Çağımızın en önemli problemlerinden birisi, çevre kirliliğine bağlı olarak bu dengenin bozulmasıdır. Çevremizi gereği gibi korumadığımızdan doğal denge bozulmakta ve bundan diğer canlılarla birlikte insanın kendisi de zarar görmektedir. Bu durum Kur’ anda, “İnsanların kendi işledikleri kötülükler sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır ”şeklinde dile getirilmektedir. Hava, su ve denizlerin kirlenmesi; yeşilin ve ormanların giderek yok olması ve bunların sonucunda iklim değişikliklerinin meydana gelmesi bu ayette belirtilen durumu açıkça ortaya koymaktadır. Hâlbuki yararımıza sunulan her nimet aynı zamanda Allah’ın sorumluluğumuza verdiği bir emanettir. Şüphesiz çevre de bunlar arasındadır. Bu nimetleri Yüce Allah’ın rızası doğrultusunda kullanmamız emanete riayetin bir gereğidir. Aksi takdirde emanete hıyanet etmiş oluruz.
Çevreye karşı sorumluluklarımız pek çoktur. Bunlar arasında ağacın ve yeşilin korunmasının ayrı bir önemi vardır. Zira ağaç ve yeşillikler dünya hayatının vazgeçilmez nimetlerinden biridir. Ağaç, kapımıza eşik, soframıza kaşık, bebeğimize beşiktir. Ciğerlerimize oksijen veren, erozyonu önleyerek sel sularıyla sürüklenen topraklarımızı koruyan, kökünden, yaprağından, kerestesinden, çiçeğinden, meyvesinden gölgesinden, kokusundan, güzelliğinden yararlanılan ilahi bir lütuftur. Onun içindir ki Peygamberimiz (s.a.v.), “Kıyâmet kopmak üzereyken elinde bir fidan bulunan kimse, imkan bulursa onu hemen diksin” buyurmuştur. Yaşlı bir adam bir fidan dikerken gören Padişah “Yaşın ilerlemiş sen bu ağacın meyvesinden” yiyebilecek misin diye sormuş. Yaşlı adam “Ben yemesem başkaları yer” cevabını verince; Padişah onu mükâfatlandırmış, bunun üzerine adam” Gördün mü bak benim ağaç daha şimdiden meyve verdi” demiştir.
Çevremizi, özellikle ağaç ve yeşillikleri koruyup temiz tutmak için her türlü tedbiri alıp üzerimize düşeni yerine getirmek; hem insani hem de dini görevimizdir. Baharın geldiği ve ağaç dikme mevsiminin başladığı bu günlerde, hekesi ağaç dikmeye ve çevreye gereken önemi vermeye davet ediyorum. Zira çevreyi tahrip etmek, sadece çevreye karşı işlenmiş bir kötülük değil, aynı zamanda kişinin kendisine ve aynı ortamı paylaşan diğer canlı ve cansız varlıklara karşı işlenmiş bir suçtur. “Yaş kesen baş keser” atasözümüz, yeşili tahrip etmenin insan canına kıyacak kadar kişinin vicdanını kararttığına işaret etmektedir. Peygamberimiz (s.a.v.) de bir hadisinde, “Müslüman Müslümanın elinden, dilinden güvende olduğu kimsedir” buyurmaktadır.
Çevreyi kirleten, doğal zenginlikleri sorumsuz ve ölçüsüzce kullanan kimseler, dolaylı olarak diğer insanlara zarar verdiği için hem bu hadiste belirtilen güven sıfatlarını zedelerler hem de kul ve kamu hakkına tecavüz etmiş sayılırlar. Bütün bunlardan en ince ayrıntısına kadar hesaba çekileceğimizi unutmayalım. Çevremizi koruyalım ve ölmek üzere olsak bile ağaç dikmeye gayret edelim. Yeşil Ödemiş’ in bitki örtüsüne bizler de ağaç dikerek yardımcı olalım. Çöplerimizi mutlaka Çevremizde bulunan çöp tenekelerine atalım, piknik alanlarını kirletmeyelim. Bütün bunların dini olduğu kadar insani görevlerimizden olduğunu da unutmayalım.