İlham Aliyev'in kendi eşini başkan 1. yardımcısı olarak görevlendirmesi çok konuşuluyor ve Türkiye'deki muhalefet yada
iktidar tarafından olumsuz bir örnek olarak ele alınıyor. Fakat bu mesele özde değil görüntüde tartışıldığı için hiç bir işe yaramıyor. Kahve sohbetini aşıp bize yeni bir kapı aralamıyor.
Konu "demokrasi" denilen saçmalıklar silsilesi açısından ele alındıkça olumlu sonuca ve karara varılması da haliyle imkansız hale geliyor.
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Aliyev'in kendi eşini karar mekanizmasında görevlendirmesinde Türk Devlet geleneği ve töresi açısından hiç bir sorun yoktur.
Türk milletini günümüze taşıyan başarılı ve bereketli yönetim biçimi Türk töresine göre durum aynen şöyledir.
''Türk Töresinde büyük hedefleri gerçekleştirmek için Kağan’ın yapması gereken en önemli şey, töreye bağlı kalması ve yönetirken alınması gereken önemli kararları Toy, Kengeş, Kurultay denilen kurula danışmasıdır. Bu karar alma meclisinin onayı olmadan Kağanın herhangi bir önemli konuda karar vermesi, uygulamaya koyması olanaksızdır. Esasen böyle bir durum, doğru karar olsa bile daha baştan töreye aykırıdır. Öte yandan Kağan’ın töreden ayrıldığına hüküm vermesi halinde TOY VE KENGEŞ’İN KAĞAN’I AZLETME YETKİSİNE KARŞILIK, KAĞANIN KENGEŞ’İ FESHETME YETKİSİ KESİNLİKLE YOKTUR. Toy yani kengeş meclisi, Kağan, Katun (Kağan'ın eşi ve kadınların temsilcisi), Boy beyleri (her boyun lideri), kağanın görevlendirdiği yöneticiler, halkın kanaat önderleri ve zaman zaman da bağlı devletlerin yöneticilerinden oluşurdu. Bunlara Toygun denilirdi.''
Türk milletinin yazılı olmayan anayasası tarih boyunca varlığını sürdürmüştür. Millet töreye bağlı kalmalıdır. Devlet kurulmadan önce, tıpkı İstiklal Mücadelemizde olduğu gibi önce töreye uygun mecis yani Toy kurulur. Sonra yapılması gereken savaş yapılır. Zafer kazanılır ve Devlet ilan edilir. Daha sonra da Toy, Devlet başkanını yani Kağan'ı seçer görevlendirir. Kağan da kendine görev Toy'a gerekirse eşi ve ve diğer üyeleri yine Toy onayını alarak davet eder.
Peki Aliyev örneğinde tartışmamız gereken nedir ?
Bence meclisin yani Toy'un oluşumu ve yetkisi konusu buradaki temel sorundur. Toy kararı alınmadan atılan adımlar bizi günümüzdeki demokrasi nimeti! denilen seçim ve sandık tapınmasına kadar götürmektedir. Oysa Türk töresindeki Toy oluşumu ve yetkisi, günümüzdeki seçim ve sandık denkleminden çok daha gelişmiş bir yönetim biçimidir. Zira Türk töresinde halkın Toy vasıtası ile yönetimde temsili ve yönetime müdahalesi bu güne göre çok daha pratik ve etkilidir.
Çünkü Türk Töresinde Toy, siyasi parti başkanlarının masa başında kendi delege listesini ya da vekil listesini belirlemesine ve bir menü gibi halkın oy çokluğu ile seçmesi için sandık konularak değil, tam aksine halkın doğal yaşantısı içindeki liyakat sistemine göre belirlenir.
Zira Türk Töresi, Toy'un yapısı gereği halkın dinamik olarak yönetimi kontrol etmesini esas alan bir sistemdir. Bu da alınan kararın önemine ve zamanına göre herhangi bir süre ve yetki verilmesini kabul etmez! Alınacak karar milletin ve törenin bekası için önem taşıyorsa Türk Töresine göre Toy, her an müdahalede bulunur ve nihai kararı verir.
Oysa günümüzde olduğu gibi belirli aralıklarla oy çokluğunu esas alan görevlendirme biçimi, belirli bir zamanda dokunulmazlık içeren bir yetki teslimini getirdiği için, esasen bu süre zarfında alınan önemli kararlarda halkın etkisini en aza indirmektedir.
Bu nedenle sizleri bir an olsun "demokrasi kayığından" inip Türk Töresinin asırlara meydan okuyan okyanusunda yüzmeye davet ediyorum.
Eminim unutmuş olduğumuz bu kadim pencere bizlere çok farklı sonuçlara ve çözümlere götürecektir.
Aliyev'in eşinin başkanlık divanında görevlendirilmesini ve ülkemizdeki başkanlık sistemi tartışmalarını bir de bu pencereden bakın derim..