Her zaman söylerim: “Her çıkışın bir inişi vardır.” Ünlü düşünür Mevlana’nın şu sözü bunu çok güzel anlatır: “Yükselirken kırarak çıkarsan, inerken tutunacak dal bulamazsın. Ey can kimseyi kırma sözden ağırı yoktur. Beden çok yükü kaldırır ama gönül her sözü kaldıramaz” Seçim öncesi her türlü usulsüzlüğü yapıldı. Cumhurbaşkanı ettiği yemini unutarak bir parti başkanı gibi alanlara çıktı, "Diyarbakır'da sahte müftü, Eskişehir'de eşcinsel aday göstermiyoruz” deyip o kişilere saygısızlık etti. Tarafsız olması gerekirken muhalefet liderlerine hakaretler yağdırdı. Dini, kutsal kitabımızı, camileri, din görevlilerini politikaya alet ettiler. Basına, adalet görevlilerine aba altından sopa gösterdiler. Ancak halk yemedi, uyandı, gereken dersi verdi.
Pazar günü halk seçimini yaptı. İktidara “Artık yeter, dur” dedi. Emniyet güçleri, askerler, basın, yargıç ve savcılar üzerlerindeki baskı kalktığı için derin bir oh çekti. Bundan böyle artık herkes rahatça konuşabilecek, rahatça eleştirebilecek. Savcılar görevini baskı altında kalmadan yapacak, yargıçlar da korkmadan karar verebilecek. Kısaca ülkeye demokrasi gelecek.
Peki, bundan sonra ne olacak? Tabi önce hükümet kurma görevi doğal olarak AKP’ye verilecek. Eğer güvenoyu alacak bir hükümet kuramazsa, görev 2. en yüksek oyu alan parti başkanına geçecek. CHP ve HDP, AKP ile koalisyon yapmayacağını açıkladı. MHP lideri ise “Ya MHP’siz koalisyon, ya da erken seçim” dedi. Bahçeli’nin açıklaması AKP’nin ve Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürer. İkisi de pusuda bekliyor. Eğer üç muhalefet partisi hükümet kuramazsa “Biz demiştik, bunlar koyun bile güdemez. İşte hükümet kurmayı bile beceremediler.” demezler mi? İlk amaca ulaşıldı. AKP hegemonyası bitti, yeniden geri dönmek yerine birazcık hoşgörü ile AKP’siz bir koalisyon hükümeti kurulamaz mı?
Şimdi bana denecek: “Hoca sen bu PKK’ya karşı değil miydin?” Evet, yine karşıyım. Yaptığı eylemlere karşıyım. Ancak ülkeye barış gelmesine de yanayım. Burada herkes üzerine düşen görevi yapmalı. Demirtaş, seçim sürecince sergilediği tutumunu sürdürmeli. İktidar ortağı olursa Türkiye’nin partisi olduğunu unutmamalı. Özerklikten kesin olarak vazgeçtiğini açıklamalı. Apo’nun salıverilmesini şart olarak öne sürmemeli. PKK’nın kesinlikle silah bırakmasını sağlamalı. Ve kendisi de hükümette olacağı için bölgesinin kalkınmasına çaba göstermeli. Etnikçilik kalkmalı. Kürt Türk’e, Türk Kürt’e saygı göstermeli. Bu hem ekonomiyi güçlendirir, hem de kardeş kavgasını sona erdirir. Biz Kürt halkına değil, PKK’nın yaptıklarına karşıyız. Sanırım bu koşullarla hükümet ortaklığına Sayın Bahçeli de karşı çıkmaz.
Seçim sonrası yandaş TV’lerde görüldü. MHP ve HDP’ye paslar atıldı. Uyarılar başladı. Neymiş, “HDP bundan sonra çözüm sürecinin filmini çeker.”miş. Çözüm süreci mecliste görüşülmeli. Kapalı kapılar altında değil, Yalçın Efendi. Neymiş, “AKP’siz bir hükümet olmaz”mış. Kendinizi vazgeçilmez mi sanıyorsunuz? Neymiş, “Avrupa İslam çöktü diye başlık atmış, sevinmeliymişiz” Şunu açıkça belirteyim, İslam çökmedi, İslam’ı kullananlar bu seçimde dersini aldı. Arınç dün TV’ye çıkıp “Üç parti AKP’ye karşı ittifak yaptı” dedi. Ey Arınç bunun yerine “8 Haziranda açıklama yapacağım” sözünü tut, parsel parsel olayını açıkla. Yine Arınç’a göre HDP, CHP oyları ile barajı aşmış. Komik olma Sayın Arınç, tablo ortada. Doğuda kaybettiğin % 30 oy hangi partiye gitti? Bunu bir kez kendinize sordun mu?
Yandaş bir TV’de yandaş bir zat “Bakın önceki seçimler dürüstmüş, istedikleri sonuç çıktı, bize iftira attılar” dedi. Peki, seçim öncesi ve gününde yapılanlar neydi? Yurt dışında seçim odasının kilidinin yedekleri neden yapıldı? Plakasız arabalar neyin nesiydi? 2. kez oy kullanmaya izin vermeyen sandık başkanı neden dövüldü? Yurt dışında imam neden başkasının yerine oy kullanmaya çalıştı. Kediler bir yıl bekledi de sayım sırasında mı trafoya girdiler? Bırakın yalanları. Bu seçim hile olmadıysa partilerin ve sivil toplum örgütlerinin sandığa sahip çıkması ile yapılamadı. Daha önceki seçimlerde yaptıklarınızı bu kez yapamadınız.
Başka bir dönemde olsa CHP veya MHP, AKP ile koalisyon hükümeti kurabilirdi. Bunun örneğini geçmişte çok gördük(1973’te CHP-MSP, 1991’de DYP-SHP, 1999’da DSP-MHP-ANAP koalisyonları) Ancak bugün muhalefetteki üç parti AKP ile koalisyon kurmaya yanaşmıyorsa bunun en büyük nedeni tek parti dönemindeki tutumu ve Erdoğan’ın yaptıklarıdır.
Şimdi AKP’yi bir telaş ve korku sardı. Meşhur Fuat Avni’ye göre başbakanlıkta evrak imha işine başlamışlar. Evrak yakanlar, kendilerini yakarlar. Tüm konuşmalar CD’lere, alınmıştır. Hiçbir şekilde kurtuluşunuz yok. Hepinizin yargılandığı günlere de sıra gelecek. Ha suçlu değilseniz, aklanırsanız “Biz hata etmişiz sizi suçlamakla” der, özür dileriz. Merak etmeyin savcı ve yargıçlar kindaş veya yandaş olmayacak, hukuk neyse onun doğrultusunda adil yargılama yapılacak. Biz sizin yaptıklarınızı yapmayacağız.
Son sözüm muhalefet partilerine. Lütfen bu ülkenin geleceği için, kalkınması için, yine eski diktatörlük günlerini yaşamamak için bir araya gelmeyi deneyin. Yukarıda açıkladığım şekilde vatana, millete hayırlı işler yapın. Sizden bunu bekliyoruz. Saygılarımla, hoşça kalın.