Canlılar içinde meramını dil ile ifade etme, konuşma yeteneği sadece insana bahşedilmiştir. Rahmân, insanı yaratmış, ona düşünme ve konuşmayı öğretmiştir. Kelam, Yüce Rabbimizin sıfatlarından olup insana ilahi bir emanettir. Bu emaneti, sahibinin rızası doğrultusunda kullanmak ve korumak ise mümin olarak en önemli sorumluluklarımızdandır.
Kur’an-ı Kerim şüphesiz ki sözlerin, kelâmın en güzelidir. Bu en güzel söze iman ve itaat eden biz müminlerin de, en güzel kelamı konuşmamız, bir başka ifade ile sözümüzün hayrolması imanımızın bir gereğidir.
Bir ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Her kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki, şan ve şeref bütünüyle Allah'a aittir. Güzel sözler Allah’a yükselir, güzel sözü de salih amel yükseltir...” Peygamber Efendimiz (s.a.s) ise bizleri şöyle uyarıyor: “Allah'a ve ahiret gününe inanan ya hayır söylesin ya da sussun.
Dilden ölçüsüzce çıkan kimi söz ve konuşmalar lisanın afetleri olarak nitelendirilmiştir. Kerim Kitabımız, bize anlamsız ve boş konuşmadan, gıybetten, su-i zandan, iftiradan, alay etmekten, yalan söylemek ve yalan yere yemin etmekten, yapmadığını söylemekten ve ifsâd edici her türlü sözden uzak durmamızı emreder.
Bilinmelidir ki; böylesi fiiller, insanlar arasında huzuru bozduğu gibi âhirette de azaba neden olacaktır. Peygamberimiz (s.a.s) tarafından, “elinden ve dilinden emin olunan insan” olarak tanımlanan Müslüman , kalbiyle sû-i zan besleyen, diliyle gıybet eden, insanları arkalarından çekiştiren, onların kusurlarını araştıran, ayıplarını ortaya döken, sözleriyle kardeşini yaralayan insan değildir. Mümin, böyle bir kişiliğe sahip olamaz. İmanı gereği, güzel ahlâkın erdemlerini kuşanan insan olan Müslüman , kardeşinin mahremiyetine dil uzatarak onun şerefini, onur ve haysiyetini zedeleyemez.
Üzülerek belirtmek gerekir ki günümüzde bir eğlence unsuruymuş gibi gösterilen dedikodu faaliyetleri, asılsız söz ve ithamlar, iftira, yalan ve çirkin sözün her türlüsü özellikle iletişim araçları ile merak ve ilgi uyandıracak tarzda sunulmaktadır. Bu şekilde âdeta bir yalan ve gıybet sektörü meydana getirilmektedir. Bu durumun ise dinî ve ahlâkî açıdan fert ve topluma çeşitli zararları vardır.
Özellikle sosyal paylaşım sitelerinde yayınlanan bir haber, milyonları etkileyebilmekte, kitleleri tesir altına alabilmektedir. Kimileri bilgisayar başında, ilahi gözetim altında olduklarını unutarak kişilerin haysiyetini, şerefini zedeleyecek sorumsuz tutumlar sergileyebilmektedirler. Böylece, bir taraftan kul hakkına, diğer taraftan da toplumda infiale neden olarak kamu hakkına girmektedirler. Oysa sadece yanındayken değil, yokluğunda da bir insanın hukukunu çiğnememek, onurunu zedelememek müminin iman ve ahlakının bir gereği değil midir? Dedikodu, yalan, iftira, gıybet gibi kötü sözlerle dilini zehirli bir ok haline getirenler, bunun bir hesabının olacağını düşünmezler mi?
Malumdur ki kap, içindekini dışa yansıtır. İnsanın dili de kalbinin aynasıdır. Eğer kişi berrak bir zihne, tertemiz bir gönle sahipse dilinden de güzellikler dökülür. Kötü düşüncelerin, çirkin işlerin esiri olmuş bir kalp, dili de köreltir. İşte Allah Resulü’nün dil ile kalbin ilişkisini vurgulayan şu hadisi ne kadar da önemlidir: “Zandan uzak durun. Zira zan, sözün en yalanıdır. Birbirinize kulak misafiri olmaya çalışmayın, birbirinizin özel hâllerini araştırmayın, birbirinizle üstünlük yarışı içine girmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize kin beslemeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeşler olunuz.” Dil, kelam bize bahşedilmiş en önemli nimetlerdendir. Geliniz, bu nimeti rıza-i ilahiye uygun kullanalım. Söylediklerimiz, yaşadıklarımız, yaşadıklarımız da söylediklerimiz olsun. Sözümüzün, dilimizin bir ahlakı, bir adabı olsun. Sözlerimiz hikmetli ve ibretli, sözlerimizin gayesi de insan onuru ve haysiyetini yüceltmek olsun. Biz, söylediklerimizin değil, söylediklerimiz bizim esirimiz olsun. Dedikodu, gıybet, sû-i zan, yalan, iftira ve çirkin sözlerle hem insanlar hem de Rabbimiz katındaki değerimizi düşürmeyelim. Efendimiz (s.a.s)’in sıklıkla dile getirdiği şu duayı kendimize şiar edinelim:
“Allah'ım! Kulağımın kötülüğünden, gözümün kötülüğünden, dilimin kötülüğünden, kalbimin kötülüğünden sana sığınırım.”