2011 seçimlerinden sonra da bir yazımda eleştiride bulunmuştum. O zaman bana büyük tepkiler gelmişti. Yorumculara göre ülkemizde her şey AKP hükümetince yapılmıştı. Köprüler, yollar, barajlar v.s. sanki bundan önceki hükümetler hiçbir şey yapmamış, hepsini bu hükümet yapmıştı. Geçenlerde de başbakan bir söz söyledi ki, bilmiyorum kaç kişi inandı. Sözleri aynen şöyle: "Neyi ördün demir ağlarla? Türkiye'yi demir ağlarla biz örüyoruz." Bu soruyu kime sordu bilmiyorum. Belki 10.Yıl Marşı’nı yazana, belki bestecisine. Belki de M. Kemal Atatürk’e. Atam yerine bir Atatürkçü olarak ben açıklayayım. Osmanlı döneminde 4559 km, Cumhuriyet döneminde 6381 km yapılan demiryolları AKP döneminde 457 km yapılmış. Rakamlar her şeyi açıklıyor sanırım.
AKP hükümeti, ilk dönemlerinde Bülent Ecevit hükümetince görevlendirilen Kemal Derviş tarafından önerilen ve yürürlüğe sokulan mali disiplin politikasını birebir sürdürerek dünyayı sarsan ekonomik krizin, Türkiye’nin bir Yunanistan, Portekiz, İspanya veya İtalya ölçüsünde etkilenmesini engelledi. Bu sırada sebze ve meyve fiyatları ile beyaz eşya fiyatları yerinde saydı. Ancak benzin, temel gıda maddeleri zamdan nasibini aldı. Enflasyon sınırlı eşyalar üzerinden hesaplanıp tek haneli rakamlara indi. Daha önce de yazdığım gibi temel gıda maddeleri, benzin, elektrik, su, doğalgaz, kömür fiyatlarındaki artışlar enflasyon hesaplamasında dikkate alınmadı.
Bu arada her zaman söylediğim gibi ülkemizde satılmayan fabrika, kurum kalmadı desem yalan olur. Daha önceden de yapılan özelleştirmeler iyice hızlandı. Daha önce enflasyon oranı yüksekti, ama maaşlar da o oranda artıyordu. Hatırlayın, bankadan ev almak için kredi çekerdik, 2 yıl sonra ödenen aylık kredi kişiyi hiç zorlamazdı. Şimdi enflasyon sözde tek haneli rakamlarda. O kadar kurum satıldı, niye? Günü kurtarmak için. Kurtarsa iyi. 1938’de sıfır borç, 2002’ye dek 200 milyar dolar borç var iken, 10 yıllık AKP hükümeti döneminde bu rakam 600 milyar dolara çıktı. Ülkede 100 kişiden 16’sı yoksul(21,5 milyon kişi)
Şimdi satılacak bir şey kalmadı. Sıra zamlara geldi. Enerji Bakanı Taner Yıldız açıklamış: “Yapılan zamlar mecburiyetten.” Doğalgaza nisan ayında % 18,72 zam yapılmıştı. Zamların etkisi yaz döneminde pek hissedilmedi. Önümüzdeki günlerde doğalgaza yüzde 15, elektriğe yüzde 7,5 dolayında zam yapılması bekleniyormuş. Açıkçası doğalgazla geçen yıl 200 TL’ye ısınanlar bu yıl 275 TL’ye ısınacak.
Bu zamlar bütçe açık verdi diye yapılıyorsa bunun faturasını yalnızca halk mı ödeyecek? Biraz da başımızdakiler hesaplı davransalar ne olur? Mesela cumhurbaşkanı. Sayın Gül 5 yıllık dönemde eski para ile 500 trilyon harcamış. Sayın A. Necdet Sezer 7 yıllık cumhurbaşkanlığı döneminde 190 trilyon. 50 trilyon civarında tasarruf ederek bu parayı iade etmiş. Başbakana ayrılan ödeneklerin ne olduğunu, milletvekillerinin meclisteki israflarını, yol telefon ücretlerini, korumaların giderlerini araştırın. Kemeri halk sıkıyor, vekilleri afiyetle yiyor. Ülkeyi yönetenler, “Bütçe açık vermiş, bana ne” mi demeli? Benzine ÖTV artışı, rakıya % 13, tapu harçları zammı ile başlayan bu zam furyası elektrik, su, doğalgaz ile sürecek. 2002’de 1,60 TL olan benzin bugün neredeyse 5 TL oluyor.
Hep büyüdüğümüzden bahsediliyor. Peki, halkımızın durumu neden değişmiyor? Neden herkes ekonomik sıkıntı içinde? Söyler misiniz, kim memnun halinden? Memur, işçi, esnaf, emekli kan ağlıyor. Kredi kartları borcu yüzünden intihar edenler boy boy gazete sayfalarını süslemekte. Mutlaka ayağımızı yorgana göre uzatmalıyız, ancak bu tek taraflı mı olmalı? Bekleyin daha ne zamlar gelecek. Bıçak kemiğe dayandı. Mecburiyetten ardı ardına gelecek zamları hep birlikte göreceğiz.
“Bu zamlar nereden çıktı?” diye sorabiliyor muyuz? Yoksa sineye çekip yaşamımıza devam mı ediyoruz? Buradan sızlananlara sesleniyorum. Ya sızlanmayın, ya da sandıkta gerekeni yapın. Sonradan ağlamak faydasız. Sessiz kalmak kabullenmektir. Hemen eleştirileceğim, yine. Eskiden zam yapılmıyor muydu? Yukarıda yanıtını verdim. Yapılıyordu, ama gerçek enflasyon oranında da zam yapılıyordu. Şimdi satılacak kurum da kalmadı. Allah yardımcımız olsun.
Saygılarımla, hoşça kalın.