilim sahibi olması gerektiğini anlamaktadır.
Yüce dinimiz İslam, insanı batıl inanışlardan, hurafelerden, dünyada ve ahrette, aleyhine olan her davranıştan uzaklaştırmak için onu daima okumaya ve öğrenmeye; ”Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?...” buyurarak teşvik etmiş, Peygamberimiz (s.a.v) de, İslam’ın en büyük düşmanlarından biri olan cehaleti asla tasvip etmemiş, hayatı boyunca cehaletle mücadele etmiştir. Yine Rabbimiz, Müslümanlıkla cehaletin bir arada olamayacağını “Sakın cahillerden olma” “Cahillerden yüz çevir” buyurarak açıklamıştır.
“İlim müminin yitik malıdır, onu nerede bulursa alsın” buyuran sevgili Peygamberimiz (s.a.v), Bedir’de esir edilen müşriklerden, on Müslüman’a okuma-yazma öğretmeleri karşılığında serbest kalabileceklerini belirtmesi, dinimizin ilim öğrenmeye ne kadar çok önem verdiğini göstermektedir.
İslam’da ilim öğrenmek ve öğretmek büyük bir ibadet kabul edilmiş, “Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır.” müjdesi verilmiştir.
Bugün çevremizde ve dünyadaki cereyan eden kötülüklerin nedenine baktığımızda, bunun bilgisizlik ve cehalet olduğunu görürüz. İnsanlık bugün, kendi büyüklüğünün ve şerefinin bile gereği gibi farkında değildir. Çünkü gönüller dostu Yunus Emre’nin de belirttiği gibi; “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir.” Çağımız insanı kendini gereği gibi bilemediğinden, birçok çıkmazın içinde sıkışıp kalmıştır. Fertlerin ve toplumların yarınlara güvenle bakabilmesinin yegâne şartı: Nesillerini inançlı, ilim ve irfan sahibi, bilgili, görgülü, çalışkan ve cehaletin düşmanı bireyler olarak yetiştirmektir. Aksi halde geleceğe umutla bakmaları imkânsızdır.
Bir öğrencinin, ilim öğrenebilmesi için kalem, defter ve kitabın yanında bir de öğreticiye ihtiyacı vardır. Kur’an-ı Kerim’de, Rabbimiz “Eğer bilmiyorsanız, bilenden sorun…” buyurarak, öğretmene işaret etmektedir.
İslam’da ilk öğretmen olarak kabul edilen, Peygamberimiz (sav) öğretmenliğin kutsallığını ve faziletini her ortamda ifade ederek; “Göklerde ve yerde bulunan varlıklar, hatta sudaki balıklara varıncaya kadar, hepsi, ilim adamları için Allah’tan af ve mağfiret dilerler.” “Âlimin ibadet edene üstünlüğü, benim sizden en basitinize olan üstünlüğüm gibidir.” “Âlimler peygamberlerin varisleridir.” gibi daha birçok hadislerinde öğretmenin üstünlüklerini ve faziletlerini bizlere göstermeye çalışmıştır. Dün coşku ile bu Öğretmenler gününü kutladık.
O halde, bireysel ve toplumsal seviyede, ilmi elde etmenin tüm engellerini aşmak için, elimizden gelen gayreti gösterelim. Erkek ve kız ayırımı yapmadan tüm insanımızı, ilim öğrenmeleri için, ilme teşvik edelim. Mutlu yarınların şimdiden inançlı, bilgili, görgülü, çağın tüm teknolojik imkânlarıyla bezenmiş, sevgi ve saygı dolu nesillerin yetiştirilmesine bağlı olduğunu hatırdan hiç çıkarmayalım. Bu yolun çilekeş Öğretmenlerinin de daima yardımcısı olmaya çalışalım.
Bu münasebetle tüm ilkokul, ortaokul, lise ve Üniversitedeki öğretmenlerimin ve sevgili öğretmenlerimizin Öğretmenler gününü kutluyor, ölenlere Allahtan rahmet diliyorum.
Ne mutlu bu yolun gerçek hizmetkarlarına...iyi ki varsınız.