Bugün Kurban Bayramı arefesi. Yarın Allah nasip ederse Hz. İsmail’e inen koçtan bugüne Allah’a kurban edilen koyunlara yenileri eklenecek. Kurbanın mana ve ehemmiyetini kavrayamayan insanların kesilen kurbanları basit bir ritüel olarak algılamak ve bu yönde fetva vermek dışında başkaca bir davranış sergilemeleri beklenemez. Bununla birlikte kurbanın ve kurbanlığın ne olduğunu mana aleminde kavramış insanların yaklaşımları da elbette ki çok farklı olacaktır. Kurbanı buzdolabında et stoklamak için bir fırsat görenler, dağıtmadıkları etlerin eksilen sevaplarını, kurbanın amacına uygun bir hareket olmadığını bakalım ne zaman fark edecekler…
Kurban şüphesiz ki belirli bir ekonomik refah seviyesine ulaşmış insanlar için bir zorunluluktur. Bu ölçü nedir ne değildir, müftüye sormak lazım, fetva vermek benim haddime değil. Bütün bu Kurban Bayramı’nda kesilen kurbanların dışında günlük hayatımızda da birbirimize ettiğimiz kurbanlar sıkça karşımıza çıkar. Birinden bir şey istersiniz “Sana kurban olsun” der. Feda edebilmek anlamında bunu söyleriz. Bunun dışında en güzel kurbanlığı da Bülent Ersoy gündeme taşımıştı: “Ablan kurban olsun sana”
Bülent ablamız kendisini kime kurban etti bilinmez ama biz birçok şeyi kim bilir hangi idealler için kurban ettik. Siyasi hayatlarımızda kestiğimiz kurbanlar ne için kesildi, kimin için kesildi bilinmez ancak birçok idealin, eldeki değerlerin kimi zaman da haysiyetlerin bir koltuk uğruna feda edilişine, bir başka deyişle kurban edilişine hep tanık olmadık mı?
Bayram günlerinin en bilineni şüphesiz ki bayramlaşmalardır. Bayramlaşmalar aile, akraba, konu komşu derken kurumsal anlamda da işyerleri, büyük işletmeler, devlet erkânı, siyasi partiler, cemaatler derken bir bayramlaşmadır alır gider. İkinci kısımdaki bayramlaşmalar uğruna vazgeçtiklerimizden arta kalanların canlı birer örneği olarak gözümüzün önündeki resmigeçitlerdir.
Artık önümüzden neler geçecek, gözümüz kimleri arayacak, kimler bizi yalnız bırakmayacak kısa bir muhasebesini yaptığımız, daha ötesinde yapma şansı bulduğumuz anlardan biridir. Tabi ki de yapabilene. Ne hikmetse o noktaya gelmiş insanların egosu bu türden ironik tabloların yorumlanmasına pek de müsaade etmez. Zaten edebilseler iş bugünlere gelmez.
Geniş katılımlarla yapılan bayramlaşmalar ev sahibinin etkinliğini, gücünü, az da olsa sevenlerini gösterir bir ölçü olurken sen, ben ve bizim oğlandan oluşan kadroyla bayramlaşma yapan siyasi partiler geçmişlerini mumla aradıklarını kamuoyu önünde ikrar etmekten nedense çekinirler. Çekinirler çünkü birileri çıkıp “Nerede bu arkanızdaki onbinler” diyerekten bir soru sorarlarsa, siyasi erk sahibi insanların totaliter yaklaşımları neticesinde ortaya çıkan bu hazin tablonun faturasını birileri ödemek zorunda kalacaktır. Bunun için en iyisi de sormamaktır, sordurmamaktır.
Tayfur Çiçek Belediye Başkanlığı’nı kazandığında kendisini binlerce insan belediye binasına eşlik ederek onurlandırmıştı. Şimdi diyemezsiniz ki o binlerce insanın her birinin bir menfaati vardı. Ahmet’in, Hasan’ın, Hüseyin’in belki… Ama binlerce insanın asla. Peki, şimdi çok merak ediyorum. Demokrat Parti’nin bayramlaşmasında kaç binler olacak? Kerhen gidenleri hesaptan düştükten sonra üç beş kişi kalacak mı acaba?
Kalır, kalmaz çok mu önemli diyeceksiniz? Elbette ki önemli. Seçimlerden önce ortalıkta hiç gözükmeyen, gözükse alınması muhtemel yüzlerce seçmen oyuna engel olabilecek olumsuz oyu bulunan insanların boy gösterdiği bir arenada küskünlüklerin, kırgınlıkların ve hatta öfkenin olmaması düşünülemez. Ağızlarınıza sakız yaptığınız “Menfaatleri var da olmayınca küstüler” deyişini alın, başkaca uygun bir yerde kullanırsınız. Zira, buna artık beşikteki çocuklar bile gülüyorlar. Birilerinin anlaşılmasını istediği şekilde olayların yorumlanması devri artık geride kaldı. Biraz okuyun, biraz inceleyin biraz da düşünün. Her bir şey çok net görünecektir.
Bu duygularla tüm arkadaşlarımın, sevdiklerimin, okurlarımın, Yerel Güç ailesinin ve görmek isteyip de göremediğim gönül sızımın bayramını tebrik eder, hepinize saygı ve sevgilerimi sunarım.
Ne mi olacak? Bekleyip Görceğiz!