“Hiçbir Sorun Onu Yaratan Bilinç Düzeyi ile Ölçülemez.” Albert Eisntain
“ Osmanlıca bir deyiş olan, söylenişinde bile bir güzellik taşıyan bu iki kelime “Yaratılmışların eş şereflisi, İnsan.” anlamında oluyor.
Kaçırılan çocuklar, hafızalarımızdan silinmeyen,ciğerimizi yakan Özgecan Cinayeti benzeri masum yavrularımızın katl’leri, yalnız geçtiğimiz Haziran ayında 39 Kadın Cinayeti işlendi ülkemizde.
Başlıktaki, insan tanımının sorgulanması lâzım geldiğini, yurdum insanının buna lâyık olup olmadığını düşünüyorum, uzun zamandır.
Sabancı Üniversitesi’ nin değerli hocalarından Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu’ nun çok değerli bir araştırmasına ulaştım. Siz saygıdeğer okurlarımla bu değerli Sosyoloğun tesbitleri paylaşmak istedim.
Prof. Dr. Ali Çarkoğlu ile yaptıkları bu araştırmada, Türkiye’ de “ Kuralsızlığın yaygınlaştığı” ve “ Anomik Toplum “ uyarısında bulunuyorlar. (Anomik Toplum: sosyal değerle ilişkinin kopması)
Bu vahşetleri önleyebilecek yeni eylem plânlarının yanı sıra, ceza yasalarındaki değişikliklere kadar birçok önlemi dile getiriyorlar. Gerçekte adeta “ Toplumsal Facia “ diyebileceğimiz bu vahşetlerin ardındaki “ Sosyolojik Örgü “ sebepleri nedir diye sorgulanması gerektiği sonucuna varıyorlar.
Uzmanlara göre, toplumsal facia, kuralsızlığın, şiddetin görülmedik derecede yaygınlaşmış olması anlamına geliyor. Namus cinayetleri, Kadın Cinayetleri, Tecavüz Olayları, hatta 3 -5 yaşındaki çocukların kaçırılıp öldürülmesini barındıran ve Türkiye’ de giderek artan bu suçlar, bilimsel olarak kuralsızlığın yaygın olduğu “ Anomik Toplum “ a işaret ediyor.
Bu değerli Bilim Adamlarının yaptığı araştırmada: “ Kişiler kendilerini hangi inanç ve siyasi görüşte olursa olsun.” Değerlerin, kuralların içi boşaltılıyor.
Araştırmada yer alan “ Türkiye’ de kuralsızlığın “ yüzde 85’ e varan “ Kuralsızlık Ortalaması “ nı aşan “ tavırlar ve anlayışlar içinde “ ifadesi korkunç gerçeği ortaya koyuyor.
EN BASİTİYLE TRAFİK TERÖRÜ, EN VAHŞİ BOYUTUYLA SON CİNAYETLER!
Trafik Kuralsızlığından, maganda kurşunundan tutun da “ adamını bulunca “ her şeyin yapılabileceği düşüncesine kadar uzanan bu hastalıklı kültür, güç fetişizmi ve şiddet yaratıyor. Siyasetimizdeki kuralsızlıklar, haşin davranışlar ve “ nepotizm “ : “ akraba kayırma, adam kayırma, öznel ve adil olmayan şekilde ayrımcılık “ bunun ürünü. Uzun sosyal değişme sürecinde, geleneksel değerlerin içinin boşaldığı, modern değerlerin yerleşmediği bir kuralsızlık, aşamasındayız.
Türkiye, Kent Toplumuna geçişte, eski kuralları terk ediyor, kent yaşantısında kural tanımazlık öne çıkıyor. Buradaki temel sorun, kent yaşamının en basit kuralından itibaren, bir uyum sorunu yaşanması. Örneğin, bir yerden bir yere giderken, ışık ihlâllerinin yaşanması. Hem yayaların, hem sürücülerin hayatı tehlikeye maruz kalıyor. Bu basit kurallara dahi uyulmuyor.
Yalnız bu kadar da değil. Yaşadığımız şehirden örnekler vermek istiyorum. Yaya kaldırımlarında rahat yürüyebiliyor muyuz? Kural tanımaz kaldırım işgallerinin yanı sıra, bisikletli, motosikletli kazık kadar adamların, tacizine uğramıyor muyuz ? Hadi çocukları hoş görüyoruz. Nazikçe, burası yaya kaldırımı, siz aşağıdan gideceksiniz sözümüze bile tahammülsüzlük gösterip dövecek gibi bakışlarla karşılaşıyoruz.
Cumartesi Pazarında, onca kalabalığın arasında fütursuzca, bisikletini, motosikletini süren pek çok sorumsuza, bir zabıta memurunun, ikazını hiç gördünüz mü? Çıldırasınız gelmiyor mu? Hele, yeni yetmelerin altındaki elektrikli bisikletlerin, aklımızı oynatacak şekilde yanımızdan sessice geçmeleri?
Mahalle arası kaldırımlardaki, kıymetli arabalarını biz yayaların tabii hakkı olan yerlere çıkaranlara ne demeli. Ödemiş’ in en nadide yerlerinden Ulus Meydanı’ ndaki arabalara, buraları halkımıza ait, arabanızı buraya koymayın diyecek bir sorumluyu, Diyojen gibi elimde fenerle arayasım geliyor.
Saygılarımla.