İnsanlar dünyaya geldiklerinde ne durumda olurlar, hiç düşündünüz mü? Mevki ve makamları nedir? Gücü ve zenginlikleri ne kadardır? Akılları ve imkânları ne ölçüdedir?

Yeni doğan bebek konuşamaz, yürüyemez, kendi kendine yetemez. Böyle bir varlık büyüyünce yaratıldığını unutur, yaratıcı olan Allah’a kulluk yapmaz, ne için yaşadığını ve neden yaratıldığını düşünemez ise; zamanla cahilce düşünmeye başlar.

Aklını İslam için kullanmayan insanlar, çirkin hayâsızlık yaptığında “Biz atalarımızın yolundan gidiyoruz, adet ve geleneğimiz böyledir, doğru yoldayız” derler. Allah; yanlış, batıl, kötü şeyleri emretmediği halde, gerçek hidayet yolu olan islamı araştırmazlar.

Her şeyi gören, bilen ve haberdar olan Allah’ın hesaba çekeceğini hakkıyla idrak edemeyen insanlar, yapmakta oldukları kötülükleri ve günahları küçük görerek, hayatlarını öylesine yaşarlar. Oysaki, bu imtihan dünyasında cahilce düşüncelerden uzak olmamız gerekir.

Bazı insanlar Allah’ı kendilerinden gafil bilir. Gizli veya açık yaptıkları işlerinden dolayı hesaba çekileceklerini düşünmezler. Günah veya kötülükleri yaparken Allah’ı akıllarına getirmek istemezler.

Kiramen katibin yani yazıcı melekler, yaptıklarımızı yazıyorlar. Gerçekten insanlar bu olayın şuurunda olsalar, apaçık veya gizli bir şekilde günah işleyebilirler mi? Kamera önünde kayıt yapılırken, nasıl ki dikkat ediliyorsa, hesaba çekileceğini bilen insanın da dikkatli olması gerekir. Demek ki, insanlar gerçekten düşünmüyor, Allah’a ve meleklerine hakkıyla iman etmiyor.

Hiçbir şeye sahip olamayan insan, büyür ve çeşitli imkanlara sahip olur. Zamanla okur ve bilgi sahibi olur. Mevki ve makam sahibi olur. Ancak bütün bu nimetleri veren Allah’ı hesaba katmadan hayatını yaşarsa, hayatı İslama uygun olmaz. Aklımız olmasaydı ne yapardık?  Gözümüz, kulağımız, elimiz, ayağımız ve dilimizi veren kim? Rabbimiz kim düşündük mü?

Rabbimiz Allah; bizlere sayısız nimetler vermektedir. Yeryüzünde ve gökyüzünde olan her faydalı şey, biz insanlar içindir. Faydalandığımız canlı ve cansız imkanları bir düşünsek, Allah’a ihlasla kulluk yapmamız gerekir. Ancak bu nimetlerin hakkını ve şükrünü gereği gibi yapamıyoruz.

Bunca imkanı ve nimeti veren Rabbimiz; bizden ne istiyor? Sadece kendisine kulluk yapmamızı, şirkten uzak olmamızı ve batıl işlerden ayrılmamızı istiyor.

Bizlere zorluk ve sıkıntılar geldiğinde, Allah’ı hatırlarız. Allah Allah diye yardımını bekleriz. Onun dışında tabi olduklarımız aklımıza gelmez. Fakat zorluklar biter bitmez, Allah’ın hakkını Sezar’a veriveririz. Oysa ki, Rabbimiz Allah; dini bir bütün olarak yalnızca ve sadece kendisine has kılmamızı emrediyor. O’na gönülden halisane bağlı olmamızı istiyor. İnananlara da, apaçık ayetlerini tebliğ etmelerini buyuruyor.

Allah’ı gerçek bir imanla tanımayanlar, Firavun gibileri ilah edinirler. Kainatın otoritesine sahip olan Allah olduğu halde, otoriteye sahiplenirler.

Kur’an-ı Kerim ayetleriyle yazıp anlatmaya çalıştığım hususlara dikkat edelim. Hatalarımızı düzeltmeye gayret edelim. Şu üç beş günlük dünya hayatında, ömür sermayemizi boşa harcamayalım.

Rabbimiz Allah’ı bidat ve hurafelere göre değil, adet ve geleneklere göre değil, nefsimize göre değil, Allah ve Resulünün istediğine göre şekillendirelim. 

[email protected]