“SUS”MAYIN

Gelişmekte olan (benim sözlüğüme göreyse gelişememekte olan) ülkelerde sıkça rastlanan vakalardan birisi de sağlık çalışanlarına yönelik şiddettir. Ülkemiz de bir türlü gelişmeyi tamamlayamayan bu ülkeler arasında olduğu için sık sık sağlık çalışanlarına şiddet haberleri ile karşılaşıyoruz.                   

                  Geçenlerde Yüksekova’da  (hani PKK saldırısına uğrayıp da üç gün haber alınamayan TC ilçesi) bir doktora saldırı vakası daha yaşandı. Öğrenildiği üzere sancıları tuttuğu için Yüksekova Devlet Hastanesi'ne kaldırılan 34 yaşındaki kadın normal doğumla bir kız çocuk dünyaya getirdi. Sorunsuz geçen doğum sonrası servise alınan anne doktorun başka bir odadaki hastaya bakmak için dışarı çıktığı esnada sancılandı. Kalp krizi geçirip yataktan düştü. Kalbi durduğu için hemen ameliyata alınsa da yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

                    Haberi alan hasta yakınları, ihmali olduğu iddiasıyla “bölgenin tek kadın doğum hastalıkları uzmanı” doktordan şikayetçi oldu. Ancak bu girişim onları tatmin etmemiş olacak ki yaklaşık 40-50 kişilik grup hastane çıkışında doktora saldırarak öldüresiye dövdü. Aldığı darbelerle kendinden geçen doktor yoğun bakım servisinde tedavi altına alındı. Maalesef doktorun hayati tehlikesi devam ediyor. Olay sonrası hastane görevlileri saldırıyı protesto etmek için acil hastalar dışındaki hastaları kabul etmedi. Hastanede poliklinikler çalışmazken, olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

                     Bu olay tek vahim vakıa mı? Hayır ! Sadece son 10-15 gün içinde Iğdır, Çorum, Uşak, İstanbul, Konya ve Mersinde de sağlık çalışanlarına saldırılar vardı. Bakanlık ve hükümet ise ne yapıyor? PKK baskınında Yüksekova’dan üç gün haber alamayıp “üç maymun” oynandıysa, aynısı “sağlık terörü”nde de yapılıyor. Sağlık Bakanlığı’nın “dayak yediğinizi kimseye duyurmayın” genelgesi (!) ve hastane yöneticilerinin “sesinizi çıkarmayın” baskıları bu şiddeti ortadan kaldırmasa da kamuoyunun duymasını engellediği bir gerçek. Ne güzel değil mi? Dayak yemeyi engelleyemeyen Devlet, hastanelerdeki meşhur hemşire resmindeki gibi dayak yiyen sağlıkçıya “suuuusssss” diyor.

                    Memurlar yürüyünce, gençler gezi parkına destek eylemleri yapınca hatta ve hatta gaziler kopan kolları ve bacaklarıyla PKK ile müzakerelere hayır deyince şaha kalkan Başbakan Erdoğan nedense ülkenin bazı kesimlerinde yaşananlara, bazı partilerce söylenen olağanüstü söylemlere, bazı grupların eylemlerine sırf barış (!) adına tek söz söylemiyor.Bu aynı bölgede kaçınca vahim olay? Devlet orada yok mu? Yoksa sözde barış adına orada olduğunuzu belli etmek mi istemiyorsunuz? Devlet kendi adına oraya giden doktorunu, memurunu koruyamıyor yazık çok yazık!

                     Sağlık Bakanı Müezzinoğlu ne yapıyor? Susuyor. Yazımın başında belirttiğimiz gibi gelişmekte olan ülkelerden biri olsaydık bu olay zaten yaşanmazdı ama ola ki yaşansaydı da bunca sağlık terörü karşısında bakan çoktan gereğini yapar ve istifa ederdi ama dedim ya gelişemeyen ülkelerde işler başka türlü yürüyor. Olanları engelleyemesek de bari dayak yiyenler susmasın.

{ "vars": { "account": "G-Z2YJHG8WBW" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }