Hiçbirşey sanıldığı gibi değildir

İnsan egosuyla yaşamını sürdürebilme başarısını gösteririr. Her şeyde olduğu gibi egomuzu da belli seviyede (orta yolda) tutmak kişisel ve toplumsal mutluğumuz için oldukça gerekli bir durumdur.
Egoizmin pençesinde kıvranan birey kendine ve çevresine huzursuzluk üretmekten başka bir işe yaramaz.
Normal sandığımız bireylerde bile karşı tarafı ötekileştirme, beğenmeme, önkabul ve yargısız infaz gibi duygusal travmaları görmek çokta yabancı olunmayan bir durum haline gelmiş bulunmakta.
Ahlak; önce karşındakini önemsemek ve sevmek, yalan söylememek, iftira atmamak, fiziksel şiddet uygulamamak, dedikodu yapmamak v.b. kuralların yerine getirilmesiyle kişinin ve toplumun huzura kavuşabileceğini formüle etmiştir. Ne yazık ki pratikte böyle bir davranış biçimini geliştiren bireyleri görmediğimizden, huzursuz bir toplumun ortasında hem kendimize hem de çevremize amiyane tabirle kan kusturmaktayız.
Oysa olayları ve bireyleri görünenin ötesine derinliğine, sabır çerçevesinde değerlendirebilsek her şey çok daha kolay olacak.
Burada yaşanmış bir olaydan aklımda kalanları sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Etrafı tarafından sevilip sayılan bir Bilge şehrin merkezi camilerinden birine namaz kılmaya gider. Tabi onu gören cami cemaati saygı ve hürmette kusur etmeyerek ona gerekli nezaketi gösterirler. Namaz vakti gelir, ezan okunur ve cemaat camiye girer. Namaz kılınır.  Cami çıkışında Bilge cemaatten bir kişiyle konuşur. O kişiye saygı ve hürmet gösterir. Bunu gören cemaatten başka bir zat bilgenin kişiyle konuşmasını bitirip kişinin yanından ayrılmasıyla birlikte; heyecanlı ve birazda kızgın bir vaziyette bilgenin yanına yaklaşır.
-Hocam sen ne yapıyorsun?
Bilge şaşkınlıkla,
-Hayrola üstat, diye cevap verir.
-Hocam biraz önce saygı ve hürmet göstererek konuştuğunuz o kişi abdestsiz namaz kılan ahlaksız biridir, der.
Hoca, olamaz o zat öyle bir şey yapmaz dediyse de, adamı bir türlü ikna edemez. Adam söylediğinde ısrar ederek,
-Tamam, o zaman Hocam bir sonraki namaz vaktinde camiye ezandan biraz önce gel. Ben sana o kişinin abdestsiz nasıl namaz kıldığını göstereceğim. Madem sen bana inanmıyorsun, gelirsen o adamın nasıl önce tuvalete girip sonra da abdest almadan camiye girip namaz kıldığını göreceksin, der.
Bunun üzerine bir sonraki namaz vaktinde geleceğini söyleyen Bilge adamdan ayrılır, fakat hala bu olaya inanamamaktan kendini alıkoyamaz.
Neyse Bilge bir sonraki namaz vaktinden önce camiye geldiğinde kendisine abdestsiz namaz kıldığını söyleyen kişi ile birlikte malum şahsiyeti beklemeye başlarlar. Biraz sonra belirtilen şahıs kapıda gözükür. Gerçekten de denildiği gibi önce tuvalete yönelir. Sonra tuvaletten çıkar, abdest almak için şadırvana uğramadan doğruca camiden içeri girer.
Bilge, şaşkınlık ve hayret içerisinde ne yapacağını bilemez halde çareyi camiye girmek için kapıya yönelmekte bulurken, bu olayı söyleyen şahıs sanki,
-Gördün mü hocam?
dercesine bir yüz ifadesiyle Bilgenin peşinden camiye yönelir.
            Bizim Bilge kıldığı namazın şevkine varamadan, şaşkınlığını üzerinden atamamış bir vaziyette namaz bitiminde doğruca abdestsiz şahsın yanına gider,
-Yahu demişlerdi de inanmamıştım, fakat namazdan önce gözlerimle gördüm.
-Neyi gördün hocam?
-Abdestsiz namaz kıldığını.
Adam söylenenin sebebini anlamış bir vaziyette, Bilgeye şöyle söyler:
-Hocam göbeğimin altında bir kan çıbanı çıktı. Bundan dolayı evden abdestimi alıp çıbanıma da pansuman yapıp öyle çıkıyorum, ama camiye gelesiye kadar içime vesvese düşüyor. Acaba abdestim bozulmuş mudur diye. İşte bundan dolayı camiye girmeden tuvalette çıbanıma bakıyor, abdestimin bozulmadığını gördükten sonra camiye girip namazımı kılıyorum, der.”
Dinlemeden, anlamadan, olayları ve kişileri derinliğine değerlendirmeden karar vermek pek çok zaman yanıldığımızı bir şamar gibi yüzümüzde hissederiz.
Çok düşünüp, az konuşanlardan olabilmek dileğiyle…
{ "vars": { "account": "G-Z2YJHG8WBW" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }