Lokal Anestezi, Türkçe bilinen ve kullanılan anlamı ile ‘Yerel Uyuşturma’ olarak bilinir. Benim de bildiğim ve algıladığım yönü bu. Bir hasta dişini çektirecektir. Diş hekimi çekilecek olan dişin bulunduğu bölgeye önce bir sprey sıkar ardından da kısmen uyuşan bölgedeki dişe bir iğne yapar. Artık o bölgedeki, dişteki sinirler iyice uyuştuğu için hasta acı hissetmez, diş çekilir.
Biz buradaki acı hissetmeme durumuna kilitlendiğimiz için olayın bütününü göremeyiz. Biraz daha açarsak, buradaki hissetmeme durumu geneldir. Acıdan öte hiçbir şey adam sıradan sağlam çürük demeden söküp götürse biz ne olduğunu anlayıncaya kadar iş işten geçer. Bir tek gariban dilimiz farkına varır onun da tek başına sesi çıkmaz. Gider gider, çekilen dişin boşluğunda biçare dolanır durur.
Hissetmediği için, olanı biteni anlamadığı için birçok hasta dudağını kemirir, kemirdiğinde acı hissetmediği için kopardığının farkına bile varamaz. Aynaya baktığında görür biraz panikler ama hala daha acı yoktur. Ne zaman ki anestezinin etkisi geçer işte sıkıntılar, acılar o zaman başlar. Can havliyle doktora ‘Dudağımı kopardı’ diyerekten dava açanlarını bile gördüm…
Yerel uyuşturma uzmanları tıp camiasından çıktığı kadar kendilerinden bir gömlek daha üstün yetenek sahipleri siyaset arenalarında boy göstermektedir. Önümüze konulan göz boyayıcı birkaç tribün hareketinin ardından, göstermelik birkaç selam, hafif ciddiye alma, hal hatır sormanın devamında insanlar ‘N-oldum ben’ modunda gezinmeye başlarlar. İşte tam da bu noktada gözleri perdelenir, beyinleri uyuşur, ağızları açık ipteki cambazı izleyen eblehler gibi ceplerinde gezinen elleri anlamazlar. Kimi o derecedir ki fark ettikleri zaman ‘Yok canııııım, düşürdüğüm bir şeyi yerine koyuyordur’ diyerek Allah’a bile olmadığı kadar tam bir teslimiyet içerisinde biat eder.
Tire’de bu işi yıllardan beri başarıyla uygulayan bu konuda çok yetenekli siyaset mühendisleri halen daha çalışmalarına devam ediyor. Başarılı da oluyorlar. Neden başarılı olduklarını, nasıl başarılı olduklarını zaman zaman gündem dışına taşarak sizlerle paylaşacağım. Bu insanları son derece yakından tanıyorsunuz. Verdikleri selamlarda bile bir hikmet vardır. Durduk yere mekânınıza geliyorlarsa illa ki bir hesapları vardır.
Bunların en başında Nazım Çulcu geliyor. Nazım Çulcu 17 yıl belediye başkanlığı yapmış bir insan. Siyasetin içerisinde yoğrulmuş. Mayası da sağlam, Kavakdibi’nden çıkmış… Bahsetmeyeyim demiştim lakin dayanamadım. Geçtiğimiz üç hafta Tire’de oldukça yoğun geçti. Nazım Çulcu yanından ayırmadığı Şevket hocasının Büyük Tire gazetesinde üç gün yazı dizisi yayınlamaya kalkıştı ve dedi ki ‘AK Parti Tire ilçe başkanı olurum, görevden kaçmam’… Görevin kendisinden kaçtığını unutmuşçasına bu lafları etti.
Bu yazı dizisi yayınlandığı gün hesap etmedikleri akıllarına bile gelmeyen bir gelişme yaşandı. DP’li meclis üyesi İlhan Ağat meclisin kaldır-indir ezberini bozdu ve Tayfur Çiçek’in satış yetkilerini iptal eden önergeye destek verince gazetelerin gündemi alt üst oldu, Nazım Çulcu’nun açıklamaları deyim yerindeyse güme gitti. Ardından saha sorumlusu ‘Sinemacı Mehmet’ Mehmet Memişoğlu’nun kapı kapı dolaşıp ‘Nazım abi ne demek istedi, anlayabildiniz mi’ ifadeli açıklama turları bile fayda etmedi.
Ben 65 yaşı aşmış bir insanın bu kadar memlekete hizmet aşkıyla dolu olduğunu gördükçe inanın kendimden utanır hale geldim. Oturdum, vicdan muhasebesi yaptım. Üstüne biraz fazla oturmuş olacağım ki vicdanımın bu kıymetli büyüğümüzden nasıl faydalanabiliriz, memleketimize nasıl daha fazla hizmet etmesini sağlayabiliriz diye düşündüm.
Önce dedim ki ‘Oğlum Said, bu büyüğümüzün iki tane kızı var, bunları düşünmesin, düzgün bir iş bulalım’. Bakındım sağa sola, sonra birden rahatladım. Allah razı olsun, belediye başkanı Tayfur Çiçek Nazım Bey’in iki kızını da belediyede işe almış. Demek ki bu konuda bir sıkıntısı olmayacak, kafası rahat olacak.
Nasıl yaparız, nasıl ederiz diye düşündüm aklıma ‘Kent Konseyi’ geldi. Nazım Bey siz bu kadar memlekete hizmet etme sevdasıyla yanıp tutuşuyorsunuz ya. Size bu günden sonra o parti bu parti peşinden koşmak yakışmaz derim ben. Ben siz partiler üstü bir insansınız. Gelin, kent konseyi kurulsun, siz de başına geçin. Siyasi ve idari tecrübelerinizi memleketimiz lehine kullanın. Tüm memleket sizden istifade etsin. Ben buna aklıselim belediye meclis üyelerinin ve idarecilerinin evet diyeceğini tahmin ediyorum. Versinler meclise bir önerge, kent konseyi zaten kurulmak zorunda, geç kaldı. Başına da Nazım Bey geçsin. Güzel olmaz mı?
Bizim de, vatandaşın da ‘Bu adam ne yapmak istiyor’ diye düşünüp durmaktan beyni uyuşmaz ve siz de memlekete rahat hizmet etme şansı yakalarsınız.
Olmaz mı?