Akşama doğru açıklanan rakamlara göre madende kaybettiğimiz can sayısı 205. Ama bizim kişisel görüşmelerde elimize ulaşan can kaybı sayısının ise 700'den fazla olduğu yönünde. Çok can acıtıcı, yürek paralayıcı. Sayılar değil bu hisse kapılmamıza neden olan çünkü 200 de olsa 700 de olsa 1.300 de olsa söz konusu olan “can”'dır rakamlar değil. Asıl dehşete düşüren yaşanan sorumsuzluk silsilesi ve insanı kahredense yaşananlardan sonra başta Başbakan Erdoğan olmak üzere yetkililerin duyarsızlığı ve olağan gören ifadeleri.
Bakan Taner Yıldız gelişmiş ülkelerdeki meslektaşlarının yapacak olduğu olgunluğu ve onurlu davranışı gösterip “ben bu işi beceremedim, sorumluluk bana aittir, istifa ediyorum…” istifa edeceğine “zaman aleyhimize işliyor...” , “Başbakan'ımızın talimatıyla şimdilik ayrıntılı açıklama yapamayacağım…” şeklinde zaman kazandırıcı açıklamalarda bulundu. İstifa mı? Aklının ucundan bile geçmediğine eminim.
Başbakan Erdoğan'ın ise “Bunlar olağan şeyler…” tarzındaki ifadeleri halkın tabanının hayranlık duyduğu bir Başbakan'a hiç mi hiç yakışmadı.
Peki Soma'da neler oldu? Bugüne nasıl gelindi?
Soma'da geçtiğimiz senelerde meydana gelen madenci ölümleri dikkat çekmişti. Yapılan incelemelerde maalesef ne sağlıklı bir sonuç alınabildi ne de madenci ölümlerine kalıcı çareler bulunabildi. Soma'da meydana gelen sıkıntıya dikkat çeken Manisa Milletvekili Özgür Özel'in girişimiyle 29 Nisan 2014 günü CHP “Soma için araştırma kurulması” önergesi Meclis'e getirdi. Bu önerge MHP ve BDP'nin desteğine rağmen AKP'li vekillerin oylarıyla reddedildi.
Kısa süre önce de müfettiş incelemesinden geçen maden her nasılsa müfettişlerin denetiminden başarı ile (!) geçmiş.
Soma Holding 'in sahibi Alp Gürkan'ın 2012 yılında Hürriyet gazetesine verdiği röportajda adeta gururla (!) “TKİ'nin tonunu 130-140 dolara mal ettiği kömürü 23,80 dolara mal ettiği”nden bahsetmişti. Ne ticari zekâ değil mi? Peki nasıl oluyor da 6-7 kat maliyet farkı oluyor.
Konuyla ilgili olarak uzmanlar madende gelişmiş ülkelerde kullanılmayan ve yönetmeliğe uygun olmayan yağlı tip trafo kullanıldığı, elektrik kablolarının ise yanmaz kablo olması gerekirken buna uyulmadığından bahsediliyor.Yine giriş-çıkış kartlarının varlığına rağmen madendeki işçi sayısının açıklanmaması da yasadışı ve sigortasız işçi çalıştırıldığı iddiasını güçlendirmekte.
Gerçi Alp Gürkan'ın facia ile ilgili açıklamalarına bakılırsa her şey yasalara uygun, kontroller eksiksiz yapılmış, malzemeler kaliteli, kısaca sütte leke var kendilerinde yok(!) İyi de “facianın sorumlusu kim, neden bu facia yaşandı?” sorusuna verdiği cevap aynen şu “Hayır, epey bir zaman gerekir. Yangın temizlenecek. Hayli bir zaman ister. Şu an tam gerekçe bilinmiyor. Müsaade edin şu an bakanlarla beraberiz yanımda bekliyorlar…”!!! Ne güzel değil mi? Sayın Bakanlar açılacak soruşturma dosyasında şüpheli sıfatına en yakın kişi olan holding patronu ile toplantı halindeler? Ne diyeyim, yoruma gerek var mı?
Tarihimizin en büyük facialarından birinin yaşandığı Soma kömür madeninde ihmaller zinciri çoook uzamıştır. Masum ve sadece ekmeğinin derdindeki insanların kanı 29 Nisandaki önergeye hayır diyen AKP'li vekillerin de, madende yeterli inceleme yapmayan müfettişlerin de, varsa onları yönlendiren bürokratların da, kayıp can sayısını açıklamaya bile cesareti olmayan bakan Taner Yıldız'ın da, şirketin tepesinde bulunanların da ellerine bulaşmıştır. Ama unutulmasın kömür karası güzel bir banyo ile temizlenir de sorumluların ellerindeki kan lekesi çok kolay çıkartılamaz. Kimler ne kadar onurlu davranıp sorumluluğu üzerine alacak bekleyip göreceğiz demek isterdim ama maalesef siyasi anlayışlarda bu onurlu davranışa pek rastlamadığımız için sanırım yine göremeyeceğiz.
Bu faciada ne masum kömür işçilerinin ne de zavallı kara elmasın hiç mi hiç suçu yoktur. Tek suçlu ne geçmişte ne bugün gereğini yapmayan kararan vicdanlar ve kararan onurlardır.