GÜNDEM

HEDEFİMİZ İKTİDARA KAYBETTİRMEK !

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Egede Sonsöz Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ender Aldanmaz'ın sorularını yanıtladı.

İlçe kongreleri kapsamında İzmir'e gelen Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Mayıs seçimlerinin ardından siyasette yaşanan değişim tartışmaları ve yerel seçimlerde ittifak konusu ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Genel Başkan Uysal, partisinin yerel seçim için aldığı 81 ilde aday çıkarma kararına bir parantez açıyor ve ittifak meselelerine yeşil ışık yakıyor. O parantez içine ise AK Parti iktidarına seçim kaybettirecek hamleler yapmayı yerleştiriyor.

Uysal’ın açıklamaları İYİ Parti’nin, DEVA Partisi’nin, Gelecek-Saadet İttifakı’nın aksine yerel seçimde özellikle büyükşehirlerde CHP ile ittifak yapmaya oldukça sıcak baktığı şeklinde yorumlanabilir.

Yerel seçim strateji ise net; İktidara kaybettirmek ve hatta iktidarın elindeki belediyeleri kazanmak ve bunun için ittifak yapmaktan kaçınmamak.

Uysal seçime 5 ay gibi bir süre kala henüz partiler arasında bu doğrultuda görüşmeler olmadığının da altını çiziyor.

STRATEJİK VE TAKTİKSEL HATALARIMIZ OLDUĞU ORTADA

-Mayıs seçimlerine giden süreçte sizce temel hata neydi?

Türkiye normal bir rekabet ikliminde bu seçimleri yapmadı. Hepimizin ortak bilinci ve kabulü bu. Hakemi yenmek gibi bir mecburiyetimiz de var. Sonuca bakınca bütün yalan, iftira, kamu gücü, pek çok manipülatif işler, montaj videolar, tüm bunlara rağmen başarılabilecek bir iklim vardı. Çok net olarak keyfi rejim diye tarif ettiğimiz cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine milletimizin itirazı var. Yüzde 60’ların üzerine çıkmış bu itirazı hem cumhurbaşkanlığı hem milletvekili seçimlerinde ete, kemiğe büründürüp sandığa yansıtabilmek hedefti. İktidarın kara propagandasına karşı çok daha güçlü bir propaganda yürütmek lazımdı. Hem genel seçim hem cumhrubaşkanlığı seçimleri ile ilgili stratejik ve taktiksel hatalarımız olduğu ortada… Bunları değerlendirirken meselemiz suçlu aramak değil. Ülkem adına üzgünüm. Bir tarihi fırsatı ülkemizin kaçırdığı kanaatindeyim. Bu tarihi eşikte eğer ittifakımız kazanabilseydi cumhuriyetimizin 100’üncü yılında demokratik sistem içinde iktidarı değiştirme kabiliyetini gösterecektik. Ülke potansiyelinin açığa çıkarabileceği, yeni güç merkezlerinin yükseldiği bir dönemde Türkiye önemli bir sıçrama hamlesi yapabilirdi. Her parti kendi cephesinden değerlendirme yapıyor. Şahıslar temelinde bir değelendirme yapmak istemezdim.

HİÇ BEKLEMEDİĞİMİZ BİR SONUÇ ÇIKTI

-Seçim sonucu açıklandığında ne hissetiniz?

İnsan o sıcak atmosferde karmaşık duygular hissediyor. Seçim sürecinde ateş çemberi içerisinden geçtik. Kolay da değildi. 50+1 dengesi, 2017’de değişen ittifaklar siyaseti, çok bilinmezli denklem içinde hem cumhurbaşkanlığı hem parlamento seçimlerinde hiç beklemediğimiz bir sonuç çıktı. Parlamento seçiminde de çok önemli stratejik hatalarımız oldu. Çok rahatlıkla parlamentonun çoğunluğunun ele geçirilebileceği bir birikim vardı. Üzgünüz, milletimiz adına üzgünümüz. Düşüncelerimizi rakamlarla ölçmeyiz. Hak, hakikat bellidir. İnsanlar başka bir psikoz içinde galeyana gelip farklı bir yere de savrulabilir. Karşı ittifaka oy veren insanlarımızı da anlamaya çalışıyorum ama bugün keyfi rejimin attığı adımların, yanlış politikaların bedelini 85 milyon ödüyor. Milyonlar enflasyon altında inim inim inliyor. Bu neyin sebebi? Akıl almaz biçimde bir gece uyanıp tez uyduran bir kişinin yaptıklarının sebebi… Alınan kararlar demokratik sürece tabi tutulmadığı için de bedeli vatandaş ödüyor. Bu yapılan yanlışların bedelini yanlış yapanlar mı ödeyecek, yoksa onların dışında 85 milyon mu ödeyecek? Bu seçimde bu tercih edildi. Bu ülkenin kaynakları, uzun süredir sistematik bir yağmaya tutuluyor. Kravatlı bir soygun var. Bütçesi, imkanları, toprakları yağmalanıyor. Milyonlarca insanımız pek çok kentte ne ev sahibi olabilir ne kira ödeyebilir halde… Buralardan bile baksak çıkan sonucun mahiyetini görebiliriz ama bir takım argümanlarla vatandaşımız yanlışla yönlendirildi. Yoksulluğa mahkum edilen kitleler o istikamette kararını vermiş oldu. Milli güvenlik açısından da baksak pek çok riske açık hale getirilmiş vaziyetteyiz… Dış politika tercihleri sebebiyle sadece Suriye politikasının ülkeye ödettiği bedele bakın.

BİRİLERİ İSTİYOR Kİ BU ATEŞ TÜRKİYE BAŞTA OLMAK ÜZERE BİR ÇOK ÜLKEYİ SARSIN

-Sıcak bir gündem olduğu için soruyorum. “Mehmetçik Gazze”ye söylemleri üzerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’in Gazze operasyonuyla ilgili olarak “Bundan sonra da bir gece ansızın gelebiliriz şiarıyla kendi çizdiğimiz yolda ilerlemeyi sürdüreceğiz. Bu millet yeni destanlar yazmaya hazırdır” ifadelerini kullanmıştı. Sizce Erdoğan’ın Gazze için askeri bir hamle yapma ihtimali var mı?

Kitlelere popülizm vermek adına bir takım sözler söylenebilir. Ortada bir reel politik var. Bölgenin şartları var. Birileri istiyor ki bu ateş Türkiye başta olmak üzere bir çok ülkeyi sarsın. Uzun yıllara dayalı bir şekilde enerji tüketecek bir süreç yaşansın isteniyor. Ancak Türkiye, bir imparatorluğun bakiyesidir ve 100 yıl öncesine kadar Kudüs’ü yönetmişiz. Türkiye’nin elbette burada söyleyecek sözü olmalı. Ama neresinden bakarsak bakın siyasi arka planlara, bölgesel ilişkilere, dış politikaya, ekonomik pozisyonumuza bakın. Ülkemiz her yandan açık vaziyette… Ortaya bir iddia koyuyorsanız, bunu ifa edecek bir gücünüzün olması lazım. Acı içindeyiz. Orada bir takım saldırıların, Filistin’in haklı mücadelesini Hamas saldırıları ile gölgeleyecek noktaya gelmesi bizi endişeye sevk eder. Çok bilinmeyenli bir süreç… Devlet dışı aktörlerin, örgütlerin, çeşitli istihabarat örgütlerinin hangi gerekçelerle, hangi saiklerle bu tür çatışmaların fitilini ateşlediğini değerlendirmek mümkün olmaz.

TÜRKİYE’NİN DEĞİŞİM DİNAMİKLERİNİN İKTİDAR DIŞINDA OLDUĞU KANAATİNDEYİM

-Genel seçimlerin ardından Türk siyasetinden bir değişim rüzgarı var. AK Parti iktidar olmasının ardından kabinede değişime gitti. Kurultay ile üst yönetimini değiştirdi. CHP’deki değişim tartışmalarını yakından takip ediyoruz. İYİ Parti yeni bir politik hat arayışı içinde… Yine Saadet Partisi ve Gelecek Partisi yerel seçim dahil olmak üzere çoğu konuda birlikte hareket ediyor. Bir kabuk değişimi yaşandığı görülüyor. Siyasetteki değişim rüzgarı hakkında ne düşünüyorusunuz?

Hızla değişen bir dünya ve Türkiye var. Siyaset statik değildir, buna uygun değişimler olur.Değişimi sadece insan aktörleri üzerinden kısmen okuyabiliriz ama anlamlandıramayız. İster istemez partilerde her seçim sonrası iç rekabetler oluşur. Her parti bunu yapar. Ancak sözü bitmiş bir iktidar var. Kişiliklerini hiçleştirmiş bir takım bakanlar atanıyor. Son AKP Genel Kurulları’na ve MYK’ya baksanız Erdoğan’a karşı farklı bir fikir ortaya koyabilecek, müstakil bir politik şahsiyet ortaya koyabilecek bir tane adam göremezsiniz. Bu işler su gibidir. Önüne set koysanız gücü yeterse üstünden aşar, yetmiyorsa etrafından dolanır geçer. Türkiye’nin değişim dinamiklerinin iktidar dışında olduğu kanaatindeyim. Türkiye değişimlere gebedir… 10 yıl içinde ülkemiz iş gücü piyasasının neredeyse 3’te 1’inin yeteneklerini tasfiye olacağı noktaya gidiyor.  Yapay zekadan tutalım bir çok şeye kadar ülke olarak hazır değiliz. Eğitim sistemimiz çökmüş durumda… 2-3 yıllık süreçte ekonomistim diyerek uydurduğu bir takım saçmalıklarla ülkeye ödettiği bedel ortada… Onbinlerce öğrenci daha yüksek puan almasına rağmen evlerini bırakamıyor, büyük üniversiteleri tercih edemez hale gelmiş durumdalar… Bunları gözardı edemeyiz.

-CHP’de de değişim tartışması var. Kurultay için ne dersiniz?

Artık konu CHP’nin delegelerinde, onlar değerlendirsinler.

-Partiniz de birçok yerde kadro revizyonuna gitti. İzmir il başkanlığında da bir değişim yaşandı. Bir kabuk değişimi sizde de olduğunu görüyoruz.

Kongreler yapıyoruz.Pek çok noktada yönetimleri güncellemeye kuvvetlendirmeye, daha da aktif hale getirmeye çalışıyoruz. İzmir’de de Ozan Demirbaş kardeşimiz il başkanlığını yürütüyor. İzmir’de her zamankinden daha fazla dışa doğru, kamuoyuna yönelik faaliyetlerimizi taşıyacağımızı bir gündem planlıyoruz.

BİZİM BİRİNCİ MESELEMİZ İKTİDARA KAYBETTİRMEKTİR

-İttifak konusu da oldukça kritik. 2024 Mart’ında yerel seçim var ve 81 ilde aday çıkaracağınızı duyurdunuz. Yerel seçimde İstanbul, Ankara gibi seçimin muhalefet için zor geçeceği kentler var. Güçlü bir muhalefetin gerekliliğinden söz ediyorsunuz. Peki aldığınız karar ile ilgli bir esneme payınız olur mu?

Yüzde 48’lik bir toplumsal muhalefet iradesi var. Onu pamuklara sarıp sarmalamalıyız. Yüzde 48’in hizasında durmak lazım. Bizim birinci meselemiz iktidara kaybettirmektir. Sayın Erdoğan, İstanbul ve Ankara seçimlerini bir manivela haline getirmek istiyor. Bugünden oturulup konuşulan bir şey yok. Ancak konuyu parti kurullarımızda değerlendireceğiz. Bunu söylerken ‘istemez, yan cebimize koy’ mantığıyla kimse algılamasın. Yerel seçimde seçim çevresi oldukça fazla… 900’ün üzerinde ilçe, beldeler var. Her seçim sahasında farklı bir denklem var. Partiler kendilerine göre hazırlıklar yapar. Bu seçim çevrelerinde partilerin ortak bir irade ile mücadele etmeleri de çok kolay değil… Partilerin seçim çevrelerinde birleşmeleri sonuca da götürmeyebilir. Farklı farklı da seçime girebilirler. Netice itibariyle biz parti olarak kendi varlığımızın temeli olarak seçime hazırlanıyoruz.

-İKTİDARIN ELİNDEKİ YERLERİ KOPARABİLMEK LAZIM

İYİ Parti’nin İzmir’e özel bir ilgisi var. Ve sayın Ümit Özlale’nin adaylığı çok erken duyuruldu. İzmir konusunda ittifak mı yoksa İYİ Parti gibi ayrı aday çıkarmak üzerine mi düşünceniz var?

Prensip olarak hiçbir parti ile angajmanımız yok. Ölçümü ifade ettim. İzmir’in kendine has şartları var. Her siyasi parti kendi cephesinden değerlendirme yaparak politikalarını işletir. O açıdan bizim birincil önceliğimiz İzmir başta olmak üzere büyükşehirlerin iktidara geçmemesidir. Bilakis iktidarın elindeki yerleri koparabilmek lazım. Değişen şartlar var. Mayıs seçimleri sonrası oluşan sosyal-siyasal psikoloji de var. Buna kayıtsız kalamayız.Ona uygun bir strateji geliştirmek lazım. İttifak sisteminin mecbur ettiği zorunluluklar var ancak partilerin kendi tercihleri de var.

-İttifak yaptınız ve CHP kontenjanı üzerinden İzmir’de partinizin iki milletvekili bulunuyor. Yani size İzmir üzerinden yapılmış bir jest var. Sizin de İzmir’de ittifak yapmak konusunda bazı bölgelerde aday çıkarmama üzerinden bir jestiniz olur mu?

Hukukumuzu belirli değerler üzerinden kurmuyoruz. Çok partili hayata geçişten itibaren rekabet etmiş olan DP ve CHP vardı. Ülke şartları cumhuriyetin ve bu ülkenin milli ve manevi değerlerini merkeze alarak ülkenin karşı karşıya kaldığı riskler karşısında geçmişin o sert tartışmalarını bırakarak bir tavır koyuyoruz. Hasasssiyet ve sınırlarımız belli. Kritik eşiğimiz, muhalefetin kazanması iktidarın kaybetmesidir.

İZMİR’DE ÖNEMLİ BİR GEÇMİŞİMİZ VAR

-İttifaka kapılarınız açık diye anlıyorum?

Bugün oturulup konuşulmuş bir şey yok. Belirli seçim çevrelerinde toplumsal taban da o ittifakı gerçekleştirebilir. Yani siyasi partilerde çek senet cirosu gibi şuraya oy verin denmesi de bir şey ifade etmeyebilir. Biz de ona göre değerlendiririz. Bizim İzmir’de önemli bir geçmişimiz var. Pek çok dönem yönettiğimiz bir şehir. Ama son yıllarda kutuplaşmanın da getirdiği durumdan kaynaklı CHP ile özdeş bir hava var. Yerel yönetimler çok önemli, kaynakların sağlıklı bir ortamda mahalde rahat yaşanmasını sağlayacak şekilde belediyecilik yapmak gerekiyor. O açıdan elbette bizim de sözümüz olacak,vatandaşlarımızın da olacak. Kademe kademe ilçelerde adaylarımızı açıklıyoruz. Türkiye’nin bu sıkışmış politik atmosferinde kuvvetli bir alternatif oluşturmaya çalışıyoruz.

{ "vars": { "account": "G-Z2YJHG8WBW" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }