Konu ile pek ilgisi olmasa da hemen bir paragraf bir önemli konuya değinip esas konumuza geçeceğim.
Camilerimizdeki dünkü Cuma Hutbesi, sanırım Türkiye genelindeki camilerde aynen okundu. İnşallah Başbakan Erdoğan’ın da Cuma Namazı için gittiği camide de aynen okunmuştur. Zira sadece biz sade vatandaşların değil, devlet ve hükümet adamlarımızın da duymasında fevkalâde önem arz eden bir konu idi. “Kardeşlik – Ötekileştirmeme“
Şimdi esas yazımıza geçebiliriz. Emekli Savcı Gültekin Avcı’yı gerek gazete okuyucusu olarak, gerekse televizyonlardan tanımayanımız yoktur. Objektifliği de öyle. Onun çok önemli bir yazısını kısaltarak siz saygıdeğer okurlarımla paylaşmak istiyorum.
“Keşke şehitlerin gelmemesi çözüm sürecinin bir getirisi olsaydı. Ve keşke şehitlerin gelmemesinin bedeli Güneydoğu’yu PKK’ya terk etmek ve teslim etmek olmasaydı.”
Bölgede PKK sempatizanı olmayan boynu bükük vatandaşlar (hepsi Kürt değil), çözüm süreci diye bir vetirenin hiç olmadığını, varsa da çoktan bittiğini söylüyorlar. Öyle ya… “PKK ve KCK’nın bölgedeki örgütsel hâkimiyet faaliyetlerinin serbest kılarsanız. KCK’nın egemenlik hakkının gereği olarak halktan aldıkları ‘vergi‘ye ses çıkarmazsanız…
İç savaş başlayınca asker ve polis direnirse onları şöyle vuracasınız diye silahlı eğitim verenlere ve halka silâh dağıtanlara ses çıkarmazsanız…
Askere ve polise “size silahlı saldırı yapılmadıkça dokunmayacaksınız (başka her türlü alçaklığı yapanlara benim askerim ve polisim şamar oğlanı mı ki; tahammülü emrediyorsun? R. G.) emri verip onları kışlalarına hapsederseniz…
PKK halka ve milis güçlerine (PKK’nın bir nevi jandarma yapılanması) 20 bin Kalaşnikof dağıtırken, ses çıkarmazsanız…
PKK’nın İl Toplantılarında örgüte “artık yirmi yıl savaşabiliriz… Başbakan demek Kürdistan demektir.” dedirtiyorsa…
Bilginiz dâhilinde olmasına rağmen, Eylül başı itibariyle Şırnak’ta bin 400, Cizre’de bin 500 Beytüşşebap’ta 600-700, Hakkâri’de bin 500, Yüksekova’da 3 bin dolaylarındaki aktif PKK milisini sadece seyrediyorsanız…
Şehit cenazesi elbette gelmez…
Suriye’deki PKK militanı gençler evlerine döndüklerinde oranın KCK yapısına bağlı olarak çalışacaklar ve bahar aylarında örgüte katılım fazla olsun diye gençleri daha çok örgüte angaje edecekler. Seçim masrafı adı altında tüm esnaflardan kışın ortasında bile para toplamaya başladılar.
Örgütün yeni talimatlarına göre, daha çok ses getiren batı bölgelerine kaydırılacakmış. Özellikle Yerel Seçim sürecinde yoğun gösteri eylemleri bekleniyor.
İlkbahar aylarından itibaren silâhların tüm evlere dağıtımı sağlanacak. Yaz aylarında silâh dağıtımı yapılmayan hiçbir ev kalmayacak. Ve her ailede eli silâh tutan sayısına göre birden fazla silâh bulunması öngörülüyor.
Örgütün halkı; yüzde 90 oranlarında yanlarına çekmeyi başardığı ve halkın patlama noktasında olduğu söyleniyor.
Devletin bölgedeki KCK/PKK otoritesini serbest bırakması ve PKK’nın halka çökmesi sebebiyle, devlet yanlılarının yüzde 10’u geçmediği ifadesi beni oldukça ürpertti.
Bölgedeki, tüm il ve ilçelere yerleşimini tamamlayan PKK halkı ayladır tazyik etmesi, halkın kaçınılmaz kaderini de ortaya koyuyor.
Nitekim korucuların; yüzde 85 civarında PKK’ya kaydığını da konuyla ilgili son yazımda belirtmiştim.
Bu korucuların, devletin kendilerine verdiği silâh ve mühimmatı, beklenen iç savaşta ( iç savaşa gerek kalırsa ) asker ve polisimize karşı kullanacağı öngörülüyor.
PKK’nın amacı; fazla kan akıtmadan, devletimizi fiili durumla (halk tabanı) karşı karşıya bırakarak işi bitirmek.
Zira bölgedeki, terör faaliyetini ve teröristleri sadece seyretme durumunda kalan, asker ve polis mücadele azmini kaybetmiş, morali bitmiş/bıkmış durumda.
KCK/PKK il sorumlularının toplantılardaki kayda değer bir ifadesi ise; hükümetin 17 Aralık’tan itibaren cemaati; paralel devlet ve çete iddiasıyla hedefe koyması, HSYK ve yargı kargaşasının örgüte inanılmaz bir manevra ve hazırlık alanı sağladığı söylemleri. Belli ki artık “Kürdistan’a“ iki var.
Birinci süreç; yerel seçimler.
İkinci ve nihai süreç ise milletvekili seçimlerine kadarki süreç.
Zira milletvekili seçimlerine kadar Kürdistan’ı kurmalıyız ifadesi hemen her KCK il toplantısının klâsikleşmiş ifadesi.”
Yazarın dedikleri özetle böyle. Derin bir hüzne kapılmamak imkânsız öğrendiklerimiz karşısında. Bilmem siz ne düşünürsünüz saygıdeğer okurlarım.