Küçük yerlerde insanlar genellikle lakaplarıyla tanınırlar. Özellikle dünyada başka ad kalmamış gibi, aynı ad ve soyadını taşıyan kişilerde lakap yararlıdır da. Şunu da söylemeden geçmeyelim, lakaplar genelde gülüşlü bir olayın ardından ortaya çıkan, ironi kokan yakıştırmalardır.
…
İsterseniz bizim köyden, Furunlu’dan başlayalım. En iyi bildiğim köy bizim köy olduğu için anlatmak kolayıma geliyor: Yelli Memet, Kalleş İbram, Tivis Nihat, Motur Memet, Pampır Memet, Sünetçi Kemal, Çökülek Üsen, Tantiri Mıdıvali, Ceyar daha say say bitmez…
…
Burada biraz bencillik edip Yelli’den başlayacağım. Bana o kadar dede adı dururken halamın kocasının adının konulunu bir öykümde anlatmıştım.
Hani ayakkabı tamircilerine eskici derler ya, bizim Mehmet enişte de eskicilik yaptığından Eskici Mehmet diye anılırmış. Eskici’nan üç oğlu vardı; en büyükleri kamyonculuk yapan Kel Nuri, ortancaları Eskici Muharrem diye bilinen köyde çiftçilik yapan oğul ve en küçükleri Avustralya’da çalıştığı için Avustralyalı Muammer diye tanınanı.
Ortalık iyice motorize olmaya başlayınca Eskici Muharrem de pazarlara mal taşımak için, gider Aydın taraflarından bir kamyonet alır gelir. Rastlantı bu ya, aldığı kişi ne ticareti yapıyorsa, kamyonetin önünde ve kapılarında “Yelli Ticaret” yazılıdır. Eskici Muharrem’in, biraz da ihmalciliğinden olsa gerek kamyoneti o şekilde kullanmaya başlar. Kullanmasına kullanır da, “Eskici” olan lakabı da “Yelli”ye dönüşür.
Şimdi bu lakabı çocukları taşımaktadır. Özellikle oğlu Memet’in adı bile anılmamakta yalnızca “Yelli” olarak çağrılmaktadır.
…
İbram’ın öyküsü de ilginçtir. Namı diğer Kalleş İbram. Mehmet’in yelle ilgisi olmadığı gibi, İbrahim’in de kalleşlikle uzaktan yakından bir ilgisi yok. Aksine kalleşliğe uğramış biri.
Birileri İbrahim’e kalleşlik yaparlar, amiyane tabirle kazık atarlar. İbrahim buna çok içerler. “Ah ülen bana kalleşlik yaptılar. Kalleş herifler…” diye söylenir durur. Çevreden bunu dinleyenlerce de “İbram’a kalleşlik etmişler” , “İbram kalleşliğe uğramış” diye söyle konuşulmuş doğal olarak Ama öyle bir zaman gelmiş ki, uzun uzun tümceler kurmak zor gelmiş vatandaşa. Hangi İbram? Sorusunun yanıtı “Kalleş İbram” olmuş çıkmış.
Bizim İbrahim’e de “Ah ülen onlar kalleşlik yaptı, biz nâm sahibi olduk” demekten başka diyecek söz kalmamış.
…
Tivis Nihat rahmetli de köyde berberlik yapardı. Hani düğünlerde bayramlarda davul zurna eşliğinde oynanır, ortaya çıkan bir zeybek havası ister, oynar ya; Nihat efem de o sıralar yeni çıkmış bir oyun olan Tiviste Gel’i ister. “Abidik gubidik tiviste gel, leplübe lebelübe tivistegel” oyununu bir güzel oynar, geçer yerine oturur.
Artık onun lakabı Berber Nihat değil, Tivist Nihat’tır.
…
Motur Memet’in motorluğu çalışkanlığından geliyor. Hiç durup dinlenmeden çalıştığını görenler “Herhalde içinde motur var” diye Motur Mamat lakabını yakıştırmışlar.
Pampır Memet’in pampırlığı çok esmer olup, karatirene benzetilmesinden.
…
Yalnız Sünetçi Kemal’in sünetçiliğinin nereden geldiğini, Çöküleğe neden çökelek dendiğini bir türlü öğrenemedim. Hatta Tantiri Mısdıvali’nin Tantiri lakabının nereden geldiği bir yana, Tantiri sözünün ne anlama geldiğini bile bilene rastlayamadım.
Bu arada yeni öğrendiğim bir lâkabı sizlerle paylaşmadan edemeyeceğim. Bizim Furunlulular, Kasap Muhittin Efeme “Ceyar” lakabını takmışlar. Dedim ya lâkaplar genelde tersini gösterir diye, alın işte köylü kısmı, melake gibi adama Ceyar lakabını yakıştırmış atıvermiş.
Yine de lâkaplar sevimli öyle değil mi?