En çok dikkat çeken, hep kostümleri ve bakımlı olması oldu. İstanbul Türkçesi ile konuşması ve tam bir İstanbul Beyefendisi oluşundan ise hiç söz etmiyorum. Çünkü ne eşi var ne de benzeri…
Şarkıları söylerken yaşardı sanki her bir heceyi her bir notayı…
1931 yılı 6 Aralık tarihinde Bursa'da doğan o büyük sanatçıdan, Zeki Müren’den söz ediyorum. Sanatçı ilkokul ve ortaokul tahsilini Bursa'da, liseyi ise İstanbul’da yatılı olarak devam ettiği Boğaziçi Lisesi'nde aldı.
İlk bestesini lise yıllarında bestelemiş "Zehretme bana hayatı cananım". Kim bilir hayatı kim zehrediyordu o sıra. Bu ilk beste İstanbul Radyosu’nda okunmuş, daha 17 yaşındaymış.
Dönemin büyük ustalarından dersler almış. Şerif İçli, Refik Fersan, Agapos Alyanak, Kirkor Efendi gibi büyük müzik ustalarından ders alan Zeki Müren eğitimin, bilginin önemini bilen bir sanatçı imiş gerçekten.
Daha sonra İstanbul Radyosu'nun sınavına giren Zeki Müren 186 aday arasında birinci olmuş. Ama onun hayatini değiştiren olay, 1 Ocak 1951 günü gerçekleşmiş. Ani bir telefon onu radyo evine aniden hastalanıp gelemeyen Perihan Altındağ Sözeri'nin yerine konser vermek için çağırıyordu. Bu 45 dakikalık konser Zeki Müren'in hayatinin dönüm noktası olmuş. Radyo evinin telefonları bu muhteşem sesin sahibini öğrenmeye çalışan insanların telefonları ile daha sonrada konserin tekrarını isteyen telefonlarla kilitlenmiş. Şimdi nerdeee böyle radyo telefonu kilitleyecek sanatçılar…
Onun hayatında başka bir önemli hadise sinemanın ilahesi Cahide Sonku ile çevirdiği ve gişe rekorları kiran "Beklenen Şarkı" filmi imiş. Zeki Müren'in 10 kadar bestesinin yer aldığı filmden sonra Zeki Müren, 17 tane daha filim çevirerek ve dönemin astronomik rakamlarını ücret olarak almış.
1955 yılı Mayıs ayında Dolmabahçe Küçük Çiftlik Parkı’nda sahneye çıkan Zeki Müren, yıllarca zirvede kalacağından, Manolyam şarkısı ile Türkiye’de ilk defa verilen altın plak ödülünü alacağından habersizdi belki de.
Dönemin ünlü gazinolarının onunla çalışmak için tartışacaklarından hatta gazinolar arasında savaşların başlayacağından, şarki söyleyeceği gazinoları Cumhurbaşkanlarının, Başbakanların ve bakanların onurlandıracağından da habersizdi şüphesiz.
1970’li yıllarda sağlığı bozulmaya başlamış Zeki Müren’in… Safra kesesi, böbrek, seker, yüksek tansiyon ve kalp yetmezliği ile boğuşmaya başlamış. İlk kalp krizini 1980 de Kuşadası'nda, ikincisinin 1983’te Paris’te yasamış.
Sağlığının bozulmasını takiben sanatçı 1980’de satın aldığı Bodrum’daki evinde inzivaya çekildi. Bu inziva günlerinden bahseden gazeteleri hatırlıyorum…
Günde 30 kadar ilaç alan Zeki Müren herkesten uzaklaşmıştı. Uzun bir aradan sonra Bodrum kalesinde verdiği konser Bir bucuk saat sürmüştü. Bu konserin tüm geliri Bodrum Antik Tiyatro’nun restorasyonu için kullanıldı.
Son yıllarını geçirdiği Bodrum’u ve insanlarını çok sevdi. Bardakçı Koyu, Zeki Müren Koyu olarak anıldı. Yalıkavak tepelerindeki yel değirmenleri yakınında gömülmek istediğini söylerdi. Evini olduğu caddeye ismi verildi.
Zeki Müren, 24 Eylül 1996 yılında İzmir Radyosu'nda bir program çekiminde kalbine yenik düşerek aramızdan ayrıldı. O kalp nasıl dayansın ki o mutluluğa…
Bu programı izlemiştim… Sanatçıya bir mikrofon takdim edildi. Ve o yerine geçer geçmez hatta daha ayaktayken bile fenalaşmaya başlamıştı… Biz onu son kez yine sahnede, yine elinde mikrofon, yine beyefendi ve yine dimdik ayakta gördük…
***
Sanatçının 14. ölüm yıldönümü anısına bir konser repertuarı hazırlığı içerisinde Dr. Halil Altınköprü… Provaları esnasında art arda Zeki Müren eserlerini dinleyince çok mutlu oldum… Sanatçıya değer veren Tirelilerden oluşan bu koro, Dr. Halil Altınköprü yönetiminde Zeki Müren’i anacaklar… Ve biz yine “Mesut Bahtiyar’dan” şarkılar dinleyeceğiz çok yakında…