Dün İstanbul’un fethinin yıldönümü idi, dolayısıyla bende bugün bu konuyu işlemeye çalışacağı. Tarihte cereyan eden olaylar, amaçlarına ve elde edilen sonuçlarına göre önem taşırlar. İstanbul'un fethi, bir çağın kapanıp yeni bir çağın açılmasına sebep olması itibariyle, insanlık tarihinin en önemli olaylarından biridir. Bazı kaynaklarımızda yer alan; "İstanbul mutlaka feth olunacaktır. O'nu feth eden komutan ne güzel komutan ve O'nu feth eden asker ne güzel askerdir" şeklindeki haber, bu fethe, ayrı bir anlam ve önem kazandırmaktadır.

Peygamberimizin bu müjdesine kavuşmak şerefi, Türk hükümdarı Fatih Sultan Mehmet ve Onun şanlı ordusuna nasip olmuştur. İstanbul'un fethi esnasında her nefer bir arslan kesilmiş, canını, mübarek dini ve vatanının emrine vermiş; malını İslam'ın zaferi için feda etmiş, kanının son damlasına kadar düşmanla çarpışmış; sonunda gürleyen topların sesleri, fethi müjdeleyen tekbir sedaları arasında Bizans düşmüş ve fetih gerçekleşmiştir. İstanbul'u fethetmeyi kendisine nasip ettiği için Rabbine hamd ederek şükür secdesine kapanan genç hükümdar, çıkardığı bir fermanla; can, mal, ırz, namus emniyetini, inanç hürriyetini garanti altına almıştır. Fatih Sultan Mehmet, gayr-i müslimlere bile yardım elini uzatmış, yoksulları doyurmuş, adaleti yerleştirmiş ve zulme son vermiştir. O, sadece İstanbul'u değil, gönülleri de fethetmiştir. Böylece İstanbul kısa zamanda dünyanın, ilim, sanat, teknik ve kültür merkezlerinden biri haline gelmiştir. Bugün bunu daha iyi anlıyoruz, çünkü İstanbul bir dünya ve kültür kentidir.

Cenâb-ı Hakk: "Ey iman edenler! Siz Allah'ın dinine yardım ederseniz. O da size yardım eder, ayaklarınızı savaşta sabit kılar." "Mallarınızla canlarınızla Allah yolunda savaşın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır." buyurarak mukaddes değerler uğruna canını ve malını verenlere yardım edeceğini bildirmiştir. İstanbul'un fethinde de mukaddes değerler uğruna canı ve malı ile savaşanlara Cenâb-ı Hakkın vaat ettiği yardım gerçekleşmiştir.

Unutmayalım ki, Fatih Sultan Mehmet'in başarılı olmasının sırrı, sağlam bir maneviyat, ilim ve teknoloji eseridir. Zira imanın yerini küfrün, ilmin yerini cehaletin, adaletin yerini zulmün, birliğin yerini ayrılığın, güzel ahlakın yerini ahlaksızlığın aldığı toplumların başarılı olmaları mümkün değildir.

Görüldüğü gibi İstanbul'un fethinin tarihte çok önemli bir yeri vardır. Bu olayı bütün yönleriyle anlamaya çalışmamız gerekir. Bunun yanında geleceğe hazırlanmak için de İstanbul'un fethini gerçekleştiren kahramanların sahip olduğu değerleri gençlerimize anlatmalıyız.

Bu haftaki yazımı, Arif Nihat Asya'nın bir şiiriyle ile bitirmek istiyorum:

Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden?

Senin de destanını okuyalım ezberden?

Haberin yok gibidir taşıdığın değerden?

Elde sensin dilde sen? Gönüldesin baştasın;

Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!..

İnşallah öyle olur gençliğimiz.