Komşudaydım

             Bu yazımda yurt dışı gezimde edindiğim izlenimleri sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
             Uzun süre önce planladığım Yunan adaları gemi turuna İzmir limanından başladık. Kızımın “yüzen otel” dediği ETS Tur’a ait Aegean Paradise cruise gemisi ile gerçekleştirdiğimiz turda dünyaca ünlü adalardan Santorini, Mykonos ile Yunanistan’ın başkenti Atina’ya uğradık. Gezdiğimiz her yer ayrı bir yazıya konu olacak kadar izler bıraktı. Özellikle iki ülke insanı arasındaki benzerlik, yakınlık, sıcaklık ve samimiyet beni çok derinden etkiledi. Gezinin genel olarak bıraktığı bir başka izlenim ise yeryüzü cenneti ülkemizin turizme bakışının ne kadar yeterli, daha doğrusu ne kadar yetersiz olduğuydu.
             Gezimin ayrıntılarından önce özellikle değinmek istediğim bir konu da gemide gördüğümüz hizmet ve yaklaşımlar. Uzun yıllardır yazdığım köşe yazılarımda reklam olarak yorumlanabilecek isim ve markalara yer vermemeye özen gösterdim. Ancak sıra dışı ve yüksek memnuniyet hissettiğim bazı durumlarda isim ve marka vermekten de çekinmedim. Bu yüzden yaşadığım memnuniyetin muhatabı ETS Tur ve Aegean Paradise gemisinden bahsetmekten bir rahatsızlık duymuyorum. Gemi mürettebatı içinde özellikle resepsiyon sorumlusu Muzaffer Öz’ün tam bir beyefendiye yakışır ilgisi, güler yüzlülüğü ve sorunları anında ve kibarca çözüşü çok hoşuma gitti. Tüm ekibin güler yüzlü ve ilgili olması geziyi huzurlu geçirmemizi sağladı. Bir başka dikkat çeken konu da servis hizmetlerinde görevli Endonezyalı çalışanlardı. Her an saygılı, güler yüzlü çalışanların bu sevimli hali yemek salonundaki kahvaltı ve yemeklere ayrı bir lezzet kattı. Tüm gezi boyunca neredeyse kusursuzluk hakimken sadece mutfak şefinin dikkat çekici agresif tavırları bu tabloya uyum sağlamıyordu. Yönetici vasıfları arasında disiplini sağlama mutlaka olması gereken bir nitelik olsa da bunu yolculara hissettirmeden yapsa daha iyi olurdu diye düşünüyorum ama kadı kızında bile daha fazlası bulunan bu küçücük ayrıntıyı da nazar boncuğu olarak kayıtlara geçiyorum.
          Neyse biz gezimize dönelim. Gittiğimiz tüm yerlerde karşılaştığımız ilgiden memnun kaldık. Hatta kimi Yunan esnafı önce bizi farklı ülke vatandaşı zannetse de “Türk” olduğumuzu söylediğimizde yüzlerinde ayı bir heyecan ve ayrı bir mutluluk oluyordu.  Bizi kimisi Rus’a kimisi Fransız’a benzetse de Türk olduğumuzu öğrenince ilk sordukları soru nereli olduğumuzdu. “İzmir” cevabı onlar için ayrı bir heyecan oluşturuyordu. Nasıl olmasın ki atalarımız yüzyıllarca birlikte yaşamışlar. Yemeklerimiz, davranışlarımız, müziklerimiz hatta dış görünüşlerimiz bir birbirine o kadar benziyor ve geçen yüzyıllar birleri o kadar birbirine kaynaştırmış ki Yunanistan’da “hiç mi hiç yabancılık çekmedik”.  Santorini de Ege izlerini görsek de Mykonos’da ise sanki Bodrum’da geziyor gibiydik. Hele Atina İzmirli için hiç de yabancılık çekmeyeceği bir yer. Özellikle Atina’da taksicilerin müşteri kapma telaşı, birbirleriyle el kol işaretleriyle atışmaları, esnafın yaklaşımı, Kemeraltı’nda olduğunuz izlenimi veren çarşıları çok bildik unsurlardı. Yunanca levha ve yazılar ile anadilinde konuşan insanlar da olmasa ülke dışına çıktığınızı bile unutabilirsiniz.
             Bu kısa gezi bize gösterdi ki “komşu” dediğimiz Yunanistan gerçekten bizim için bir komşu gibi. Aynı havayı teneffüs eden, birbirine bu kadar benzeyen, halklar arasında hiçbir sorun olmadığı apaçık görülen bu manzaraya rağmen siyasilerin dayatmaya çalıştığı Türk-Yunan çekişmesine anlam vermek mümkün değil. Siyasilerin çeşitli amaçlarla uygulamaya çalıştığı suni gerginlik umarım gerçek halkların kardeşliği olmasa bile komşuluğu ile umarım zaman içinde ortadan kaldırılacaktır.
          Dedim ya gezilen yerlerin her biri ayrı biri yazı konusu olacak izlenimle dolu. Her bir yer için ayrı yazı yazmayacağım ama gezinin diğer ayrıntılarını bir sonraki yazımda sizlerle paylaşmak istiyorum, yazının devamında görüşmek dileğiyle…
{ "vars": { "account": "G-Z2YJHG8WBW" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }