Sana da prafo
Geçtiğimiz günlerde aracımla; yanımda arkadaşımla birlikte Saraçoğlu Caddesi üzerinde ilerliyordum. Arkadaşım “abi şuradan bir paket alacağım 1 dakika sürmez, durur musun” deyince park yeri aradım ancak cadde üzerinde bir manav dükkanının boş olan önüne yanaşmak için yöneldiğimde 3 adet kasa ile yolun işgal edildiğini gördüm, hem de 2 araçlık bir yer işgal edilmişti. Yanaşabildiğim kadar ilerleyerek arkadaşı indirdim ancak maalesef yer olmadığı için yaya geçidinin bir kısmını ben işgal etmek zorunda kaldım. Ancak bu işgal ne yayaların geçişine ne de yolun işleyişine engel olmuyordu. Aracın içinde flaşörler yanarak beklerken arkadaşım araca doğru yaklaştı. Burada beklediğim süre 1 dakikadan bile azdı.
Tam bu sırada karşıdan karşıya geçen 2 resmi polis memurundan kıdemli olanı bana doğru “çok güzel durmuşsun, aferin” dediğinde arkadaşım araca binmek üzereydi. Ben de kasaları göstererek “2 araçlık yer işgal ediyor ancak bu kadar yanaşabildim” deyince “ona da aferin” dedi. Ben oradan ayrılmak üzereyken kıdemli polis manava doğru ilerleyince onu uyaracak ve kasaları kaldırtacak sandım ama tam tersi gülerek elini manavın omzuna atarak sohbete başladı ve muhtemelen yüzüne karşı “aferin” de demedi. Ben de araçla cadde üzerinde ilerledim. Arkadaşımı Devlet Hastanesi’nden sonraki kavşağı geçince uygun bir yerde bıraktım. Ancak ne tesadüftür ki 50 metre gitmeden 35 A 92.. plakalı resmi trafik polisi aracı tam da yaya geçidinin ortasında durmuş bekliyordu. Hem de sadece yaya geçidini işgal etmekle kalmamış kelimenin tam anlamıyla yolun orta göbeğinde trafiğe engel olacak şekilde duruyordu. Bilgi Sokak’a döndüğümde bile araç hala yolun ortasında duruyordu. Belki önemli bir trafik faaliyeti gösteriyorlardı, ya da araçları arıza yapmıştı, bunu bilemem. Ancak 1-2 dakika arayla meydana gelen tezat beni oldukça düşündürdü.
Bana da manava da (gıyabında) “aferin” diyerek takdirlerini sunan polis memurunun bu sözleri rahmetli Vahi Öz’ün “Horoz Nuri” tiplemesindeki “Aferin oğlum Ahmet, sana da prafo…” (bravo) repliğini hatırlattı. Vahi Öz yaşasaydı bana karşı takdirlerini sunan ancak yolu saatlerce işgal eden manavın sırtını sıvazlayan polis memuruna “sana da prafo” yu yapıştırırdı ya neyse…
Aklıma gelmişken ilk olayın yaşandığı yerden 10-15 dakika sonra tekrar geçtiğimde kasalar hala aynı yerinde el değmeden duruyordu. Maalesef sonraki günlerde de hatta yazıyı hazırladığım bugün de aynı manzara ile karşılaştım. Anlaşılan Ödemiş’in yelkenlerinde değişen bir şey yok…