Kaleme alınacak o kadar çok şey var ki. Aslında bunların birçoğunu sizler zaten yeri geldiğinde dile getiriyor yeri geldiğinde sadece kendi içinizde tutmayı tercih ediyorsunuz.
Herkesin kendisine göre doğruları ve yanlışları var. Ama aslında gerçekte tek bir doğru, tek bir yanlış vardır. Bireysel olarak bizler yalnız kaldığımızda daha sağlıklı düşünme konusunda sıkıntılar yaşarken en yakınlarının tavsiyeleri ve yönlendirmeleri büyük önem taşır. Ben kendimi bu sebeple çok şanslı hissediyorum. Ciddi anlamda hal çıkılmaz bir durumdayken bana doğruları gösterebilecek yolculuğumda bana eşlik eden gerçek dostlarım var.
Nasıl onlardan gördüğüm destekle hareket ediyorsam, beni kendilerine yol arkadaşı edinenlere de aynı desteği sergilemeye çalışıyorum.
Öncelikle günümüzde kendimizi bir türlü alıkoyamadığımız sosyal medyanın insanlar üzerinde büyük etkisi bulunmaktadır. Benim paylaşımlarımdan etki alanıma girenlerin kendi doğru ve yanlışlarını ayırt edebilmeleri adına özellikle üslubuma dikkat eder ve direk bir şahsa ya da ideolojik yapıya hedef almadan ortada paylaşım yapmayı tercih ederim.
Kendisine doğru olarak dayatılanlara inanmayanlar, gerçek doğrulara ulaşarak hem kendilerini, hem içinde yaşadıkları toplumu aydınlatırlar.
Yanlışlar çoğunlukla fiili bir durum gerçekleştiğinde kişiye yerleşir. Özellikle kişi yaşadığı bu fiili durumdan sonra kin, nefret, acizlik, saldırganlık, küskünlük, çaresizlik… duygularını uzun süre üzerinden atamaz ve bu duygular ağırlığına göre eyleme dönüşür.
Eyleme dönüşen baskın fikir yanlışta olsa, o kişi daha önce görmüş olduğu durumdan dolayı haklı çıkar. Ya da öyle algılanır. Ona göre yanlışta olsa doğrudur. Ya doğru bildiklerimiz yanlış ise o zaman gerçekten doğru olanlar yanlış olarak algılanır ve bu durum devam eder gider.
Zihinlerimize geçmişten gelen söylemlerle sağa döndüğümüzde farklı sola döndüğümüz farklı öğretilerle yükleme yapılmıştır. Benliklerimiz hasta olmuştur. Doğru bilinen yanlışlar çoktur ve bireyler bunu kabul etmeyip sorgulama cesaretini göstermez. Hele ki bu kişiler toplumun önderlerinden ise, hele ki bu kişiler yüksekokul, üniversite mezunu mesleki anlamda bir konumda olanlar ise…ben kısaca kendilerine okumuş cahiller diyorum… Çoğu insan; kolaycı, cahil ve tembeldir. “Doğru” olarak insana yutturulan şeylerin savunucusu da çoktur! Gerçekten doğru olanların fazla savunanı olmaz.
Gerçekten vicdan sahibi olanlar doğruyu yanlıştan, yanlışı da doğrudan ayırt edebilir. Vicdan, doğru ve yanlış algılamasını kişiye yansıtmak için vardır. Vicdanını alışılmış ezberlerle bastırmaz isen vicdanını baskıcı, kalıplaşmış dikta edilmiş unsurlarla sarmaz isen o vicdan sana en güzel şekilde yol gösterecektir!
Bizler bu Dünyaya insan gibi yaşamak için geldik. Kendi rahatımız ve egemenliğimiz için diğerlerini öldürmek, diğerlerin yaşamlarına müdahale etmek, diğerlerini aşağılamak, kötülemek, ezmek için değil. Yaşamak ve yaşatmak için varız. Ölümüne eski kin ve kavgaları devam ettirmek için değil.
Hayat bir nefeslik kadar kısa… Hele ki yaş ilerledikçe bir sonraki güne uyanıp uyanamayacağın düşüncesi hâkim olur… O sebeple bu kısacık yaşamda vicdanlarınız beyninizden önce gelsin…