Şimdiki İzmir İl Emniyet Müdür Yardımcısı Osman Aral, çok değil daha iki – üç yıl öncesine kadar Ödemiş’teydi. Onunla ilk tanışmamız Ödemiş’in trafik sorunu üzerine düzenlediği bir toplantı sayesindeydi. O toplantıya her parti ve her kesimden isimler katılmıştı. Kürsü de vardı mikrofon da… Çıktık kürsüye aklımızın erdiği dilimizin döndüğünce bir şeyler söyledik mikrofondan... Salon hınca hınç dolu ve tartışılan fikirler de son derece mükemmeldi. Osman müdür işi bir adım daha ileri götürerek çok cesur bir çıkış daha yaptı. Etkinlikler düzenleyerek suça karışmış çocukları oralarda görevlendirdi. Onlara güvendiğini gösterdi. En önemlisi para kazanacakları daha zevkli işlerin de var olduğunu ve utanıp sıkılmadan bu işi yapabileceklerini mesela…
Saygı’da, Aral’da beğenildikleri kadar eleştirildiler belki ama onlar gitse de bende isimleri kaldı. Atanmış ya da seçilmiş de olsan; makamlar, mevkiler gelip geçicidir. Önemli olan bu süre içinde insanlara en güzelini, en iyisini sunabilmektir.
Geçtiğimiz hafta köşemde yayınlanan “Polis; kime polis, kimin polisi?” başlıklı yazımda “kask” konusuna vurgu yaparak denetim ve kontrol anlamındaki işleyişe dikkat çekmiştim. Bu anlamda yazımın ilgili kurum ve yetkilileri tarafından ne derece dikkate alındığını bilemesem de katıldığım son Cuma namazında bizzat müftü tarafından bu konuda verilen vaazı hem radikal hem de etkileyici buldum.
Ödemiş İlçe Müftüsü Mustafa Bilgiç vaazında kask kullanımının önemine dikkat çekerek, kasksız kullanıcıların tespiti için vatandaşın polise yardımcı olması gerektiğini belirtti. Konuya geniş yer ayıran Bilgiç’i bu hassasiyetinden ötürü tebrik ediyorum. Ödemiş İlçe Müftüsü Bilgiç bu hareketiyle, kendisinin toplumu dini konularda aydınlatmak, hutbe ve vaaz konularını saptamak veya camilerin açılış ve kapanış saatlerini belirlemek dışında görev ve sorumlulukları olduğunu çok dahası yeniliklere açık ve geniş görüşlü bir kimse olduğunu bizlere göstermiştir.
Tolumun düzeni ve refahı için herkes üzerine düşeni değil üzerine düşenden daha fazlasını yapmalıdır. Müftü “Kasktan bana ne!” derse, polis uygulama kapatırsa ve gazeteci yazmazsa, hele de yazan gazeteciye “sopa” gösterilirse bu iş düzelmez! “Kasktan bana ne!” demeyen müftümüze sonsuz teşekkürlerimi sunar, bir araba sopa yiyeceğimi bilsem dahi inandığım doğruları yazmaktan vazgeçmeyeceğimi bilmenizi isterim. Sevgi, saygı ve selamlarımla; kendinize ve kentinize iyi bakın!